Cumartesi, Mart 06, 2021

Yalpalamak

1951 yılının ilk günü, Ali Ulvi gazetesi Cumhuriyet için çizmiş bu karikatürü. Stalin, Noel Baba kılığında çocukları (Barış bebeği) çuvalına atıp kaçırıyor, alttaki lejanda "Noel Baba'nın götürdükleri" yazılmış. Soğuk Savaş ikliminde Ali Ulvi, gazetesinin ve rejimin beklentilerine uyarak çizmiş diyelim, Stalin özelinde Sovyetler çocuk hırsızı, barış düşmanı olmuş. 

E diyeceksiniz ki, Ali Ulvi çizdiği bu ve benzeri karikatürlere rağmen neden komünist suçlamasından kurtulamadı? 

Türkiye'de karikatüristler uzun yıllar, komünistlikle suçlandılar, öyle miydiler, tabii ki değillerdi. Gel gör ki, memlekette her türlü muhalefeti "komonizm" ile ilişkilendirip, Sovyetler'e bağlamak, önüne geleni vatan haini olarak yaftalamak, sağcıların pek rağbet ettiği bir "saldırı" biçimiydi. Karikatürcüler de paylarına düşeni aldılar.

Türkiye'de Marksizm, 61 Anayasası ile meşrulaştı, gümrükten geçme izni aldı... Nasıl aldı ve yaygınlaştı derseniz, haliyle "millileşerek"... Öncesinde hiç yoktu, hiç bilinmiyordu dediğim düşünülmesin, mümkün değil ölçüsünde zordu konuşmak, öğrenmek ve paylaşmak demek istiyorum... 

Marksizmi millileştirmek malumunuz çeşitli biçimlerde denendi, kabaca söylüyorum, "biz" farklıydık, başka kültürlere benzemiyorduk ve başka kültürlerde olup bitenler burada hiiç olmamıştı, yaşanmamıştı, o sebeple "evrenselci" bir sol ve marksizm bu topraklarda olamazdı, yaşayamazdı, uygulanamazdı falan filan...

Uzun ve zor bir tartışma olduğu için hiç girmeyeceğim, mesele zaten bu iddiaların doğru olup olmaması değil, birileri buna inanıyor ve savunuyorsa, artık bir vakıadır ve bir zemini var demektir, dikkate almak gerekir. Türkiye'de sağcılar daima iktidar olduğu için onlara muhalefet edenler hem milli olmamakla suçlandılar hem de milli olduklarını göstermek için epeyce cebelleştiler, doğal olarak Marksizmi millileştirmek-yerlileştirmek başvurulan çarelerden biri oldu. Bizimkisi gibi toplumlarda muhalif olabilmek kolay iş değil, siyasal iktidarlar kendileriyle aynı fikirde olmayanları düşman saymakta beis görmüyorlar... Hukuk da sizi korumazsa... işler hepten karışıyor.

Turhan Selçuk, 1960 öncesinde solu bilmediğini, mealen söylüyorum, siyaseten hatalı yorumlar yaptığını anlatmıştı bana. Bence bu durum, sonradan 50' Kuşağı denen bütün çizerler için geçerli... Sağcılar ne diyor, ben ne diyorum, aynı şeyi mi söylüyoruz mesafesini, belki ancak 61 Anayasasının getirdiği özgürleşmeyle sonradan kurabildiler. 

Yani geçmişteki üretimlere bugünden bakarak "e bunu sağcılar da söylüyordu, senin ne farkın var demek, bir parça haksızlık olur, tabii ki yapalım, zihin açıcı oluyor, o ayrı...

2 yorum:

Edip Ruşen dedi ki...

Türk siyaseti milli ve milli olmayan söylemleri üzerine kurulu. Bu bir travmanın sonucudur. Ancak 2 kuşaklık bir ömrü kaldı bu siyaset türünün.

Levent Cantek dedi ki...

Ben ömür biçecek kadar "bilmiyorum" ama mevcut siyasi yapılanma sebebiyle dualizm kesin olarak bitmez gibi düşünüyorum. Bitmesini kimse istemez, idrak bunun üstüne kurulu çünkü...Kolaylıklar

Related Posts with Thumbnails