Nezaket, ihtimam, empati... sık kullanıyoruz ama demekle olmuyor... Yukarıdaki çağrıyı görünce ne desem bilemedim.. Trajik diyeceğim, romantik kaçacak, pornografik diyeceğim ayıp olacak... Yaptıklarının farkında olmamaları veya normal bulmaları için ne desem az...
Ankara'da Ulus'ta büyüdüm, yetmişli yıllarda -hala öyle- bayram öncesinde belediye seyyar satıcılara izin verir, onlar da tezgah açar, bağıra çağıra mallarını satarlardı. Çocukken tam anlayamadığım bir sloganları vardı, ucuzluklarını vurgulamak için "Koş Vatandaş koş, batan geminin malları" diye çığırtkanlık yaparlardı... Matraktı, kalabalık onları neşelendirir, satıyoruz-yırttık iştahıyla çoştukça çoşarlardı. Mecaz filan ama zararına satış- tasfiye ürünler insanları cezbediyordu... Gemi batmış, içindeki mallar kıyıya vurmuş gibi...yağmalar gibi kalabalıklaşırlardı.
Bir sahaf için merhum ve merhumelerin kütüphanelerini satın almak doğaldır, ve evet, ne dersek diyelim, ölmüşlerin terekesini satarlar. Ama nasıl cenazeci sizi sırtararak karşılayamazsa... siz de "ölen adamın malları" çığırtkanlığı yapamazsınız. Ayıp çünkü. Esnaflığın kaidesi bu.
2 yorum:
Bence de çok kaba ve ruhsuz bir çağrı olmuş.. eskiden bir cenaze geçerken (o zamanlarda cenaze yani tabut eller üstünde evinden cami ve mezara kadar taşınırdı.. şimdi bir belediye arabası geliyor sessizce ve adeta yangından mal kaçırırcasına, etrafa da pek görünmeden aceleyle alıyorlar evden, belediyelerin en başarılı! yaptıkları iş bu..ama ruhsuz bir iş) konuşanlar susar, ayağa kalkılır veya hemen tabutu taşımaya, en azından bir kaç adım yanından gitmeye çalışılırdı.. bu rahmetli kişi ölmeden önce değer verdiği kitaplarını keşke bir kütüphaneye, o olmuyorsa bir sahhafa verseymiş.. mirasçıları biraz nobranmış ne diyeyim.. üzücü bir konuya değinmişsiniz..
Hödük, Profesör nasıl yazıyor onu bile bilmiyor
Yorum Gönder