Miguelanxo Prado, 1958 doğumlu bir İspanyol. Önce müzikle
uğraşmış, sonra seksenli yılların başından itibaren çizgi romana-çizerliğe
yoğunlaşmış. Avrupa’da ona ün kazandıran çalışması Türkçe’de Okyanus’ta
Beyaz Bir Nokta adıyla yayınlanan Trazo de Tiza (1992,
Fransızca’da Trait De Craie, İngilizce’de Streak Of Chalk adıyla
çıktı). Gerçekten çok iyi çizilmiş, çok iyi renklendirilmiş çalışmada rüya ile
gerçeği, geçmişle bugünü ayırt edemeyen bir adamın adada geçen hikâyesi
anlatılıyordu. Bu çalışma farklı dillerde yayınlandıkça Prado popülerlik kazandı.
Aynı albümle Angoulême’de, 1994 yılında ödül kazandı. Amerika’da çoğu
Avrupalı sanatçı için vitrin olan Heavy Metal’de işleri yayınlanmaya
başladı. Neil Gaiman’ın Sandman serisinden çıkan Endless
Nights albümündeki rüya bölümünü çizmesi de muhtemelen Trazo de
Tiza albümündeki olağanüstü başarısından kaynaklanıyordu. Bugün Prado’nun
Amerika’da çeşitli albümleri yayınlanıyor, bir dönem Man in
Black animasyon versiyonu için de çalışmıştı.
Prado kahramanları içe
dönük, sürekli kendiyle uğraşan kırık-looser erkeklerdir. Okyanus’ta Beyaz
Bir Nokta’da da Raul adlı benzer niteliklere sahip bir erkekle karşılaşırız.
Teknesiyle küçük bir adaya gelen Raul burada bir başkasını -bir erkeği-
bekleyen bir kadınla karşılaşır. Ada o kadar küçüktür ki çalışmayan bir deniz
feneri ve han olarak işletilen bir evde yaşayan ana-oğuldan başka kimse yoktur.
Raul, kadına duyduğu ilgiyle bu “zamanın dışında kalmış” adada kalmaya
başlar.
Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta, hikâyede adı geçen edebiyatçılar
içerisinde en çok Tabucchi anlatılarına benziyor. Prado da yazdığı
son sözünü Tabucchi’ye şükranlarını sunarak bitiriyor. Tabucchi deyince
ister istemez onun en iyi bildiği (çevirilerini yaptığı) ruh kardeşi Portekizli
yazar Fernando Pessoa’yu anmak gerekiyor. Söylenildiğine göre yazarın
Pessoa soyadı Portekizce’de kişi, Fransızca’da “hiç kimse” anlamına
geliyor. Pessoa’nın çok bilinen bir şiirini aktaracağım: “gördüğü o
rüyanın, içinde mi, belli değil. Ve yolunu sabırla bekleyen gölgenin, / sürdüğü
hayat (mı) olduğu.” Bu iki göndermenin bile Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta’yı
anlattığını düşünüyorum.
Pessoa, farklı isimlerle sayısız hikâye, şiir,
deneme yazmış ve her defasında büründüğü kişiliğe uygun olarak üslubunu
değiştirmiş bir yazar. Prado’yu etkileyen Tabucchi, romanlarında zaman mefhumunu
kurcalamayı, birinin yerine geçen (kim olduğunu unutan) kahramanları,
yalanları, abartıları, neyin gerçek olduğunu iddia etmeyi seven oyunbaz bir
yazar. Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta’nın kırık-looser kahramanı da
dalgakıranın duvarında gördüğü bir imzanın, aşk dolu sözlerine kapılıp Raul
olmuş olabilir. Hikâyenin sonunda aynı yazıyı Raul’un yazdığını görürüz. Zaman
kavramını muğlaklaştıran zamansal (başa dönen-sona ulaşan) bir daire çiziyor
Prado. Neyin gerçek, neyin Raul’un rüyası olduğunu düşünmemizi istiyor.
Pessoa’nın şiirinde olduğu gibi Raul de “öyküyüm ben, öyküler anlatan, onun
dışında hiç” diye mırıldanıyor sanki.
Okyanus'ta Beyaz Bir Nokta
yayınlandığı 1997 yılının sürpriziydi. Milliyet Yayınlarından çıktı, kaliteli
basıldı, uygun fiyata satıldı. Tek eleştirilecek yanı İspanyolca aslından
yapılan çevirisi denebilir. Şairliğinden olabilir, Adnan Özer, kimi yerlerde
cümleleri zorlamış, "hainliğine" şairanelik katmış...
[Eski bir
yazı, en az 16-17 yıl öncesinden kalma...]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder