Çarşamba, Şubat 17, 2016

Üçleme Hakkında




Uzak Şehir karanlık bir öyküyü anlatıyor fakat diğer kitaplarında ondan kalır yanı yok. Ankara üzerine yazarken hüzünlü senaryolar seçmenizin nedenleri var mı, varsa nelerdir?
Uzak Şehir, Emanet Şehir’e göre daha sert ve karanlık bir hikâye. Bu bir üçleme olduğu için finalin daha koyu olması gerekiyordu, böyle bir perspektifi olması gerekiyordu veya… Hüzünlü senaryolar seçiyor muyum, alt sınıfları ve suçluları anlatıyorsanız, dramatik bir eksen kurmak zorundasınız, anlattıklarımın ister istemez kederli bir tadı oluyor, methetmiyorum, kimseyi kahramanlaştırmıyorum çünkü.

İlk kitapta birçok farklı çizerle birlikte çalıştınız, diğerlerindeyse Berat Pekmezci ile devam ettiniz. Onunla devam etmenizin sebepleri nelerdir?
İlk kitap çok hikâyeli bir antolojiydi, daha kısa sürede üretildiği için çok çizerli olması gerekiyordu ama diğerleri daha uzun hikâyeli albümlerdi. İkinciyi Berat’la çizeceğimi biliyordum ama üçüncüye, ikinciyi çalıştıktan sonra karar verdim. Takıntılı biriyim, yoğun çalışmak, hayattan kopmayı gerektiriyor, herkes bu tempoyu göze alamıyor. Berat’la iyi çalıştık ikinci albümde, devamı öyle geldi. Herkesle çalışılmıyor, uyum gerekiyor, benzer bir ritmi tutturmak gerekiyor. Berat’la uyumlu çalıştığımız için üçüncü albümde de birlikte çalıştık. 

Çizgi romanlarda yazar ve çizer farklı olduğunda hep merak ettiğim bir konu var. Sizin Berat Pekmezci’nin çizimlerine onunda senaryoya herhangi bir katkısı ya da müdahalesi oldu mu, olduysa hangi durumlarda?
Çeşitli çalışma biçimleri var. Berat, bitmiş ya da tamamlanmış senaryo bölümlerini çiziyor. Sadakat gösteriyor senaryoya. Ben taslaklara bakıyor ve sahnelerle senaryo uyumunu karşılaştırıyor, onun yorumunu inceliyor, önerilerde bulunuyorum. Taslaklarda revizyonlar oluyor ve senaryo çizgi romana dönüşürken, görsel olarak biçim değiştiriyor. Daha en başta tipler, mekânlar epeyce çalışıyoruz, görsel bir arşiv sağlıyorum. Berat, senaryoyu görsel olarak daha iyi anlatabilirim ile uğraşıyor aslında. Öte yandan uzun süre çalışınca bir uyum yakalıyorsunuz, ben onu serbest bırakıyorum o da bana önerilerde bulunuyor artık. Örneğin ben Uzak Şehir’de hiç anlatım kutusu kullanmayacaktım, Berat ısrar edince, senaryoya başladıktan, çok sayıda sayfa çizildikten sonra yeniden bir anlatım dili kurdum. Bu tür iş bölümlerinde çalışma biçimi nasıl verimli oluyorsa o yönde değişir. 

Emanet Şehir’de 1940’lı yılları seçmenizin belli bir nedeni var mı, sizce Ankara’yı o yıllarda özel kılan nedir?
Dumankara, 1916 Yangını ile başlar, o da bir tercih. 1923 sonrasında Ankara bir vitrin şehir olarak tasarlanır, cumhuriyete model olması için uğraşılır. İstanbul’a alternatif olacak yeni bir şehir olsun isteniyordur. 1950 ile birlikte bu uğraştan vazgeçilir ve İstanbul yeniden öne çıkar. Emanet Şehir, tam bu değişim anında geçiyor. Bir tür hayal kırıklığı, bir başarısızlık hissi ve değişim arifesinde geçiyor veya.

Uzak Şehir’de bu sefer karşımıza Alevi –solcu bir mahalle de yaşayan, silik bir kenar mahalle delikanlısını başkahraman olarak görüyoruz. Bu kara hikâyenin kahramanı için neden böyle bir çevre seçtiniz?
Bu bir suç hikâyesi. Türkiye’de yoksul bölgeler sanılanın aksine iktidar partilerine destek verirler. Muhalif bir mahalleyi arkaplan olarak kullanmak istiyordum, bu sebeple böyle bir tercihte bulundum. Üstelik, kahramanlardan birinin vicdani bir huzursuzluk yaşaması için de bu türden bir gerginlik gerekiyordu.

Ankara üçlemesi özellikle Ankaralılar tarafından çok beğenildi. Başka grafik roman projeleriniz var mı? Varsa, içerikleri ve kimlerle çalıştığınız hakkında biraz bahsedebilir misiniz?
Evet var, iki ayrı çalışma daha sürdürüyorum. Aslında ikisi de tarihi çalışmalar ya da en azından o biçimde tarif edilebilirler. Biri Sefa Sofuoğlu ile birlikte hazırladığımız, 1951. İsminden de anlaşılabileceği gibi o yıl içinde bir siyasi hikâye. Diğeri, Taner Duran’la yaptığımız, 1930’larda geçen bir kabadayı hikâyesi. Yine bir dönem panoraması, siyasi itişmeler, suç dünyasına ilişkin ayrıntılar vs

Aylık çizgi roman dergisi Hortlak yolda. Çizgi roman “All Stars” denilecek bir ekipten oluşuyor kadro. Nasıl ortaya çıktı, size teklif nasıl geldi, orada neler yazacaksınız? Biraz bahsedebilir misiniz?
Uykusuz yeni bir çizgi roman dergisi çıkartmak istiyordu, benden de çizgi roman hakkında yazılar yazmamı istediler. İki nedenle çekincem vardı, biri ben genel olarak mizah dergilerinden uzak duruyordum, haklarında yazı yazdığım için bir mesafem olsun istiyordum. İkincisi, benden istenen yazılar, böyle bir dergiye uygun olmayabilirdi. Hem konuştuk, hem de ben düşündüm. Bakalım, en azından başlangıçta bir katkım olacak, sonra ne olur ben de bilmiyorum. 

Biraz da Türkiye’de çizgi roman ve çizgi roman okurluğu üzerine konuşmak isterim.
Eskilerde olduğu kadar bir çizgi roman sevgisi furyası yok bu zamanda. İnternet veya teknolojinin gelişmesi dışında, sizce sebepleri nelerdir? Türk kökenli çizgi roman eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Tek bir cevabı yok bunun, şunu iyi biliyorum, neredeyse çeyrek asırdır böyle bir sorun var. Ben iyimser biriyim yoksa üretim yapamazdım. Konuşulan hikayeler anlatırsanız her zaman ilgi görürsünüz. Dün nasılsa yarın da öyle olacak.

Hiç çizgi roman okulu açmak gibi bir düşünceniz oldu mu? Sizce Türkiye’de böyle bir okul açılsa başarılı olur muydu, bunun için neler gerekirdi?
Böyle bir idealim olmadı, yakın zamanlarda üniversitelerde ders anlatmamı isteyen teklifler aldım, alıyorum ama kendi yoğunluğumdan kabul etmedim. Üniversiteden istifa ettikten sonra dışarıdan lisans ve yüksek lisans dersleri verdim. Hazırlanmak, özel vakit ayırmak gerekiyor, heyecan, iştah ve zaman istiyor. Bunu yapamıyorsanız, o işi sürdürmemelisiniz. Yoğunluktan dersleri sürdüremedim. Belki ileride, emekli olduktan sonra yapabilirim.

Son birkaç soruyu daha kişisel sormak isterim.
İlk okuduğunuz çizgi romanı hatırlıyor musunuz? Neydi, siz de nasıl bir etki bırakmıştı?
Okuma yazma bilmiyordum, teyzem bir Tommiks almıştı, ilk onu hatırlıyorum. Ne yazdığını bilmediğim için abime okutmuş, uzun uzun resimlerine bakmıştım… Kendi paramla aldığım ilk çizgi roman Mister No’ydu. Çocukken beni en çok etkileyen çizgi romanlar Yüzbaşı Volkan ve Tarkan’dı.

En çok beğendiğiniz çizgi roman serisi, karakteri hangisi, neden?
Ben obur bir okurum, takılıp kalamıyorum, bir sürü güzel kitap, film ve dizi var hayatta. Oradan oraya sürükleniyorum. 17 yaşımda bana bunu sorsanız, ünlü Heavy Metal dergisinin abonesiydim. Moebius severdim, Ken Parker okurdum. İlban Ertem, Suat Gönülay ve Engin Ergönültaş işlerini takip ederdim. 

Çizgi roman okumaya yeni başlayacaklar için Türk, yabancı tavsiyeleriniz var mı?
Bu yazıyı okuyanlar, bu yaşa kadar çizgi roman okumadılarsa… Maus ya da Persepolis okusunlar, Corto Maltese’i keşfetsinler…

Söyleşiyi GazeteBilkent için Yağmur Yıldızhan ile yaptık.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails