Ürünün “dikkat çekeceğini” bilerek bu tasarıma
başvurulduğu, erotik vurgunun ürünü benzerlerinden ayıracağı filan tahmin
edilebilir şeyler. Anlamıyor değilim. Fakat tam da bu “pazarlama zekâsı”, kadın
bedeninin hâlâ en ucuz afiş, en risksiz hakaret, en masum sayılan nefret
nesnesi olmasına yaslanıyor.
Üstelik bu tür işleri üretmek ve satmak, “şimdiki zaman
koşullarında” eskisi kadar kolay da değil. Ayıplanıyorsunuz, doğru bulunmuyorsunuz,
hoş karşılanmıyorsunuz. Varyantları bol, ama tablo bu. Bir feminist de, bir
İslamcı da, bambaşka gerekçelerle de olsa bu kül tablasına itiraz eder
muhtemelen. Ortaklaştıkları yer, kadının aşağılanmasının hâlâ rahatça “espri”
diye paketlenebilmesi.
Çocukken mahalledeki Ülkücü gençlerden biri, yanımızda
dolanan sevimli bir sokak köpeğine “Stalin” adını koymak istemişti. Nedenini
anlamamıştık. Biz yedi sekiz yaşındaydık, o taş çatlasa on beş. Bunu yaparak
kendini önemli hissedecekti herhalde. Yıllar sonra asistanken, kütüphanede
gazete taraması yaparken, kırklı yıllarda köpeğine Stalin adını verdiği için
“komünistlik” suçlamasıyla yargılanan bir gencin haberine rastlamıştım; aklıma
o Ülkücü çocuk geldi. Nefretin çeşidi bol; hedefi zamanla değişiyor, yöntemi
pek değişmiyor.
Daha önce yazmıştım, yineleyeyim: yaşadığımız dönemin en kalıcı,
en yaygın ayrımcılığı kadınlara yönelik nefret. Arada patlayan korkunç bir olay
olduğunda, “anormal” olduğu için kahroluyoruz ya… Asıl mesele, tam da normalliğin
içine gömülmüş marazlarda; gündelik şakalarda, hediyelik eşyalarda, “eğlenceli”
bulunduğu için paylaşılabilen bu küçük aşağılama jestlerinde. Onları görünür
kılmadan, büyük felaketlerin iklimini de anlayamayız.
Bir an için düşünelim: O kül tablasında yarı çıplak bir
kadın yerine bir Müslüman din adamı olsaydı? Ya da tipik klişeleriyle kodlanmış
bir Yahudi figürü, bir Arap, ya da transfer olup takımdan ayrılan bir yıldız
futbolcu… Trump, Putin, veya bugün nefret etmeyi sevdiğimiz herhangi bir
“figür”… Ne olurdu? Neye kızardık, neye gülerdik? Hangi hedefi “hak etmiş”
sayardık?
Soruyu biraz abartarak kendimize şunu soralım: Bu tür
nesnelere gülerken, ne kadar Nazi olabiliyoruz?
2 yorum:
son zamanlarda memeli ürünleri, bardaklar, saksılar, yastıklar vs gördükçe bunu düşünüyorum. bu ürünler genelde de feminist kadınların eşyaları, farklı bir motivasyonla ediniyorlar galiba, bana ise hiç hoş gelmiyor. gerçekten bir sorun var bazı şeylerin algılanmasında. ya da fazla mı eleştirel olduk..
Bayrak ya da kukla yakmak da buna dahil edilebilir.
Yorum Gönder