Yine de iki erkek mizaç olarak farklılar, biri kendini koyvermiş, hanendeye-şarkıya kapılmış, ahuvah ediyor feleğe, kıpır kıpır...Gamsa gam, neşeyse neşe... Diğeri mesafeli, "he heccavdım, bırak alla'sen" diye bakıyor objektife... Sigarayı tutuşuyla makam sahibi, düğün sahibi değil mi yani, "getir oğlum" diyecek garsona, göz ucuyla bakacak mezelere... İstanbul görmüş "izzetli" beyfendiler var aklında.
Şarkıcı kadının takma kirpikleri, mikrofonu tutuşu, inanarak söylüyor oluşu, yumulmuş gözleri, sıcak ve çıtı pıtı görünümü... Sahneden inmiş, sahne el kadar, mekan havasız, masaları dolaşıyor ki müşteri tutsun, yine gelsin, temenna edecek, toka edecek, nakaratı bir daha bir daha söyleyecek ki, hesaba değsin, ahalinin geldiğine değsin, "Ankara'dan mı geldiniz, hoşgeldiniz... Söylerim efenim, bakışından süzülen, işvene kurban olayım... Lütfuna ermek için..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder