Cuma, Ağustos 25, 2017

Hakkım Sana Haram Olsun


Hakkım Sana Haram Olsun, Küstah mizah dergisinde tefrika edilmiş bir çizgi roman (2006). Hikâye, Ahmet Koçak imzasını kullanan Şükrü Yavuz’a, çizgiler Gürcan Gürsel’e ait.  Derginin 5.sayısında başlayan çalışma 29.Sayıda son buluyor. İlk 3 bölümünde 1,5 mizah dergisi sayfası ayrılırken sonraki bölümler 2 tam sayfa olarak yayınlanıyor.

Hakkım Sana Haram Olsun, başarısız finaline rağmen nitelikli bir siyasi çizgi roman. Temelde 2007 Cumhurbaşkanlığı Seçimleriyle ilgili siyasi mücadeleler anlatılıyor ama yan hikâyeler, özellikle televizyon dünyasına ilişkin anlatılanlar çalışmayı özellikli kılıyor. Şükrü Yavuz, kendi deneyimlerinden yola çıktığını hissettiriyor ve özel bir televizyon kanalında anahaber bültenini sunan spiker Filiz Gürsoy’u anlatarak başlıyor hikâyesine. Hemen herkesin cinsel olarak ilgisini çeken, arzu duyulan genç bir kadın Filiz. Ancak bütün özgüvenine,  narsist jest ve tavırlarına karşın erkeklerle ilişkilerinde başarısız bir kadın. Kolaylıkla duygusal krizler geçiriyor; ağlıyor, sürekli endişeleniyor, hata yapmaktan korkuyor. Annesinin denetiminde bir yaşam sürüyor, sürekli ona danışarak hareket ediyor. Şükrü Yavuz, Filiz’in babasını Cumhurbaşkanlığı için düşünülen bürokratlardan biri olarak göstererek konuyu asıl anlatmak istediği meseleye de teyelliyor. Böylelikle hem medya çevresindeki gelişmeler, hem de Filiz’i kullanarak hazırlanan siyasi bir komployu anlatıyor. Bunu o denli başarıyla yapıyor ki en iyi çalışmalarından biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Daha önceki hikâyelerinden önemli bir farklılığı var; her şeyden önce Gürsel’in Gırgır’cı komik çizgilerine karşın komik bir hikâye anlatmıyor. Şöyle de söylenebilir: Hikâye komikleştiğinde sıradanlaşıyor. Uzun konuşmalar, planlar, öngörüler, hesaplar aktarıyor ki hikâyeyi asıl okutturan bunlar. Hemen her balonun yanında kullanılan, konuşmacının endişesini ya da gerçek niyetini anlatan düşünce balonları bu uzun diyalogların farklı biçimlerde izlenmesini kolaylaştırıyor.

Gerçek hayattaki mevcut siyasetçilerin farklı isimlerle anlatıldığı hikâyede ulusalcılar ve muhafazakarlar birbirlerinin açıklarını arayan, siyasi komplolar hazırlayarak gelişmelerin seyrini değiştirmeye çalışan iki ayrı ekip olarak gösteriliyor. Muhafazakar Parti Genel Başbakanı ve Başbakan Remzi Atmaca, Cumhurbaşkanı adaylarını birer birer devre dışı bırakılmasını emrediyor. Hikâyede yer alan hiçbir tipleme normal olmadığı için Cumhurbaşkanı adayları da sürekli siyasi hesaplar yapan, telefonlar açan, çeşitli bürokratları ziyarete giden hırslı adamlar. Parti içi çekişmeler, birbirlerine güvenmeyen siyasetçiler, sürekli bir sonraki gelişmenin hesabını yapan bürokratlar resmediliyor.

Şükrü Yavuz, medya ile siyasette varolan ilişki biçimini eşleştiriyor. Medyada da aynen siyasette olduğu gibi sürekli yükselebilmek için her türlü entrikayı kullanan çalışanlar var. Filiz ile kısa süreli bir ilişkisi olan Haber koordinatörü Cenk, anahaber bültenini sunmak, Filiz’i bertaraf etmek isteyen bir başka kadın spikerle ilişkiye giriyor. Kanal İslamcılara satıldığında bıyık bırakıp takiyye yapıyor. Birlikte olduğu kadınların uyurken gerektiğinde kullanabilmek için çıplak fotoğraflarını çekiyor. Bennu adlı yeni sevgilisi bu fotoğrafları telefonunda gördüğünde önce sinirleniyor ama oldukça rahat bir biçimde “karşı hamlesini” yapıyor: “Bir dahaki sefere ben de onu çekerim. Onun telefonundan kendiminkine atıp saklayayım bu pozları. Sonra kendime attığım mesajları silerim onun telefonundan, olur biter, kullanmaya kalkarsa, onun telefonundan geldiği, onun çektiği zaten belli olur. Elbette işime yararlar bir gün..Seni Uyanık Pusşt Seni”.

Hikâye ilerledikçe Filiz kadar Başbakan Remzi Atmaca’nın iç dünyasına ve mahremine ilişkin kareler görüyoruz. Atmaca da aynen Filiz gibi etrafındaki siyasi gerilimleri duygusal olarak taşıyamayıp hezeyan halinde krizler geçirmeye başlıyor. Amerika’dan icazet almak, Yahudilere sevimli görünmek, AB ile pazarlık etmek, başörtü sorunu, askerlerin tehditleri, Cumhurbaşkanlığı hayalleri ve nihayet Filiz’in çıplak resimleri Remzi Atmaca’nın duygusal dengesini altüst ediyor.

Hakkım Sana Haram Olsun entrikacı içeriğine, başarılı psikolojik tahlillerine rağmen bu altüst oluşla başka bir hikâyeye dönüşüyor. Remzi Atmaca rüyasında Filiz’le cinsel ilişkiye giriyor ve akli dengesini yitirmiş biri olarak karısı tarafından İsviçre’ye kaçırılıyor. İyi anlatılan ve iyi geliştirilen hikayenin böylesi bir finalle bitmesinin birkaç gerekçesi olabilir. Küstah’ın kapanacak olması -ki birkaç sayı sonra dergi kapanıyor- kuşkusuz önemli bir neden olabilir. Dizinin son iki bölümü önceki bölümlere nazaran daha hızlı ve savruk çizgilerle çizilmiş. Son bölümün altında “Bu Maceranın Sonu” yazılmış ayrıca, devam edebileceği izlenimi veriliyor. Hikâyeyi bağlayamayan yazarın sıkıldığı da düşünülebilir. Nedeni her ne olursa olsun farklı bir hikâye, tipik bir Gırgır hikâyesi gibi komikleştirilmeye çalışılmış bir son’la tamamlanıyor. Ulusal ve uluslararası politikaya ilişkin söylenmiş onca iddialı söz, entrikaya dayanan kurgu Başbakanın delirmesiyle (!) uçup gidiyor. Son söz çizere: Gürcan Gürsel, mizah dünyasının kendi reklamını yapamayan mütevazı isimlerinden. Çalıştığı dergilerde onun kadar üreten bir ikinci isim olmaması genellikle hatırlanmıyor. Hikâyeyi her zamanki titizliğiyle güzel resmetmiş, kareler arası ardışıklığı nasıl geliştirmesi gerektiğini iyi biliyor. Tarzını beğenmemek elbette mümkün ama nasıl anlatacağını onun kadar iyi bilen çok az üreticimiz olduğunu görmemek, ona hakkını teslim etmemek haksızlık olur. 


[Yazı, 2007 yılında Serüven 10.sayıda yayımlandı. Eski yazılarımı toparlıyorum diyelim... ]

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails