Yapı Kredi
Yayınlarından Muhalefet Defteri: Türkiye’de
Mizah Dergileri ve Karikatür isimli kitabı yayımlandı. Levent Cantek ve
Levent Gönenç imzalı kitap, ikilinin mizah dergileri tarihine odaklanan,
karikatür temelli incelemelerine dayanıyor. Mizah dergilerinin siyasetle
ilişkisini, Gırgır dergisini ve yakın dönemlerde iddialarıyla gündeme gelen
İslami Mizah akımının okuyabilmek mümkün kitapta. Gönenç’in ilk okuduğu mizah
dergisi Akbaba’ymış, Cantek ise ilk mizah
dergisi denince aklına Günaydın’ın Laklak ilavesi geldiğini, nedense önce
onu hatırladığını söylüyor. Gönenç, güçlü bir mizah geleneğimiz olduğuna
inanıyor ve bu geleneği inceleyen daha çok çalışma yapılması gerektiğine
inanıyor: “Türkiye'de işin çok başındayız, bu konuda yabancı yayın da yapmak
gerekiyor. Bu konuyla ilgilenen yabancı akademisyenler Türkiye’de ne kadar
büyük bir hazine olduğunun farkında değiller. Onlara bunu anlatmak lazım.”
Cantek, “memleketin çizgili sanatlarla ilişkisi yüzyıldan fazladır, hem çok
hararetli hem de zengin. Anlatılacak, incelenecek çok dergi ve sanatçı var”
derken ikili kitabın alana dair akademik bir ilgi yaratmasını ümit ediyor. İkiliyle
mizah dergilerini ve ortak kitaplarını konuştuk.
Mizah dergiciliğini gazeteciliğin bir parçası
sayabilir miyiz? Sanat ve habercilik bağlamında soruyorum bunu…
Levent Gönenç- Bence mizah dergiciliği gazetecilikten oldukça farklı bir alan. Kendine
özgü bir bakış açısı ve kendine özgü bir çalışma yöntemi var mizahçıların. Bu
yüzden olsa gerek, Gırgır Günaydın gazetesinin çatısı altında yayımlanmasına
rağmen, Oğuz Aral ve ekibi deyim yerindeyse kendilerine ait adacıklarında
özgürce mizah üretmişlerdi. Yani bağlı oldukları gazetede de onların yaptığı
işin farklılığını kabul etmişti. Mizah dergiciliği ile gazetecilik arasındaki
farkı anlamak için gazete karikatürcüleri ile mizah dergilerinde çizen
karikatürcülerin çizdikleri de karşılaştırılabilir. Üslup ve yorum farkı hemen
farkedilecektir.
Levent Cantek- Tabii biz ne desek boş. Karikatürcüler, geçmişte mesleki olarak gazeteci
sayıldılar, kendilerini de gazeteci saydılar. Meslek haklarından faydalandılar.
Tarihsel olarak bakarsak karikatür ve çizgi roman mecra olarak gazetelerden
çıkmış ve yoğunlaşmışlar. Siyasetle ve aktüelle ilişkileri, olup bitenleri
takip etmeleri gazetecilik pratiklerinden çıkmış, oralardan beslenmiş.
Levent’in söylediği gazete manşetine göre çizilen ilk sayfa karikatürlerinden
farklı işler yapmaları. Genel olarak dergi üreticileri, gazeteci gibi aktüeli
izlemeyi sevmezler, hikaye anlatmak isterler.
Aktüeli izleyenler sayıca azdır. Yani kendilerini gazetecilik
pratiklerinden uzak tutmak isterler. Sanat tartışması daha uzun bir mesele
bence.Yine tarihsel olarak karikatür veya çizgi roman, önce yaygınlaşırlar,
telif getiren, okur ilgisi çeken bir anlatım aracı olurlar. O yaygınlaşmadan
sonra sanat iddiaları gelir. Enbaşta böyle bir iddia yoktur. İtibar arayışları
sonradan gelişir demek istiyorum. Mizah dergilerinin haftalık temposu içinde
sanatsal ayrıksılık her zaman mümkün değil, gerçekçi olmak gerek.
Karikatür ve mizah dergileri konuşulunca hemen
Cemal Nadir ve Oğuz Aral isimleri akla geliyor. Neden başkaları değil de onları
daha çok biliyoruz?
Gönenç- Ben bu listeye Yusuf Ziya Ortaç’ı da ekleyeyim. Bunun birkaç nedeni olabilir.
Birincisi, bu sanatçılar çalıştıkları mizah dergilerinde lokomotif
sayılabilecek işlere imza atmışlardı. Ortaç’ın başyazıları, Aral’ın Avanak
Avni’si ve Utanmaz Adam’ı, Cemal Nadir’in Amcabey’i. Bunlar dergilerde en çok
ilgi gören ve en çok sevilen işlerdi. Dolayısıyla okuyucu bu isimlere diğerlerine
göre daha fazla aşina oldu. İkincisi, bu isimler mizah dergisi yöneticisi
olarak, “tek adam” yönetimi uyguladılar. Dolayısıyla başka isimler kolaylıkla
ön plana çıkamadı. Ve sonuncusu, bu isimler sadece çalıştıkları dergilerin
sınırları içerisinde kalmayıp başka mecralarda da okuyucuyla buluştular. Bu da popülerliklerini
arttırdı.
Cantek- Ben de şunu ekleyeyim o zaman… Her popüler mecranın itibarlı mitleri
vardır, tekrar edilirler, tekrarlandıkları için hatırlanmaları da kolaylaşır.
Bu iyi bilindikleri anlamına gelmiyor tabii…Gırgır, dünyanın en çok satan
üçüncü mizah dergisi denir, bu da bir mit ve doğru değil ama ne desek değişmez,
tekrar edildikçe doğru olarak kabul görüyor. Bir toplumun hafızasının, popüler
ikonlarının işleyişi, yaşaması veya sönümlenmesi kolay açıklanır şeyler değil…
Penguen az sattığı için kapandığı için soruyorum,
ilk kez bir mizah dergisi kapanmıyor ama genel bir daralma var sanıyorum. Nedir
mizah dergilerinin temel sorunu?
Gönenç- Doğru, geçmişte de mizah dergileri kuruldu ve kapandı. Hatta mizah
dergileri mezarlığına bakarsanız sadece bir tek sayı yayımlanmış birçok
dergiye rastlarsınız. Öncelikle eskimek, yıpranmak, tükenmek dergiciliğin
doğasında var. Tüm kadroları yenilense, içeriği baştan sona tasarlansa bile bir
derginin en azından ismi eskiyor. Sonuçta sadece mizah dergilerinin değil,
genel olarak dergilerin belli bir ömrü var. Tabii mizah dergileri özelinde
düşündüğümüzde başka faktörler de devreye giriyor. Örneğin günümüzde mizah
dergileri pek çok farklı medya türüyle rekabet etmek zorunda. Televizyon ve
internet bu anlamda mizah dergilerinin rolünü çalıyor. İnsanlar mizah
ihtiyaçlarını buralarda gideriyorlar ve o zaman mizah dergilerine eskisi kadar
ihtiyaç duymuyorlar. Bunun dışında, mizah dergilerinin asıl okuyucusu olan gençlerin
mizah anlayışının çok dinamik ve yaratıcı olduğuna da işaret edeyim. Çoğu zaman
mizah dergilerinin önüne geçiyorlar. Mizah dergilerinin işi bu anlamda
gerçekten zor.
Cantek- Ot, Kafa ve benzeri dergiler yıllar önce de benzer bir içerikle çıkıyor
ama bu kadar satmıyordu. Çünkü içerikleri yaşlıydı ve herkesin onaylayacağı ama
satın almayacağı edebiyat imgelerine dayanıyordu. Şimdi genç yazarlarla
yürüyorlar. Reçete bu demiyorum ama ortada onlardan daha başarılı olan bir yapı
var. Bir espri, bir çizgi roman veya bir yazı, on yıl önce çıkan bir mizah
dergisinde de yayımlanabilir ise orada bir yanlışlık vardır. Yeniyi aramak
gerekiyor. Böyle konuşunca işin içindeki insanlar huzursuzlanıyorlar. Haksızlık
etmek istemem. Yeniyi aramak gerektiğini herkes bilir, sonuçta yuvarlak laflar
bunlar ama Penguen’in Uykusuz’dan önce kapanacağını hepimiz
biliyorduk, heyecanlarını kaybetmişlerdi çünkü. Mizah dergilerinde bir
kıpırdanma olacaksa yeni bir dergiyle ve gençlerle olacak. Ben mevcut durumda,
kadrolarını daraltarak, süregelen hikâye ve anlatı pradigmasının dışına
çıkmaları gerektiğini düşünüyorum.
Baskı dönemlerinde mizaha olan ilginin arttığı
söylenir oysa…
Gönenç- Mizah baskıya karşı direnmenin bir yolu olmaktan çok, baskının insanlar
üzerine getirdiği yükü hafifleten, insanları rahatlatan ve belki biraz daha sağlam
ve güçlü kılan bir araç. İnsanlar belli bir sorunla karşılaştıklarında çeşitli
biçimlerde tepki verebilirler; korkabilirler, öfkelenebilirler ya da aldırış
etmeyebilirler vb. Tüm bunlar yanında bir tepki biçimi de gülüp geçmektir. Bu
deyim aslında mizahın rahatlatıcı işlevine işaret eder. Mizah sayesinde
dertlere, tasalara güler geçeriz. Böylece yola devam etmek daha kolay olur. Bu
yüzden baskı dönemlerinde mizahın başka sanat ve fikir alanlarına göre daha
fazla aranır ve talep edilir hale geldiği söylenebilir.
Cantek- Demokrasinin bir biçimde yaşatıldığı kültürlerde baskıyı tölere eden
eleştirel bir mizahtan söz ediyorsak bu doğru. Yoksa kaosun olduğu, ölümlerin
ve işten çıkartmaların olduğu bir ülkeden söz ediyorsak o baskı, mizah yoluyla
tölere edilemez. Kayıplar büyükse mizahla yetinemez insanlar.
Siyasi iktidarlar mizah dergilerini neden
sevmezler?
Cantek- Mizahtan niye hoşlanmıyorlar, kendilerine güvenmedikleri için… sürekli
arkalarına bakarak yaşadıkları için. Kahkahayla başedemiyorlar. Neşe cesaret
istiyor, dikkat edin iktidarlar hep elemden, ölümden, şehitlerden, düşmanlardan
bahseder…
Gönenç- Hiçbir siyasi iktidar zayıf görünmek istemez. Oysaki mizah dergileri ve
genel olarak mizah, güçlünün zayıf yönlerini açığa çıkarabilme kapasitesine
sahiptir. Özellikle siyasi mizah söz konusu olduğunda siyasi figürlerin
eksiklikleri ve yanlışlıkları abartılarak ortaya konur. Dolayısıyla mizah x
ışınlarıyla güçlü, kudretli hatta yanılmaz görünen iktidarları delip geçer ve
aslında göründükleri gibi olmayabileceklerini bize gösterir.
Eleştiriye tahammülsüzlük bir demokrasi sorunu mu?
Dönemlere göre, yargının tutumuna göre değişen bir karikatür yargısı var sanki.
Gönenç- Bugün hoşgörü, köklü demokrasilerin tanımlayıcı unsurları arasında sayılıyor. Yani farklı fikir ve
görüşlere ve dolayısıyla eleştiri sınırları içerisinde kalan düşünce
açıklamalarına tahammül gösterilmesi gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmezi. Tabii,
bunun da bir sınırı var. Örneğin nefret söylemi veya küfür ve sövme bu alana
dahil değil. Dolayısıyla bu sınırlar içerisinde kaldığı sürece mizah da bu
korumadan faydalanır. Burada iş büyük ölçüde bir düşünce açıklamasının suç olup
olmadığına karar verecek olan yargıya düşüyor. Mizah söz konusu olduğunda yargı
organı mizahın geleneğini, kültürünü ve kendine özgü söylemini göz önüne alarak
değerlendirme yapmalı. Aradaki çizgi çok ince. Türkiye açısından düşünecek
olursak; zaten gereğinden fazla sınırlayıcı olan normlar bir de dar
yorumlandığında yarın öbür gün mizahın nefes alması imkânsız hale gelebilir.
Çizerler ve dergilerdeki üreticilerden nasıl
tepkiler alıyorsunuz?
Cantek- O mesele biraz karışık veya üretimle ilgili değil. Aslolan üretim çünkü, üstelik
hayat çok kısa. Mizah ve çizgi roman hakkında yirmi beş yılı aşkın bir süredir
yazıyorum. Geçen zamanın benim için özeti şu: eleştirenler, sanıldığı kadar
eleştiriye açık değiller. Bunu anladıktan sonra takılıp kalmayacaksın, takılıp
kalırsan üretimden uzaklaşırsın, cevap yetiştiren bir yaşlı adama
dönüştürürsün. Bir beklentiyle yazmadık bu kitabı, bir yorum yapıyoruz,
önemsediğimiz için yazıyoruz. Sanıyorum ikimiz de bu kitabı yazarak ve
tamamlayarak mutlu olduk, iyi hissettik.
Gönenç- Çizerler ve dergi üreticileri, her hafta dergi hazırlamanın getirdiği bir
telaş ve yorgunlukla yapıyorlar bu işi. Dolayısıyla, bu alanda geçmişte neler
olmuş, kimler neler yapmış, bunlarla ilgilenmeye zamanları yok. Buna pek
gönüllü de değiller. Birkaç istisna dışında çoğu genç mizah yazar ve çizeri
ülkemizdeki büyük mizah birikiminin çok farkında değil gibi geliyor bana. Oysa
her sanat alanında olduğu gibi, mizah ve karikatür de kültür katmanlarından
oluşur ve bir devamlılık arzeder. Umarım Muhalefet
Defteri böyle bir ilgi halkasının oluşmasına katkıda bulunur.
Söyleşi: Serap Uysal imzasıyla daha önce Kitapeki'nde çıkmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder