Kara Murat hikayesi...
Günaydın gazetesinin ilk yılları idi. Gazetenin patronu
Rahmi Turan’a gazetesinde tarihi romanların yer alması için bir teklifte
bulunmuş... teklif, her macerada değişik Türk kahranlarıının serüvenlerini
içeren tarihi resimli romanlar serisinin yer almasıydı. Bu altyazılı çizgi
romanlar dizi önerisi Rahmi Turan’ın hoşuna gitmiş... İlk macera Kazıklı
Voyvoda... Kahramanı Kara Murat adlı bir Türk... Çizgi işinde Rahmi Turan’ın
aklına gelen ilk isim de ben olmuşum. Hem iyi çizgi, hem de iyi bir yönetmen...
Her karelere resimleri yerleştirmek ve o çizgileri okuyuculara sunmak... Benim
görevim bu...
Gazetenin patronu ilk maceradaki Türk tipini pek beğenmış
olacak ki, her serüven için ayrı bir
Kahraman koyma fikrinden vazgeçip bütün hikayelerde Kara
Murat tıpinin devamlılığının daha iyi olacağını uygun bulmuş. Böylece bütün
serüvenler Kara Murat’a kalmış oldu...
Kara Murat maceraları Günaydın gazetesinde yıllarca devam
etti nedense...Benim tahminim gazete trajına bir katkı sağladığı içindi.
Filimleri çekildi... Kara Murat tipine hiç uygun olmayan bıyıksız, kavgada
kılıç yerine karate numaraları yapan bir artisti bu role uygun buldular.
Romanın çizerine de,bu gibi komiklikleri görmemesi için olacak ki, hiçbir Kara
Murat filminin gala gecesine “Buyurmaz mısınız?” Bile diyen olmadı...
Eğer medyada yalakalık yapmıyorsan, yaşayabilmen için
başka şeylere girişmen gerekıyordu...
Ben öz be öz Trabzonluyum. Orada doğmuşum. Tam yirmi
yılım o güzelim şehirde geçti... Moloz’da, Kemerkaya’da, Ganita’da denize
girerken, Sümer Sinemasında Errol Flynn’ın filimlerıni izlerken bile aklımdan
geçirmeden edemediğim “DERGİ ÇIKARMA”hayali İstanbul’da neden gerçekleşmesin
ki... Laz inadı tuttu bir kere...
Ve işte Suat Yalaz’ın unuttuğu (!) ve yakışıklı
televizyon sunucusunun düşünemediği ve benim kendi gücümle çıkarmış olduğum
Tolga haftalık resimli roman dergisi bana yeni bir hayat verdi... Trabzon’un
Pazarkapu Mahallesinin kısa pantolonlu, acar gecekondu çocuğunun hayalleri
gerçekleştiğinde seksenli/doksanlı yıllar su gibi akıp geçivermişti...
Arkasında yalakalıksız geçen izler bırakarak......
Abdullah Turhan
Not: Ben şu yazıyı yazınca Abdullah Turhan bir mektup yazmıştı (11 Haziran 2007), kaybolmasın diyerek, onu da buraya aktarıyorum. Resimse Turhan'ın facebook sayfasından, 1973 yılına ait.
Abdullah Turhan
Not: Ben şu yazıyı yazınca Abdullah Turhan bir mektup yazmıştı (11 Haziran 2007), kaybolmasın diyerek, onu da buraya aktarıyorum. Resimse Turhan'ın facebook sayfasından, 1973 yılına ait.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder