Salı, Şubat 20, 2024

Hatırlamıyorum

Beş altı yıl oluyor, bir lise arkadaşım ki kendisini hatırlamıyorum, sosyal medyadan beni buldu, büyük bir neşeyle eski hatıralarını anlatmaya-yazmaya başladı. Öyle bir coşkusu var ki, hatırlamadığımı söyleyemedim, yazdıkça yazıyor, cevap da veremiyorum. İşte sözlüye kalkmışız, bilmemne hoca kazık bir soru sormuş, ben ona yardım etmişim, ne kıral adammışım...Övüyor filan ama inanın,  o çocuk,  o hoca, o sözlü hikayesi benimle uzaktan yakından ilgili değil, sahiden baştan sona karıştırıyordu...

Bir parantez açayım, otuz yıl önce hayati tehlikesi olan bir trafik kazası geçirdim, ikinci hayatımı yaşıyorum desem yanlış olmaz, küçük izler, yaralar kaldı başımda ama asıl önemli hasar şu oldu, iyi bir hafızam vardı, şöyle anlatayım, sınıf arkadaşlarımın okul numarasını bilirdim mesela...Ezberleme filan da yok, kendiliğinden olan bir şeydi... Telefon numaraları veya... elli altmış kişinin numarası aklımda olurdu... O kaza, bu saçma ayrıcalığımı elimden aldı, unutmakla kalmadım, geçmişimden pek çok şeyi hiç ölçüsünde hatırlayamaz oldum. 

Tahmin etmiş olmalısınız, hatırla(yama)mak beni hikaye olarak çok etkiler, öyle ki her yaşadığım ve dinlediğim unutma olayı beni anksiyetenin eşiğine getirebiliyor. Lise arkadaşımın anlattıkları beni ziyadesiyle gerdi, aynı sınıfta bile olmadığımızı biliyorum ama ya unuttuysam diye endişe duyuyordum, nihayet aklımı meşgul etmesinden bıkarak ona yanıldığını söyledim, doğal olarak bir hayal kırıklığına uğradı, şaşırdı, itiraz etti. O da ayrı bir huzursuzluk... Nihayet bir başka sınıf arkadaşımla konuştum ve o çocuğun yan sınıfta olduğu ortaya çıktı, rahatladım. 

Üç dört ay önce bir arkadaşım, ki yıllardır bile isteye görüşmüyorum, bir ortamda benden söz ettiğini söyledi, genç yaşta kaybettiğimiz bir arkadaşımızı yad ediyormuş, hikayesine ben de dahil olmuşum, kendileri haytalık yaparken bir tek benim vefa gösterdiğimi, hastalığı sürecinde onu yalnız bırakmadığımı, hastanelere kadar gittiğimi filan anlatmış... Tabii ki doğru değildi, yaşıtlarım kadar haytalık yapmadım-yapamadım, çünkü her tatilde çalışırdım ama o arkadaşımıza hastalığı süresinde destek olabilmiş değildim, olsa olsa bir iki kez kendisiyle veya annesiyle telefonla konuşmuş olabilirim, hastaneye hiç gitmedim örneğin... başka şehirde defnedilmişti, taziyeye dahi katılamadım. Gel gör ki arkadaşım beni öyle hatırlıyor... Niye?

Yakın bir arkadaşım, "ünlü" olduğun için seni hikayesine katmış dedi, bilinen birisi katılırsa o hikaye ilgi çekiyor ve büyüyor diye yorumladı, aslında ne seni ne de vefat eden arkadaşınızı anlatıyormuş,  şimdiki değişimiyle ilgili iç döküyor, hikayesi için sizi ve geçmişini kullanıyormuş dedi... Ben "hatırlayamıyorum" vehmiyle huzursuzlanırken laf nerelere geldi... 

Bitirirken soru şu, geçmişimizi nasıl hatırlıyoruz, nasıl hikayeleştiriyoruz, tek tek bireyler olarak nasıl hatırlamayı-anlatmayı tercih ediyoruz? 

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yasla birlikte hatirlama meselesi farkli bir yone gidiyor.Olaylarin tirnak icinde gorece objektifligi ona atfettigimiz duygusal deger ve yas ilerledikce o aniyi tekrar hatirlarken donusturmeye baslamamiz ve bunu farketmememiz artik o konuya dair cevre ve insanlardan kopmamiz(dogrulatma imkaninin kalmamasi) gibi nedenlerle bir senaryoya donusuyor.
Buyuk konusmamayim ama eski ve kopmus oldugum bir arkadasim sohret olmussa onunla iletisime girmem.Ayni yerde degiliz cunku.

Related Posts with Thumbnails