Perşembe, Şubat 01, 2024

Ankara Canavarı

Suat Derviş'in mahlasla yayımladığı bir polisiyesi kitaplaştırıldı, bilmiyordum, okumak istedim. Sadece polisiyesi için değil, Ankara'da geçmesi, dönem olarak iyi bildiğim yıllar olması filan pek çok neden çıktı okumak için... Görür görmez aldım, üstelik kitap ilk yayınından birkaç yıl sonra çizgi romana da uyarlanmış, ona da yer vermişler, beni canevimden vurdular....

Nedense kitaba önsöz ya da sonsöz yazılmamış, romanla-dönemle ilişkili bir malumat paylaşılmamış. Editöryal olarak buna anlam veremedim. 

Roman, 1948'de tefrika edilmiş, bilmeyenler olabilir, hanımefendi, o yıllarda Reşat Fuat Baraner ile evli, 1944 Komünist tutuklamalarıyla hapse girmiş bir parti liderinden söz ediyoruz, Biz o yıllarda memleket olarak (Tan Baskını, DTCF Olayları, Kars Ardahan, Zincirli Hürriyet, Markopaşa falan filan) tam bir anti komünist coşku içindeyiz. Bir avuç solcuya eziyet edip duruyoruz. 

Derviş,  anlaşıldığı kadarıyla, hapiste olan eşini ziyaret için Ankara'ya gidip gelmeye başlamış, geçim derdiyle gazeteleri de dolaşmış, roman da o yılların iddialı bir yerel bir gazetesi olan Kudret'te çıkmış... Kudret nasıl bir gazete derseniz, bu nokta Baraner ve Derviş için önemli, ilk söylenebilecek olan anti komünist bir gazete olduğu, CHP'ye muhalefet ediyor, Demokrat Parti'nin muhalefetini yetersiz bulan, sonradan Millet Partisi olacak bir oluşumun yayını gibi duruyor. Reşat Fuat'ın eşini gazeteye sokmaları ilginç olmuş... Hatice Hatip ismini kullanmış. 

Roman pek parlak değil, polisiyesi bir tür snap ending ile bitiyor, ki o en önemli zaafı... Derviş'in romanı neden unutmak istediği (veya neden ciddiye almadığı) anlaşılıyor.

Gelelim çizgi romana, ilginç olan o zaten. Uyarlama, dört yıl sonra 1952'de çıkmış, benim hatırladığım kadarıyla Kudret'in yayıncısının bir başka gazetesi olan Son Telgraf'ta tefrika edilmiş. İlk  yayınında ilgi çektiği için mi yinelenmiş, yoksa Zehra Ergezen dostane ve ailevi bir yakınlıkla böyle bir uyarlamaya kalkışmak mı istemiş? Gerekçesi muammalı. Suat Derviş, o yıl yurt dışına çıkıyor, not olarak düşeyim... 

Ergezen, çizgi romanla ilgili sürekliliği olmuş bilinen bir "ressam" değil, sahne kuramadığı, balon yazamadığı, arkaplan düşünemediği, kare içi istiflemesini yapamadığı görülebiliyor. Diğer yandan, tam da o yılların soap opera çizgi romanlarını izlediği, iyi tetkik ettiği, işini ciddiye aldığı da söylenebilir. Yelpaze'yi, Şevki'yi izliyormuş örneğin.... Sürekli çizebilseymiş amatörlüğünü aşabilirmiş... Kimmiş, Suat Derviş ile yakınlığı var mıymış merak ettim. Yazan ve çizen olarak iki kadının ismini yanyana görmek, hele o yıllarda, Erkek Babıali'de "küçük bir mucize" gibi bir şey çünkü...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails