Cumartesi, Mayıs 16, 2020

Utanmayan insan olur mu ? (3)


İnsan, yaşanan hayatın ve zamanın ruhunun suç olarak gördüğü, sonuçlarından dolayı utanacağı bir şey yapıyorsa, yakalanmıyor olsa bile -kaçınılmaz olarak- vicdanıyla hesaplaşmak zorunda kalıyor. Victor Hugo, ünlü adalet çağrılarından birinde mealen yazıyorum, en doğru ve sahici adaletin, vicdanla hesaplaşmadan çıktığını iddia eder... Ben tam öyle düşünmüyorum, edebi olarak hoş bir mahkeme olsa da, bu tür vicdani hesaplaşmalar, hafif cezalarla atlatılabiliyor, genellikle insanlar ruhlarını "iyi halden" serbest bırakıyor ve kendilerini kolay affediyorlar. Hayat devam etmek zorunda çünkü... o suçla, o utançla yaşanmıyor...

Yakın bir zaman önce tanıdığım bir "delihanlu" önemli bir suç işledi, yakalandı, ifşa edildi, hapse düştü, her anlamda cezasını çekiyor. Yargıç ya da avukat değilim, iyi bildiğim bir şey varsa o da insanların pişman olma hakkı olduğu... bu hakkı insanın elinden alamayız, insanlar değişebilir, öğrenebilir, iyileşebilir, cezasını çekiyordur...pişman olmuştur, bu cezasının biteceğini umut ederek bir hayat sürdürüyordur.

Kendisiyle konuştum, konuşmak ve iç dökmek istiyordu, iç döktü, yoksunluk içinde geçen yeni hayatının ona öğrettiklerinden söz etti. Kahırlandı, konuşurken yalpaladı, parladı, söndü... Bir suçlu, nasıl pişman olursa, utançla nasıl başederse öyle galiba, anlatıp durdu...

Öyle ki ben ikna olursam sanki herkes ikna olabilir gibi bir iştahla konuşuyordu..."Evet," diyordu, "suçluyum, büyük bir hata yaptım, insan öldürdüm ama daha ne kadar ceza çekmem gerekiyor, elimde avucumda ne varsa alın ama ben hayata dönmek istiyorum, beni rahat bırakın"

Dinledim, gönlünü hoş tutacak, onu üzmeyecek cümleler kurdumsa da aklımda hep şu vardı, onu tanıyor ve iyi taraflarını biliyor olmam bana onu affetme hakkı vermiyor, veremez... İşlediği suçun mağduru ve tarafı değilim, tuzu kuru bir affedicilik ve büyüklenmeye kapılmamalıyım... Garip bir ikilemle dinledim demek istiyorum.

Üstelik o utancını ve pişmanlığını rasyonalize edebilir, hatiplikle beni ikna edebilir ama... yaşadıkları vicdanıyla başbaşa kalacağı, kendi cezasını kendisinin vereceği bir suç olmaktan çıktı çoktan...Hayatta hep suçlanacağı için, daha doğrusu vicdanıyla yüzleşmeye zorlanacağı için bu ceza öyle kolay bitmeyecek, iyi halden kendini affedemeyecek...

Hugo'ya geri dönelim, vicdanla hesaplaşmaya... o utanç, alenileşmişse, herkes tarafından biliniyorsa o hesaplaşma büyüyor... keskinleşiyor... yani vicdanla hesaplaşma denilen şey bir başımıza olmuyor, sonuçlarını duyuracağımız ve tartışacağımız bir sürece göre biçimleniyor. Delihanlu bir başına değil...

Dahası var, o alenileşmiş utancı yargılarken biz de... başkaları ne der diye hesap ederek, farklı bir karar verirsem "beni de yargılarlar mı?" diye düşünerek hareket ediyoruz. bir başımıza olsak, affedebileceğimiz bir suçu, başkalarının önündeysek ceza hakimi edasıyla kestirip atıyoruz. Delihanluyu yargılarken ben de bir başıma değilim.

Vicdanla hesaplaşma o sebeple edebi bir mahkeme... o yüzden sanat kadar uzun ömürlü, günü kurtaran bir geçiştirme değil...

Dinden önce vicdan vardı ve en güzel vicdani hesaplaşma hikayeleri, dinin temelini oluşturdu...Lan yoksa haklı mıyım, utanırsak sahiden mi iyileşiyoruz?

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails