Çarşamba, Kasım 06, 2019

Negzel di mi?


Faşizme hayır dediğinde anti faşist olmuyorsun, yetmiyor çünkü... Nası namaz kılarak, oruç tutarak Müslümanlıktan uzaklaşabilirsen ya da iyilik diye diye iyicililikten kopabilirsen... Yetmez çünkü... Neye inanırsan inan, vicdanınla sınanıyorsun.

Ohoo öyle kolay olsaydı. Zar zar dayılanmak negzel de mi?

Merhamet en zor öğrenilen duygu. Kendini birinin yerine koyarak düşünmek, empati diyorlar,empati kurmak hiç kolay değil. Yüzyıllardır bütün dinler, bütün pedagoji bunun üstüne kurulu, olmuyor da olmuyor...

Nefret ve intikam kadar güçlü ve sahici başka bir insani duygu yok!

Nefret ve intikam her şeyi bastırıyor, öteliyor... Kanunlar, hapishaneler ve cezalar adalete, kanuna değil intikama dayanıyor. Abartmıyorum. İnsanlar en çok cehennemi konuşuyorlar, başkalarının, kendileriyle aynı fikirde olmayan ötekilerin cayır cayır yanacağı bir cehennemi hayal ediyorlar...

İki odun da onlar atsalar, iki dehleseler... Ne olurdu seyretseler...

Nefret edilen insanın cezalandırıldığını seyretme arzusunu şehvetle açıklayabilir miyiz? İnsanlar neden idamları seyretmek isterler mesela, neden darağacının etrafında toplanırlar...

İnsanlar nefret ede ede, nefret ettiklerine ne kadar çok benzediklerinin farkındalar mı?

Faşistin gebermesini, sürünmesini istemek bizi anti faşist mi yapar yoksa faşizmin dilini yeniden üreten bir ahmağa mı dönüşürüz?

3 yorum:

Denize Bakan Ev dedi ki...

Olumsuz duyguları eyleme dökmek bambaşka bir durum ama.. Yani belki nefret edilebilir (ki bu da aslında primitif bir duygu) ama dediğiniz gibi nefret edilen kişinin acı çekmesini istemenin de bir adım ötesi, seyrederek zevk almak aslında nefret duygusunu da büyütüyor.
Empati konusu çok sakız edildi ama, empatiden önce aslında içimizdeki doğal merak var. Yani nefret duygusunu ele alırsak, bir insandan nefret etmemin nedeni nedir? diye düşünmeye başladığımız anda aslında empati yolunu da açmış oluyoruz..
Ama malesef düşünebilmek...

Bir kişi dedi ki...

Güzel bir bakış açısı.
Bana düşündürdü. Sağolun.

Deniz Bakan Ev aslında yazıdaki düşünce nefretin "nefret et de bişey yapmıyorsan sorun yok" cevazına uğramasını amaçlamıyor, tam tersine nefreti sorguluyor. Eylenmesini, duyulmasını arasındaki farkı değil: Bu yola girersek altını boşaltmış oluruz buradaki verimli düşüncenin.

Eyleme dökmemek elbette dediğiniz gibi tercih edilir, tercihan, ban şahsean.. denebilir evet, elverişli olur. Mümkünse hocam sadece içinde duy, eyleme dökme.

Aslında bu yola girersek belki de eyleme dökmeden önce duyguyu dönüştürme vb daha da verimli olur.

Ama o duygunun ilk nedeni, ona yol açan iç düzeneklerimiz, işte bunlar da ayrı bir konu ve bu yazıda bunlarla ilgili önermeler, dürtmeler var, çağrılar var.

Eben aha dedirten yer: "Kanunlar, hapishaneler ve cezalar adalete, kanuna değil intikama dayanıyor. Abartmıyorum. İnsanlar en çok cehennemi konuşuyorlar, başkalarının, kendileriyle aynı fikirde olmayan ötekilerin cayır cayır yanacağı bir cehennemi hayal ediyorlar..."

"Ben haklıyım düşüncemize" ne kadar çok inandığımız VE "haklı olmayanlar yok olsun" düşüncesi inançlarınıza, devlet örgütlenmemize hukukumuza yansımış meğer, bu bir kişibilim bir olgusu, antropolojik, bu çok ilginç.

Sağolun. yeniden.

Levent Cantek dedi ki...

Yorumlar için teşekkürler

Related Posts with Thumbnails