Sonra TRT'deki açıklamalar geldi. Arada insanlar beni arıyor, ben birilerini arıyorum.
Sonrası bütün Ankaralılar için çok korkutucu oldu. Bizim ev, Güzeltepe'de, aşağı yukarı 1100 metre civarında bir yükseklikte. Yukarıdayız. Uçaklar, sert dalışlar yaparak, alçalarak Meclis, Saray, Eminiyet ve Yenimahalle yönüne gidip geliyordu.
Uçakların ses hızını geçmeleri, ayrıca bir patlama sesi yaratıyor, camlar zangırdıryor ve duran arabaların alarmları çalışmaya başlıyordu. Mahalle ayakta, ne olduğunu anlamak için pencerelerde, balkonlardaydı. Jetler, önce sadece dalıyorlardı, sonra arka tarafımızdan, ki bu Oran ya da Gölbaşına denk düşüyor, roket vınlaması ve poff diye bir ses geldi. Bir yere ateş ettiler. Patlattılar.
MİT'in üstünden çatışma olduğu haberini aldık, mevki olarak sesin nerden geldiği belli oldu. Atış yaptıklarını, tarama yaptıklarını duyuyorduk.
24 civarı dışarı, sokağa çıktım. Aradan Hoşdere Caddesini görüyordum,mekanik bir gürültü geliyordu, ne olduğunu anlamıyordum. Halit Ziya'ya geldiğimde koşan insanlar gördüm. Markete üşüşmüşlerdi, alışveriş yapıyorlardı, Atm'lerde bir kalabalık, dörtlülüleri yakmış, sağa sola park etmiş araçlar vardı. Tuhaf sesin kaynağı da anlaşıldı. Yoldan zırhlı araçlar ve tanklar geçiyordu. Onların uğultusuymuş.
Hayatım boyuınca silahla işim olmadı, fikren ve kalben silah taşıyanlara zerre yakınlık duymadım. Tankları sayarken iyice gerildim. Durum netleşmişti çünkü. Kesin olarak yaşadığımız şey darbeydi ve kanlı olaylar olacağı aşikardı.
Saat 01'den sonra camiilerde ezan okunmaya başladı, sabaha kadar da on dakikada bir yinelendi.
Gece sabaha kadar devam eden şeyse şuydu, jetler uçuyor, ses patlamaları yaratıyor, çatışma sesleri geliyor, sela okunuyor, arada da AKP'li iki tip arabayla, korna çalarak yoldan, Hoşdere Caddesinden geçiyordu.
Bomba atıldığında duymamak mümkün değildi, galiba sabah altıda meclis bombalandı...
Darbecilerin dar bir kadro olduğuna baştan beri inanmadım, uçaklar gece saat ondan sabah sekize kadar sürekli havadaydılar, bu yakıt ve mühimmat alarak inip kalktıklarını gösteriyordu.
Çok insanın ölüp yaralanacağı çok belliydi...Yazık, çok yazık. Hepimize yazık.
Ankara resmen bombalandı.
Siyasetin çatışmacı dili içinde darbeyi küçümseyenler, bir kumpas sayanlar oldu, olacaktır da. Doğrusu yukarıda yazdım, bana da saçma geldi başta. Darbecilerin bir acelesi, çok açık biçimde bir acemiliği, sakilliği vardı. Tek tek saysak, akıllara ziyan bir senaryosuzlukları vardı.
12 Eylülü yaşadım, sabaha karşı yapılmış, Türkiye olup biteni sabah öğrenmişti. Şimdiki darbecilerin acelesinin ne olduğunu bilmiyorum, belki açığa çıkarılacaklardı, belki aralarından biri erken kalkıştı, diğerleri onlara katılmak durumunda kaldı filan. Çok mantıklı değildi yapıp ettikleri. Uçaklar filan, büyük gösteriydi ama gösteriyle de karşılandılar. Erken saatte, büyük gürültü çıkararak, mağlup olacaklarını belli ederek çözüldüler.
İslamın altını çizenlerle üstünü çizenler arasında yaşıyorduk, darbecilerle cihatçılar arasında da kaldık. Türklerin demokrasiye inanmadıklarından kişisel olarak eminim. Sabah, direnişini, tezkereci askerleri döverek, linç ederek, kafa keserek, yaralıların üstlerine işeyerek gösterenlerle ilgili haberler vardı. O akılsız kalpsiz katillerin, üzerimizden jetlerle geçen, meclisi bombalayan darbecilerden farkı yok.
Son bir yıldır, öyle şeyler yaşıyoruz ki akıl alır gibi değil, bitmiyor çünkü. Bir memleket klişesi diyelim buna: daha kötüsü olmaz artık derken bir yenisinin zuhur etmesi.
2 yorum:
"İslamın altını çizenlerle üstünü çizenler arasında yaşıyorduk, darbecilerle cihatçılar arasında da kaldık." Ne güzel özetlemişsiniz durumu...
"O akılsız kalpsiz katillerin, üzerimizden jetlerle geçen, meclisi bombalayan darbecilerden farkı yok."Kan donduran görüntüler, akıl tutulması yaşandı. yargısız infazlar hem kendi dindar sayanlarca, işitvari eylemlerdi. artık neye inanıp güveneceğimizi şaşırdık. Aklıselim, vicdanlı ve gerçek vatansever yöneticilere acil ihtiyacımız var
Yorum Gönder