Tam olarak nereyi anlattığımı göstermemeye çalıştım.
Bence bir mahalleyi de anlatmıyorum, orayı bir arkaplan olarak kullanıyorum.
İlk aklımda olanlar şuydu. Türkiye’de sol çevreler, yoksulların muhalif
partilere oy verdiğini düşünür, ilgisi yoktur, daima iktidar partisine oy verir
yoksullar. Böyle olunca etnik ya da dini aidiyetlerle bir mahalleyi seçmem,
muhalif tınıları ona göre istiflemem gerekiyordu. Ankaralıyım, doğal olarak
Kürtleri değil Alevileri daha iyi tanıyorum. Bir de şu oldu, roman için
çalışırken çok insanla konuştum, önemli bir miktarı Aleviydi, ötelendikleri
için okur yazardır Aleviler ya da edebiyat nedir bilirler, güzel hikâyeler
anlattılar bana. O konuşmalardan sonra karar verdim demek daha doğru. Yoksa
Alevi değilim ve onları resmetmek konusunda iddialı da değilim.
Anlatılmadıklarını görüyorum o ayrı.
Karamsar bir hikâye Uzak Şehir…
Evet, öyle olmak zorunda. Bu bir şehir üçlemesi, o
bütünün bir anlamı olması gerekiyor, kapitalizm kazanır, muktedirler kazanır
diye bitiyor, zaten de hayat böyle gelişiyor. Şunun farkındayım, genel olarak
okur, özel olarak çizgi roman okuru kaybeden hikâyelerine alışkın değildir veya
tercih etmez diyelim.
Siyaseten siz karamsar mısınız?
Bugüne dair bir soruysa bu eğer tek tek olayları konuşup
kahredebilirim. Ankara’da bomba patladı, Paris’te kafede oturan masum insanlar
kurşunlandı. İnsanların tepkilerine bakıyor ve içim kararıyor. Ama konuşkan
biriyim, çok takılıp kalmam, çalışarak yoluma devam ederim, karamsar olmadığımı
düşünüyorum.
Uzak Şehir için çalıştığınızı, Ankara underground’undan
insanlarla görüştüğünüzü yazmışsınız. Bu nasıl bir deneyimdi, sizi nasıl etkiledi?
Elbette bir yük oluyor insanın üzerinde. Kafamda bir hikâye
vardı, insanlarla konuştukça başka bir hikâyeye kapıldım, nasıl anlatacağımı
bilemiyordum, çok sertti ve anlatırsam deşifre etmiş olacaktım. Bu duygu
nedeniyle kafamdaki hikâyeye döndüm, ara verdim, evirip çevirdim. Doğrusunu
yaptım ama sıkıntı vericiydi. Asıl sıkıntı yaşanan hayatların farklılığı. Beni
nasıl etkiledi? Ejderhayı yazarken ejderha olmak güzeldir ama ejderhanın bir
tahayyül olduğunu biliyorum.
Ankara Üçlemesi bitti, grafik romanlara devam edecek
misiniz?
Evet. Şu an iki ayrı çalışma sürüyor, ikisi de yine
Ankara’da geçen tarihi hikâyeler. Biri 1951, o yıl geçen bir politik hikâye, Komünistler,
İslamcılar, hafif tertip bir Rus romanını andırıyor. Sefa (Sofuoğlu) ile çalışıyoruz.
Diğeri 1930’lu yıllarda geçen yine politik bir arkaplanı olan bir kabadayı
hikâyesi, Taner Duran’la çalışıyoruz. Hikâyesiz yaşanmaz.
[Agos, Kasım 2015'te yayımlanmıştı. Blogta kullanmadığımı fark ettim.]
2 yorum:
iyi bir seri okuttun bizlere admin.
mikro boyuttaki kütüphanemde, baş köşe sizindir.
Teşekkürler, eksik olmayın
Yorum Gönder