- Türkiye'de Çizgi
Roman adlı kitabınızın giriş bölümünde, ülkemizde uzun yıllardır bir çizgi
roman geleneği olduğundan ve arz-talep dengesinin oluştuğundan bahsediyorsunuz?
Bunu biraz açar mısınız? Türkiye'de düzenli bir çizgi roman okuyucusu kitle mevcut
mu?
Elbette mevcut,
kitapevleri, sahaflar, özel satış dükkânları ve internet üzerinden her yıl
aşağı yukarı dört yüz bin civarında çizgi roman satılıyor. Geçmişle
kıyaslıyorum, evet, geçmişteki gibi haftada ya da 15 günde bir, her biri yirmi
otuz bin satan çizgi romanlar artık yok, çünkü hayat değişti, en azından gazete
dergi satış noktaları azaldı ama çizgi roman çeşitliliğine bakılırsa, çok daha
fazla albüm-kitap çıkıyor. İsteyen tek tek saysın…
- Türkiye'deki
çizgi roman okur profilini değerlendirebilir misiniz?
Tüm dünyada olduğu
gibi Türkiye’de çizgi roman okurunun yaş ortalaması çok yükseldi. Eskiden 8-14
yaş arası okur genel toplamda büyük bir orana sahipti, artık değil. Çizgi
romanların içerikleri değişti, çocukların alabileceği kadar ucuz değiller,
kitap reyonlarında satılıyorlar. Çizgi romanlar, beklentileri farklı olan daha
yetişkin bir okur hesap edilerek üretiliyor.
- Son dönemde
Türkiye'de hem yerli hem de yabancı çizgi romana dönük bir ilgi yükselmesi
mevcut, bu ilgiyi tetikleyen başlıca sebepler nedir?
Büyük bir ilgi
yükselmesi olduğunu düşünmüyorum. Sinema uyarlamaları nedeniyle haber değeri
artan çizgi romanlar oluyor ama toplam satışlarda en azından son beş yılda
büyük değişiklikler olmadı, genel ortalamasını koruyor demek daha doğru… Tek
tek her yıl, çok satan kitaplar oluyor ama bence çok şaşırtıcı radikal bir
yükselme yok.
- Türkiye'de çizgi
roman ekonomisi belirli dönemlerde yükselirken kimi zaman inişe de geçebiliyor.
Çizgi Roman ekonomisinde/yayıncılığında sürdürülebilirlik nasıl sağlanabilir?
Yerli üretim olması
gerekiyor. Çizgi romanın konuşulur olması gerekiyor, konuşulmayan kitap satmaz,
her şeyin yaşanan zamana dokunması gerekiyor. Yoksa her kitabın belli bir
müşterisi olur ve ona ulaşır sadece. Türkiye’de çizgi roman uzun yıllar
nostaljiyle haberleştirildi, nostalji tükenmenin bir göstergesidir, sohbeti
güzeldir ama ister istemez tıkanır, güdük kalır. Ortada bir satış var, bir okur
var. Yerli üretim yaparak, konuşulacak işler yaparak sürdürülebilir, asıl
mesele o üretimi ve yeni olanı bulmak elbette. Üstelik bu sorun, çizgi romana
özgü bir durum da değil zaten. Çizgi roman yayıncıların, kitap dünyasını
izleyerek strateji geliştirmesi gerekiyor artık.
- Türkiye'de çizgi
roman ekonomisinin potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Maksimum seviyeye ulaşıldı
mı?
Potansiyel veya
maksimum seviye hakkında ne desem yanlış olur. Hissiyatımı paylaşabilirim,
satışla ilgili bir iş yapmıyorum. Ben yayıncı değilim, olup biteni yakından
izleyen bir yazar ve editörüm. Grafik roman senaryoları yazıyorum. Yayıncı
benim baktığım yerden bakmaz. Yine de bir not düşeyim: geçtiğimiz yıl İlban
Ertem’in İhsan Oktay Anar’dan yaptığı Puslu Kıtalar Atlası uyarlaması en çok
satan çizgi roman oldu. Kırk bin civarında sattı. 2009-2010 yılında NTV
Yayınları, televizyon reklamlarıyla niteliği düşük, çok ama çok ucuz telifleri
olan edebiyat uyarlamalarını bu civarda ve bunun üzerinde sattılar. Düşünün bir
tarafta kaç yıl uğraşarak üretilen dünya çapında bir çalışma, diğer tarafta
reklamla şişirilen, bugün kimsenin hatırlamadığı sahiden değersiz işler. Aynı
şey değiller ama potansiyel demişken bunu hatırda tutmak gerekiyor.
- Siz de çizgi
roman yazarlığı yapıyorsunuz. Ülkemizde çizgi roman yayıncılığı için fırsat ve
tehditler nelerdir?
Kendi adıma grafik
roman türünün çizgi romana yeni okurlar kazandıracağını düşünüyordum ve buna
uğraştım, uğraşıyorum. Dünyada da böyle oldu bu. Çizgi romanlar kitabevlerinde
satıldığından ve okur profili değiştiğinden bu yana daha derinlikli hikâyeler
arayan bir okur ortaya çıktı, çıkacak da… Grafik roman, çizgi romanı
dönüştürüyor. Çünkü daha nitelikli… Sanatçıları, üreticileri, hikâyeleri
etkiliyor… Ankara Üçlemesinin okurları, geleneksel çizgi roman okurları
değiller, imza günlerinden biliyorum, çoğunlukla değiller. Nostaljiyle,
çocukluğunu kovalayan, koleksiyon için çizgi roman satın alan okur başkadır, hikâyesi
için meselesi için satın alan başka… Ben edebiyat okuyan, edebiyatsever bir
okurun peşindeyim. Grafik romanın yayıncılar için iyi bir seçenek ve satış
fırsatı olduğunu düşünüyorum. Hakeza, mangaların, Japon çizgi romanlarının tüm
dünyada olduğu gibi bizde de giderek çok satacağını, piyasa paylarını her yıl
artıracaklarını görmemek imkânsız. Tehdit için ne diyeyim, çeyrek asır oldu, çizgi
roman bitti deniyordu, bitmiyor. Ben fanzin çıkarıyordum, doksanlı yılların
başında bitmiş gibiydi, bir şekilde yeniden zuhur etti. Çok kişi nostaljiyle
konuşuyor, romantize ediyor. Aşktı, sevdaydı, şövalyelikti, şurda kaç kişi
kaldık türünden hikâyeler inandırıcı değil. Bir devir daim olmasa bu iş
yürümez. İleride kitap formatı nasıl olacaksa, neye dönüşecekse çizgi roman da
öyle olacak, ona dönüşecek. Daha doğrusu kitap yaşadığı sürece çizgi roman ve
türevleri yaşayacak, sürecek… Paniğe gerek yok…
Derin Ekonomi dergisi çizgi roman piyasasıyla ilgili yazı için bir söyleşi yaptı benimle .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder