Cumartesi, Nisan 09, 2016

Panik yok...






- Türkiye'de Çizgi Roman adlı kitabınızın giriş bölümünde, ülkemizde uzun yıllardır bir çizgi roman geleneği olduğundan ve arz-talep dengesinin oluştuğundan bahsediyorsunuz? Bunu biraz açar mısınız? Türkiye'de düzenli bir çizgi roman okuyucusu kitle mevcut mu?
Elbette mevcut, kitapevleri, sahaflar, özel satış dükkânları ve internet üzerinden her yıl aşağı yukarı dört yüz bin civarında çizgi roman satılıyor. Geçmişle kıyaslıyorum, evet, geçmişteki gibi haftada ya da 15 günde bir, her biri yirmi otuz bin satan çizgi romanlar artık yok, çünkü hayat değişti, en azından gazete dergi satış noktaları azaldı ama çizgi roman çeşitliliğine bakılırsa, çok daha fazla albüm-kitap çıkıyor. İsteyen tek tek saysın…


- Türkiye'deki çizgi roman okur profilini değerlendirebilir misiniz?
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de çizgi roman okurunun yaş ortalaması çok yükseldi. Eskiden 8-14 yaş arası okur genel toplamda büyük bir orana sahipti, artık değil. Çizgi romanların içerikleri değişti, çocukların alabileceği kadar ucuz değiller, kitap reyonlarında satılıyorlar. Çizgi romanlar, beklentileri farklı olan daha yetişkin bir okur hesap edilerek üretiliyor.

- Son dönemde Türkiye'de hem yerli hem de yabancı çizgi romana dönük bir ilgi yükselmesi mevcut, bu ilgiyi tetikleyen başlıca sebepler nedir?
Büyük bir ilgi yükselmesi olduğunu düşünmüyorum. Sinema uyarlamaları nedeniyle haber değeri artan çizgi romanlar oluyor ama toplam satışlarda en azından son beş yılda büyük değişiklikler olmadı, genel ortalamasını koruyor demek daha doğru… Tek tek her yıl, çok satan kitaplar oluyor ama bence çok şaşırtıcı radikal bir yükselme yok. 

- Türkiye'de çizgi roman ekonomisi belirli dönemlerde yükselirken kimi zaman inişe de geçebiliyor. Çizgi Roman ekonomisinde/yayıncılığında sürdürülebilirlik nasıl sağlanabilir?
Yerli üretim olması gerekiyor. Çizgi romanın konuşulur olması gerekiyor, konuşulmayan kitap satmaz, her şeyin yaşanan zamana dokunması gerekiyor. Yoksa her kitabın belli bir müşterisi olur ve ona ulaşır sadece. Türkiye’de çizgi roman uzun yıllar nostaljiyle haberleştirildi, nostalji tükenmenin bir göstergesidir, sohbeti güzeldir ama ister istemez tıkanır, güdük kalır. Ortada bir satış var, bir okur var. Yerli üretim yaparak, konuşulacak işler yaparak sürdürülebilir, asıl mesele o üretimi ve yeni olanı bulmak elbette. Üstelik bu sorun, çizgi romana özgü bir durum da değil zaten. Çizgi roman yayıncıların, kitap dünyasını izleyerek strateji geliştirmesi gerekiyor artık. 

- Türkiye'de çizgi roman ekonomisinin potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Maksimum seviyeye ulaşıldı mı?
Potansiyel veya maksimum seviye hakkında ne desem yanlış olur. Hissiyatımı paylaşabilirim, satışla ilgili bir iş yapmıyorum. Ben yayıncı değilim, olup biteni yakından izleyen bir yazar ve editörüm. Grafik roman senaryoları yazıyorum. Yayıncı benim baktığım yerden bakmaz. Yine de bir not düşeyim: geçtiğimiz yıl İlban Ertem’in İhsan Oktay Anar’dan yaptığı Puslu Kıtalar Atlası uyarlaması en çok satan çizgi roman oldu. Kırk bin civarında sattı. 2009-2010 yılında NTV Yayınları, televizyon reklamlarıyla niteliği düşük, çok ama çok ucuz telifleri olan edebiyat uyarlamalarını bu civarda ve bunun üzerinde sattılar. Düşünün bir tarafta kaç yıl uğraşarak üretilen dünya çapında bir çalışma, diğer tarafta reklamla şişirilen, bugün kimsenin hatırlamadığı sahiden değersiz işler. Aynı şey değiller ama potansiyel demişken bunu hatırda tutmak gerekiyor.

- Siz de çizgi roman yazarlığı yapıyorsunuz. Ülkemizde çizgi roman yayıncılığı için fırsat ve tehditler nelerdir? 
Kendi adıma grafik roman türünün çizgi romana yeni okurlar kazandıracağını düşünüyordum ve buna uğraştım, uğraşıyorum. Dünyada da böyle oldu bu. Çizgi romanlar kitabevlerinde satıldığından ve okur profili değiştiğinden bu yana daha derinlikli hikâyeler arayan bir okur ortaya çıktı, çıkacak da… Grafik roman, çizgi romanı dönüştürüyor. Çünkü daha nitelikli… Sanatçıları, üreticileri, hikâyeleri etkiliyor… Ankara Üçlemesinin okurları, geleneksel çizgi roman okurları değiller, imza günlerinden biliyorum, çoğunlukla değiller. Nostaljiyle, çocukluğunu kovalayan, koleksiyon için çizgi roman satın alan okur başkadır, hikâyesi için meselesi için satın alan başka… Ben edebiyat okuyan, edebiyatsever bir okurun peşindeyim. Grafik romanın yayıncılar için iyi bir seçenek ve satış fırsatı olduğunu düşünüyorum. Hakeza, mangaların, Japon çizgi romanlarının tüm dünyada olduğu gibi bizde de giderek çok satacağını, piyasa paylarını her yıl artıracaklarını görmemek imkânsız. Tehdit için ne diyeyim, çeyrek asır oldu, çizgi roman bitti deniyordu, bitmiyor. Ben fanzin çıkarıyordum, doksanlı yılların başında bitmiş gibiydi, bir şekilde yeniden zuhur etti. Çok kişi nostaljiyle konuşuyor, romantize ediyor. Aşktı, sevdaydı, şövalyelikti, şurda kaç kişi kaldık türünden hikâyeler inandırıcı değil. Bir devir daim olmasa bu iş yürümez. İleride kitap formatı nasıl olacaksa, neye dönüşecekse çizgi roman da öyle olacak, ona dönüşecek. Daha doğrusu kitap yaşadığı sürece çizgi roman ve türevleri yaşayacak, sürecek… Paniğe gerek yok…

Derin Ekonomi dergisi çizgi roman piyasasıyla ilgili yazı için bir söyleşi yaptı benimle .


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder