Yılların alışkanlığı, senaryolarımı elle yazıyorum, yazmak da yetmiyor, takıntılarım da var, kırmızı kalemle deftere yazmam gerekiyor. Saçma olduğunun farkındayım ama alışkanlık işte. Aynı marka kalem ve defter, o fasla hiç girmiyorum.
Gel gör ki, burayı gülerek yazıyorum, kırmızı kalem günbegün evi "ele" geçirmeye başladı... Yazarken şekilden şekile girip o koltuktan diğerine, o odadan bir başkasına geçiyorum, eğile büküle falan filan... Arada dalıyor, başka şeylere bakıyorum, kitap karıştırıyorum, işte tam o anda, elimden bırakmamı fırsat bilerek, sinsice, mezmum ve mürai, bir mikrop, bir illet gibi pusuda bekleyen kırmızı kalemin açık ucu ilk bulduğu yere izini bırakıveriyor...
Kıssahan'ın esprisi gibi "lann" diyerek gülüyorum gördüğümde...
Evde kırmızı lekesi olmayan yastık yüzü, çarşaf, yorgan, koltuk, çek yat vs yok desem yalan olmaz. Yaşadığımı belli eden bir iz mi, "pek yakında" çürüyecek bir yara izi mi, Tosun buradaydı diyen bir duvar yazısı mı, elimin kiri mi bilemiyorum, bir şeyin nişanesi de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder