Kütüphane görevlisi kadın kitapları okumadığımı düşünüyor olmalı ki bir gün beni durdurdu, iade ettiğim kitabı eline alıp, bir kaşı yukarıda, romanla ilgili saçma sapan sorular sordu. Garip bir "okudun mu bakalım" sahnesiydi, çocuksunuz, "ne münasebet" diyemiyor, aldığınız terbiye gereği soruyu cevaplıyorsunuz, sorguya çekilmek kimin hoşuna gider ki, beni öyle germişti ki, bir süre kütüphaneye gidememiştim.
Altı üstü damga vuruyor kartona, bırak çocuk gelsin gitsin sana ne, okumamış olsa kaç yazar, beni küreleyecek ki işi azalsın, senelerce kadına gıcık oldum, üstelik o kadar zaman herhangi bir şeyi okuduğunu görmemiştim, örgü örüyordu masasında.
Sorsan kitapları seviyordu, işiydi, "okumak lazımdı", "halk cahildi" vesaire...
İyilik, diğerkamlık, sevmek, hayal kurmak filan buralardan başlıyor... Hep düşmandan, hıyanetten, teröristten reröröden bahsediliyor ya... Bence o kadının bizi hizaya çekmesi, höt zötle çocukları korkutması yağmacılık, gasp veya terörden farklı değil... Gerçekten o ölçüde bir şeydi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder