Eşlik Eden, Soneçka Antonovskaya... Berberova'nın melankolik hikayelerinden biri daha. Eşlikçi adıyla yakınlarda yeniden yayımlanmış, galiba artık o isimle biliniyor. Berberova, tereddütlü kahramanları sever, sürüklenen, kendine ve başkalarına yetmeyen, içine kapanan, bir şey yapmak isteyen ama bunu yapamayan, vazgeçen, unutmaya çalışan birileri demek daha doğru...malum, hanfendiye hayranım ve her yazdığını tadını çıkartarak yavaş yavaş okuyorum. Soneçka, kim olduğunun farkında biri, ne güzel ne de çirkin, ne yetenekli ne de hırslı. Yanında çalıştığı, piyano çaldığı güzel şarkıcı kadının uydusu, eşlikçisi, hizmetçisi, sırdaşı ve hiç bir şeyi olmanın ne anlama geldiğini bilerek kurnazlıkla ve rutine sığınarak yaşıyor... Küçümseniyor, görülmüyor, önemsenmiyor, devam ediyor.... Güzel karakter...
Melek Kobra, çok genç yaşta ölen kadının, bir sahne oyuncusunun ölümünden önce yazdığı günlükleri. Enteresan kitap, günlükler zaten "dehşetli" de İskender Savaşır'ın sonsözü de metni güzel büyütmüş-genişletmiş. Bilenler için güzel dedikodular da var ama asıl olarak narsistik bir kişiliğin, yoksunluk çeken bir kadının, ölüme yaklaşan bir insanın üzüntü ve öfkelerini okuyorsunuz. Gökhan Akçura günlükleri derlemiş, hoş kitap olmuş.
Alnımdaki Bıçak Yarası, Burhan Arpad'ın okumak istediğim, merak ettiğim novellasıydı. Orhan Veli'nin "Vesikalı Yarim" şiiri biliyorsunuz aynı isimli bir filme ve başta alıntılandığına göre bu romana ilham olmuş. Arpad'ın romanı da sinemaya uyarlanmış, Hangisi önce, ne /nasıl bir fikrim yok... Romana gelince kenarları anlatan her metin oldum olası ilgimi çeker ama nasıl desem, çok da güçlü anlatılamamış buldum, dili de tahkiyeyi de o denli beğenmedim. Artık Arpad'ın "eleştirmen" olarak yazdıklarının daha iyi olduğunu düşünüyorum...
Fahişe ve Genelev Şiirleri, zor bulunan bir kitapmış, sanıyorum ismi ilgi çekiyor, az da basılmıştır, rağbet görmesi biraz ondan olmalı yoksa pek parlak bir şey değil. Önsöz şu cümlelerle bitiyor: "K
ötü yola düşünlerin kitabını yazmak, iyi bir yola düşmektir sanırım. Şairler de orospular da soydaşmış gibi geliyor bana zaten"... Şairin deyişiyle "orospuları" mesleklerle özdeşleştirmek bana pek de "ilham verici" gelmiyor... Eh şair de bunu yazdığında 20 yaşındaymış, o yaşlarda insanlar büyük konuşmaya meylederler...Çok değil yirmi sayfalık bir kitapçık bu. Şaşırtmak istediği için şiirinden bir alıntı yaparak geçeyim: "
bir benim var oramda/ anamda yok babamda var / yalnız orospular sevse de / evrene değer / orospular hep sever /küçük şeyleri Berlin, Işık Şehir, Jason Lutes'ın yıllardır beklenen Berlin üçlemesinin son kitabı, ilk kitap 2000, ikincisi 2008'de çıkmıştı, üçüncüsü de ondan bir on yıl sonra... düşünün ne kadar sürdüğünü... Final albümünü bu kadar sene bekleyince beklentimi yükseltmişim onu anladım, farklı eksenler hayal etmiştim... Melankolik olmuş demek lazım, el hak yakıştırmış... memnunum.
Hakim'in Yolculuğu üçüncü albümle sonlanıyor, temposu çok iyi olmuş, çizgi romanda o sürükleyiciliği kurabilmek ustalık ister, "artık kurtulsunlar" hissiyle okuyor ki o büyük maharet.
Batgirl'in Gölgesi, bizde de dünyada da az bulunan türden bir tercihle üretilmiş, ergen kız okura hitap ediyor. Mainstream televizyon işlerinin iyimserliği, Disney mesafesi ve tutarlılığı var, iyi bir şey mi emin değilim ama o aurayı tutturmuşlar. Zanaat olarak incelemek gerekiyor.
Yeşilçam'da 50Yıl, fotoğrafçı Güngör Özsoy'un hatıraları, şahane bir dedikodu kitabı diyebilirim, bazen ürkek bazen "ooo ilk kez duyuyorum" dedirtecek ölçüde pervasız hikayelerle dolu. Şokopop okumalı...
Bülbül'ü Öldürmek, adından anlaşılacağı gibi Harper Lee'nin ünlü eserinin çizgi roman uyarlaması. Şöyle de diyebilirdim, bana göre geçen yüzyıl yazılmış en "iyicil" romanın bir başka uyarlaması. Roman, yıllar içinde kadar sevildi ve konuşuldu ki, şevk ve süratle farklı mecralarda uyarlamaları yapılmıştı. Fordham'ın uyarlaması genel olarak kötü değil, daha ilk sayfalardan sadakatli bir uyarlama olduğunu hissettiriyor, böyle olunca hafif hantal duruyor. Romanın sinema uyarlamasından da faydalanılmış. Pek çok yerde arkaplanın filmden alındığı anlaşılıyor. Romanı çok sevdiğimden çizgilerin donukluğuna rağmen albümü ilgiyle okudum. Ekinokslar, kişisel olarak ne anlatacağını merak ettiğim çizgi romancılardan birinin, Pedrosa'nın albümü. Elemli, neşesiz, durgun karakterler, yeknesak ilişkiler, karşılaşmalar... az bulunur güzellikte sayfalar okuyoruz. Pedrosa'nın dilimizde yayımlanması, okur ve üreticiler için "nimet" diye düşünüyorum. Efsanevi Trenler, adından anlaşılacağı gibi trende geçen üç ayrı hikayeden oluşan bir çizgi roman albümü, çizgiler ve hikayeler pek iyi değiller. Şark Ekspresi, iyi çizilebilseymiş bir tık ilginç olabilirmiş ama genel olarak derinliksizler diyelim.
Kibar Fahişe Zeynep, Nahid Sırrı'nın günyüzüne çıkan novellalarından. Bildiğimiz ve alıştığımız Örik edebiyatından çok uzak değil, hevesle okudum ama nasıl desem Fransızca yazıldıklarından olabilir, bir şeyler eksik geldi bana... Dil sası, kadınsı entrika ve kötücüllük o denli koyulaşmıyor sanki... Yine de şu hoşuma gitti, Fransızların ilgisini çekmeyi denemiş, neyi belirginleştirmeye çalışmış diye dikkat kesildim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder