Salı, Haziran 02, 2020

Çizgi roman ve tercüme


[İlk dönemlerde çevirmenlerimiz kimlerdi] İlk dönem derken ben ister istemez 1930'ları aklıma getiriyorum, öncesinde bir yoğunluk olmasa da mizah dergilerimizde, çocuk dergilerimizde ve hatta geniş anlamıyla "magazin" içeren süreli yayınlarda birbirini takip eden-ardışıklık içeren epeyce resimli anlatı var. İlk çevirmenlerimiz gazeteciler gibi duruyor. Gazetecilik derken geniş bir çerçeve düşünmek lazım. Tercüme para edecekse önce gazetelerde sonra dergilerde ediyor. Oralarda bulunacaksınız ki, bir basın yayın pratiğinin içinde kalarak para kazanın...

[Telif] O pratiğin içinde değilseniz usanıp uzaklaşıyorsunuz. Çünkü gazeteler peşin ödeme yapmıyorlar, çalışanlarının alacağı, içerde kalan parası oluyor, para kazanabilmek için sürekli yeni iş yapıyorsunuz. Eski tercümanlarla konuşunca, hep para konuşan insanlar sanıyorsunuz, e alamadığı, süründürüldüğü için konuşuyor...

[Frankofon] Evet ilk gazetecilerimiz frankfondur, biz Amerikanlaşmayı bile Fransa üzerinden yaşadık... bu durum, 1960'lara kadar sürüyor... Sonrasında İngilizce etkili olur. yine otuzlu yıllarda Alman dergilerinden de faydalanıyoruz. Biraz dergi ve gazete yöneticilerinin hangi dili bildiğiyle alakalı veya bu söyleyeceğim abartılı gelmesin, İstanbul'da hangi yabancı dergi ve gazetelerin satıldığıyla da ilgili... Yakınlarında ne varsa onu taklit ediyor, apartıyor veya devşiriyorlar.

[Neden otuzlu yıllar derseniz...] Önce Amerika'dan dünyaya yayılan global bir ilgi var, Amerikan çizgi romanları her dilde popülerleşiyor, biz de kayıtsız kalamıyoruz. Ama bizim de özel bir durumumuz var, alfabeyi değiştiriyoruz, eski yazı dilini bilmeyen bir kuşak yetiştiriyoruz, o bakımdan çocuk dergileri çok önemseniyor. o yıllardaki dergilerde hep öğretmenler editör ya da yönetici oluyorlar. Endoktrinasyonla ilgili bir dikkat olunca, tercümeleri birebir kullanmıyor, kahramanları Türkleştiriyoruz, ahlaki ve milli vurgular ekliyoruz. O bakımdan çevirmenin bir hükmü yok, üstüne ilave yapan, Türkçe söyleyen çok daha önemli...sayılıyor.

[Sıfır] Bir de tabii, sadece tercümeyle geçinen birileri varmış gibi düşünmeyin, hele 1960 öncesinde,  telifler düşük olduğu için genellikle öğrenciler ya da başka işlerinin yanında şıpın işi karalayan gazeteciler var ortada. Asıl önemli olan mantık zaten, bir metni birebir tercüme ederseniz halka iyi gelmezden başlayıp halk beğenmeze varan garip bir tutum var. Yaptıkları tornistanı meşrulaştıran bir tutum bu. Kimseye garip gelmiyor. Türkçe söylenmeli, milli söylenmeli gibi bir zihniyet...O yüzden ucuz çeviri, o yüzden şu işin profesyoneli olsun gibi bir algı yok... Nasıl anlatsam, dil bilen kadınlara yaptırıp ünlü bir erkeğin adını koyabiliyorlar mesela. Çünkü o şöhretli ve kuş konduruyor. Çünkü o daha politik, daha çok biliyor falan filan... bahane çok. Yanlış oldu, bahane değil bu, bahane bir şeyi bilirsin de geçiştirmek için bir gerekçe bulursun... Burada kimse yanlış yaptığını düşünmüyor, ya bildiğin uyduruyorlar, kimseye tuhaf gelmiyor bu... Çizgi romanları kimin çevirdiğini o sebeple bilmiyoruz, tercümanın değeri sıfır çünkü...

[Evet, en azından bilenler çizgi roman tercümesinde Halit Kıvanç'ı anıyor ] 
İsim olarak daha önce de belirtildiği olurdu, Vahdet Gültekin mesela pek çok çeviri çizgi romanda isim olarak yazılırdı... Gazeteleri söylüyorum. İnsanlar ne kadar küçümsese de tercüman, duyulmak ve yeni iş alabilmek için adını yazdırmak istiyor... Halit Kıvanç meselesi ise ilginç... Siz de mesela onu biliyorsunuz, televizyonda izlemişsiniz. Yanlış anlaşılmak istemem, azımsamak gibi bir derdim yok...Zihniyeti konuşuyoruz. Asteriks  Fransızca, Kıvanç'ın o dili bildiğini düşünmüyorum, kişisel kanaatim herhangi bir yabancı dili tercüme edecek kadar bildiğini düşünmüyorum. Nüktedan,  hazırvecap, muhakemesi ve sezgisi olan, aktüeli ve mizahı bilen biri olması çeviriyi garantilemiyor. Hatta Halit Kıvanç'ın kendisi de bir yerde yaptığı işe çeviri veya tercüme değil uyarlama deme gereği duymuş. Şöyle düşünün, başka çevirisi var mı, yapabilseydi, gazeteci olarak maddi getirisi olan bir iş bu, yapardı... bugün, o dili bilmeyen birine çeviri teslim edilmez. Herkese İngilizce öğretiliyor, bir dili biliyor olmakla çeviri yapmak... aynı şey mi?

[Türkçe söylemek] Bir ara "Türkçe Söyleyen" gibi de bir şey vardı... İşte çeviriyi, ne demekse, dilimize uyarlıyorlar... Can Yücel yaptı diye o iş doğru ve şahane olmuyor ki...Çizgi roman, çocuklar için üretiliyor diye, çocuksu diye çevirisi geçiştirilecek bir şey gibi algılanamaz.

[Baloncular] Bakın şöyle bir sorun vardı eskiden, çevirinin balona sığmadığı olur, anlamı koruyarak kısaltmak zorunda kalırsınız... o işler kaligrafiyi yapan, bizim baloncu dediğimiz insanlara kalırdı... Denk düşürürseniz eski baloncularla konuşun ya da yapılmış röportajlara bakın... Mutlaka şöyle bir hikayeleri var, işte tercüme gecikmiş, kendisi kafasına göre uydurarak doldurmuş filan... sahiden bunu anlatıyorlar. Tabii ki yalan olabilir, ne kadar maharetli olduğunu anlatmak için abartıyor olabilir, sonuçta insanlar önemsenmek istiyorlar. Doğru ya da yalan olmamasıyla değil, bu durumun kimseye garip gelmemesinden bahsediyorum. İş yetiştirmek için başka bir çizgi romandan kopya çektim, çeviriyi uydurdum... anlatıyorlar. Şimdi yapılmıyor, çünkü bilen çok, etkileşim kolay, internet var, rezil olursun... E o zaman kim bilecek diyerek bizi salak yerine koyuyorlardı. Bu koşullarda ne bekleyebiliriz ki? bir döneme kadar evet çeviriler iyi değiller... Çocuktuk, anlamıyorduk o ayrı bir mesele...

[Ters köşe] Kervan Yayınlarının çıkarttığı dizinin efsane bir çeviri olduğu mu söyleniyor. İnanın bilmiyorum, bana nostaljik bir iddia gibi geldi, o baskı o gün için çok nitelikli bir baskıydı, renkliydi, ciltliydi, biz tabii alışmışız, ucuz baskılara...o versiyon bizi şaşırtmış etkilemiş olabilir... Çeviri için bir şey diyemem, kimi tanımlamaları ben de seviyor ve kullanıyorum ama bu da başka bir şey... Lütfen şöyle düşünün... Madem efsane Asteriks çevirisi deniyor, tekrar baskılarında niye kullanılmadı o zaman... Yayıncı için kolaylık aslında, bilinen bir isim de tercüme etmiş, alır kullanırlardı...Evet, çevirinin dili geçen zamanla birlikte eskiyebilir, o revize edilebilir ama doğruluğu değişemez.

[Karşılaştırma] Hayır, özel olarak ilgi duymadım, çevirileri kıyaslamak gibi bir işe kalkışmadım. Yani eski çeviri nasıldı yenisi nasıl gibi çizgi romanları ele alıp incelemedim. Çok gözüme çarparsa bakmışlığım olmuştur da.. Ha bir ara oyuncu olarak tanıdığımız Füsun Demirel, çevirmen olarak Tay Yayınlarında çalışmış, İtalyanca'dan çeviri yapıyormuş... Bir röportajında işte yayıncı sağcıydı, ben Ken Parker'a orijinalinde olmayan "solcu" teferruatlar kattım filan demişti. Neyi nasıl katmış merak ederek kendisine telefonla ulaşıp sormuştum, "hatırlamıyorum ama kattım" demişti. İnandırıcı bulmamıştım, ayrıca bir şey kattığını da görmedim. Yanlış hatırlıyor diyelim kibarca. Dileyen bakabilir. Bu tür karşılaştırmaları dil bölümlerinde yapıyorlar, çeşitli yüksek lisans tezleri de okudum, yapılmalı, hem meslek itibarı ve hem iş ahlakı adına önemli.

[Nasıl?] Editör olarak çalıştım ama okur olarak fikrimi söyleyeyim... Ben çevirmenin yazarın önüne geçmesinden, tarz olarak kendisini çok belli etmesinden hoşlanmıyorum. Yazarın diline ve genel üslubuna özen göstermek gerekiyor. Çizgi romanlar genellikle pulp metinlerdi, az sözcükle ve basit anlatılırlardı. Çok değişti tabii, çok çok ilginç metinler çıkıyor, grafik romanı edebiyatın bir parçası olarak gören çok fazla eleştirmen var ve hiç yanlış değil...

[Çevrilemez] bir çizgi roman olduğunu düşünmüyorum, akademik bir cevapsa istediğiniz her şey tercüme edilir ama ticari olarak bir karşılığı olmayan işler olabilir elbette, kalkışmazsınız... Yerel ve milli işlerin tercümesi her zaman zordur...Mizahi çizgi romanlar aktüelle bir bağ kurdukları için eskiyebiliyorlar filan...

[2018 yılında Bilkent'ten yüksek lisans öğrencileriyle yaptığım söyleşiden]

7 yorum:

Dilek Cu dedi ki...

Merhaba,
Obelix in Oburiks olması bana güzel geliyor teorisi yanlış mıdır bilmem. Fikirleriniz düşündürücü, teşekkürler.

Levent Cantek dedi ki...

Obelix, 70li yıllarda Hopdediks olarak bilinirdi mesela... Teşekkürler

Dilek Cu dedi ki...

O da iyimiş :)

Unknown dedi ki...

Cok iyi bir araştırma Üstad..Zevkle okudum..Cevirmen denince benim aklıma yalnızca Ay Barka ve Zeynep Akkuş gelir..

Merve Cay dedi ki...

Bu konuda benim ilgimi çeken şey dilimize yerleşmiş kelimeler. Okumamış olsam da hay bin kunduz lafını kullanıyorum mesela. Sizin aklına elen başka kelimeler var mı?

Levent Cantek dedi ki...

Zeynep ve Ay Hanım, emek veren çevirmenler... Ben sorulara göre cevap verdim, daha çok ilk dönem konuşuldu, isim atlamış gibi olmayayım. Halit Kıvanç ismi orada söylendi... Çok teşekkürler, selamlar

Levent Cantek dedi ki...

Merve Çay'a... çocuksuluk nedeniyle küfür yerine geçecek uydurmalar yapılıyor aslına bakarsanız... Hemen aklıma gelen "hay bin köfte" de var... veya "bin geyik boynuzu" filan...Sadece bizde değil batıda da uydurma (ve komik) hiddetlenme sözcükleri hep vardı, Tenten'de Kaptan Haddock sinirlendiğinde saydırır dururdu, gülerdik... Çizgi romanın ve genel olarak popüler kültürün küfürle ilişkisi aslında ilginç gelişir...Hep bir ehlileştirme ve onun etkisinden faydalanma olmuştur... Lanet olsun! da "fuck" yerine kullanıldı yıllarca mesela... Kolaylıklar...

Related Posts with Thumbnails