Tartışmaların anlamsız olduğunu söylemiyorum. Tartışmanın bağlamını popüler kültür belirler diyorum. Popüler olan, herkes tarafından anlaşılır olduğu için popülerleşebilmiştir veya ne kadar karmaşık olursa olsun, popülerlik imbiğinden geçerek (herkesin anlayabileceği ölçüde) basitleştirilmiştir. Kimse onun yazdıklarını, çizdiklerini okuma zahmetine girmez. Önemlidir, değerlidir, devrimcidir, sanatçıdır, siyasetçidir, kahramandır, hakkı yenmiştir, şu'dur bu'dur... Olur ve oldurulur. Gerisi mühim değildir. Yani o popüler figür, yazıp çizdikleriyle değil şayiasıyla, aurasıyla, üretilen edebiyatıyla yaşamaya devam eder.
Yüzlerce Deniz Gezmiş, bir o kadar Nazım Hikmet, binlerce Atatürk yorumu olması hepsinin doğru ya da yanlış olduğunu göstermez, ayıklamayı da gerektirmez. Zamanın ruhu, mutlaka cevap veremeyecek bir ölü siyasetçiyi, şairi, yazarı alıp bir yere getirir, yukarı ya da aşağı çeker, aktüelin içinde onu kendine hasım ya da hempa olarak evirir, çevirir, kullanır.
Günü yaşayanlar, aktüelin içinde siyaset yapanlar, kaçınılmaz olarak popüler ölülere ihtiyaç duyarlar. Onların popülerliğiyle meşrulaşır ve yaygınlaşırlar. Entelektüel görünür, edebiyattan, siyasetten, memleketten anlar olurlar...Severse iyi, samimi, Müslüman ve Türk olurlar. Sevmezse, vatan haini, gavur, entel vs vs (!)
Üzerinde uzlaşılacak bir şey varsa eğer o da gerçeğin çokluğudur, bana öyle geliyor. Popüler kültürün içinde popüler olanı sabitlemeye kalkmak, tek-biricik saymak ve mümkün olmadığı halde, sabitlenmişcesine münakaşa etmek, zaman kaybını geçtim, uzak ara, çok ama çok sıkıcı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder