Perşembe, Şubat 13, 2025

Cringe

Aralıklarla duyuyor olabilirsiniz, "Cringe" kültüründen söz ediliyor. Nasıl gelişti bilmiyorum, Türkçede “bir başkası yerine utanmak” filan demişiz ama niteleme globalleştiği için bizde  artık daha yoğun kullanılıyor. Cringe, insanın gördüğü ya da duyduğu şeyden utanarak mecazen büzüşmesi, yüz ekşitmesi, “ayy” diyerek bir başkası adına mahcubiyet duyması olarak tanımlanabilir.

Kavram aslına bakarsanız son on yıldır popülerleşti, çeşitli internet platformlarında “Cringe compilation” adı altında toplanan kısa videolarla yaygınlaştı diyelim. İnsanların utanç verici halleri çok sık paylaşılmaya başladı demek daha doğru. Genellikle başarılı insanların hayat hikayeleri ya da motivasyon sırlarının merak edildiği düşünülür. Oysa anlaşıldı ki başarısızlık daha çok merak ediliyor, “sıçış hikayeleri” daha çok konuşuluyor. Cringe tam da bu noktada devreye girdi, insanların yapaylıkları, utanılası halleri, sıçmaları, saçmalamaları, yetersiz olmaları, onları seyredenlerin daha iyi hissetmesini sağlıyordu. Cringeworthy denilen kötü oyunculuklar, anlamsız özgüven, taklitler, utanç verici gösteriler, garip danslar çeşitli biçimlerde seyirlik bir eğlence aracına dönüştü.

Eskiden, en azından benim gençliğimde “salaklığın teşhiri” derdik, genellikle sağcıların yapay yükselişleri, büyüklenmeleri, teatral şairanelikleriyle, içi boş özgüvenleriyle gırgır geçerdik. Bir tür ergen öfkesi ve küçümsemesi içerirdi, okur yazar orta sınıftan aşağıya doğru bir tür “cehalet” eleştirisi olarak okunabilirdi yaptıklarımız. Sonra anti medya filan başka bir şey oldu, salaklığı teşhir solculuk bile sanılmaya başlandı. Halbuki oradan anca ergen hallenmesi ve besili kolejli kıkırdaması çıkar, o da çıkarsa…

Cringe o kadar yayınlaştı ki “This is so cringe” deyişi global popüler kültüre dahil oldu. İnsanlar eski yazılarını ya da fotoğraflarını görünce daha en baştan (bir önlem alır gibi) bu çok krinç demeye başladılar.  Bu özürcü (apolejetik ) savunma herkesi etkileyen bir ruh haline dönüştü. Epey zaman oluyor, 14-21 arasında bir grup genç erkekle epey zaman geçirmiştim, fark ettim ki internette linçlenmekten alenen korkuyorlardı, orada “konuşabilmek” için bir eşik vardı ve eşiği henüz geçememişlerdi, kendi isimleriyle konuşamıyorlardı. Hata yapmaktan korkuyorlardı aslında…

Cringe bu kadar çok konuşulunca rezil olma korkusunu aşmaya yönelik bir ara niteleme de üretildi, “ciringe but free” ya da “but based” deniyor buna, Türkçesi “boktan olabilir ama samimiyim-sahiciyim” önkabulü ve umursamazlığı… Benim şarkım, benim fikrim, benim yayınımın riskini azaltacak bir tür özürcülük daha… Cringe kültürüne yönelik tepkiler yine aynı dönemlerde çıktı, insanların utanmadan paylaşım yapabilmesini savunan görüşler, siz de şahit olmuşsunuzdur, genellikle tiktok kullanıcıları tarafından başlatıldı. Onlara yönelik aşağılama ve tezyifi, doğallıkla, samimiyet ve yerlilikle karşıladılar. Kendileri  o yolla savundular. Bir iki gün önce özürle ilgili yazmıştım, burada gelişen özürcülük, tahkirden kurtulmak ve hoşgörülmek isteyen bir özür… Ortaanadolu ağzıyla söylersem, “kusura kalman, durumumuz yok” diyerek beklentiyi düşüren bir özür…

Global popüler kültürde cringe kültürünün öldüğü, sıradan insanların dünyayı demokratikleştirdiği, içinden geldiği gibi davrandığı ve konuştuğu, kimseye hesap vermek zorunda kalmadığı falan filan söyleniyor…ama ortada bitme filan yok… Cringe, sosyal medyadaki nefret kültürünün ve onunla ilişkili linçleyici saldırganlığın doğal parçası olduğu için etki-tepki bağlamında çook yaşayacak bir şimdiki zaman kavramı…

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails