Geçtiğimiz günlerde bunun günümüze dair bir "delilik" olduğunu söyleyenlerle karşılaştım, elbette çerçevesi, çapı ve etkisi bugün daha çok ve güçlü olabilir ama bu, yeni veya miladı günümüzle başlatılabilecek bir şey değil. Yeşilçam'da benzer bir seyirci iştahı ve tutkusu vardı, fanlar, sevdikleri oyuncular için küçük büyük tartışmalara girerlerdi.
Örnek vereyim, altmışlı yılların başında çıkan, Turhan Bozkurt'un sahibi olduğu Sinema dergisi, meraklısı için epey malzeme içerir. Sinema ve dedikodu magazini olan dergi o dönem için yenilikçi ve benzerlerinden farklı bir tutuma sahipti, okur mektuplarına yer veriyordu. Okurlar, bir önceki sayıda çıkan söyleşi ve haberlere ilişkin mektuplar yazıyor, rekabetçi bir dille, sevdikleri oyuncuları yüceltip diğerlerini aşağılıyorlardı.
Yukarıdaki görselde, Leyla Sayar'ın söyleşisine cevap yazan okur mektuplarından ikisini paylaştım. Sayar, söyleşisinde, anlaşıldığı kadarıyla Muhterem Nur ve Belgin Doruk'u azımsamış gibi duruyor, o sebeple öfkeli mektuplar gelmiş... Nur ve Doruk'u savunmak da değil sadece, iş çığrından çıkıp, Sayar'ı ahlaksızlıkla suçlamaya kadar varmış...
Dergi, bile isteye yayımlamış, okur mektubu yayımlamak, yazarla-okuru, üretenle tüketeni yakınlaştırmak basın yayın için çığır açıcı bir yeniliktir aslında... Burada yapılan, biraz daha farklı, çünkü dergi, sinema sanatı veya sektöre ilişkin yayın yapmıyor, doğrudan Yeşilçam seyircisini hedefliyor, fanları karşı karşıya getirmek ister istemez tirajı etkilemiş olmalı...
Üzerinden çok zaman (belki çeyrek asır) geçti ama Dilek (Kaya) Yeşilçam'da okur-seyirci mektupları üstüne çalışmıştı, fan kültürü ve dizilerse çalışılmayı bekliyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder