Avrupa’da çizgi roman asıl olarak 1930’lu yıllarda bir
yayın yoğunlaşması gösteriyor. Amerikan çizgi romanları ithal ediliyor demek
daha doğru. Bu bakımdan biz de farklı değiliz. Frankofon çocuk dergilerini
modellediğimiz için Fransa’da ne varsa uyarlıyoruz. Beğenilerimiz oraya göre
gelişiyor. Fransa üzerinden dolaylı bir Amerikanlaşma hep olmuştur, çizgi
romanlar da bunun bir parçası. Yine bu dönemde Amerikan çizgi romanlarının her
ülke kültürünü etkilediğini, pek çok ülke çizgi romanının öncü isimlerinin bu
ürünleri okuyarak-büyülenerek üretmeye başladığını görüyoruz. Bizde de öyledir.
Kurucu isimlerimizin hepsi Alex Raymond’tan söz ederler örneğin. Diğer yandan
her kültürde öncü nitelikli ama devamlılık göstermeyen daha eski tarihli
denemeler var. Bizde de var ama ben balonlu, ardışık hikâyeli çalışmaları temel
alıyorum, otuzlu yılları başlangıç sayıyorum.
Yerli çizgi romanların doğuşu nasıl oldu? Ardından bu
sanat Türkiye’de nasıl bir gelişme gösterdi?
Çizgi roman, çocuk dergilerimizde başladı ama asıl gelişmesini
gazetelerde gösterdi. Gazeteler çok sattığı için yüksek telifler ödeyebiliyor
ve üreticileri yeni çalışmalar yapmaları için teşvik edebiliyordu. O sebeple
bugün bilinen, hatırda kalan popüler yerli çizgi romanlarımızın tamamı
gazetelerde başladılar. Akşam’da
Kaan-Karaoğlan, Milliyet’te
Abdülcanbaz, Hürriyet’te Tarkan gibi…
1930-1980 aralığında çok-satar çocuk dergilerimiz pek olmadığı için olabilir,
çocuklar için üretilmiş ve başarı kazanmış, çocuklara yönelik çizgi romanımız
yoktur.
Türkiye’de çizgi romanlar biraz küçümsenen, belki
çocuklara yönelik bulunan, hatta alt beğeni düzeyine seslendiği düşünülen işler
oldu. Bunun nedenlerini biraz açabilir misiniz?
Bu sanat algısıyla ilgili bir durum… Yüksek sanat
karşısında popüler olan her anlatı türüyle ilgili bu tür eleştiriler yapılır.
Bugün, geçmişteki kadar aşağılanmıyor çünkü eskisi gibi popüler değil. Çizgi
roman Türkiye’ye ilk girdiğinde adlandırılırken bile saygınlık kazandırılmaya
çalışılmış, çocuk dergilerinin edebiyat öğretmeni olan editörleri ona “roman”
demişler, “kötü bir şey değil bir çeşit roman” demek istemişler. Hâlbuki söz
sanatlarını kullanmakla beraber edebiyatla ilgisi yoktur çizgili sanatların.
Hikâyesi ve dokusu nedeniyle andırabilir ama roman ya da sinema olmayan, başka
bir anlatı türü ve aracı çizgi roman.
Çocukluğu ve gençliği 1970’ler ve 1980’lere rastlayanlar
için çizgi romanların yeri apayrı olsa gerek. Çizgi roman okumak, eski
sayıların peşine düşmek, değiş tokuş etmek, haklarında konuşmak sosyal hayatta
da yeri olan şeylerdi, bu konuda neler söyleyebiliriz?
1970-89 aralığı çizgili dergilerin çok ama çok sattığı
bir dönemdi. Mizah dergilerimizin toplam satışı haftada bir milyona
yaklaşıyordu. Televizyonun sınırlı olduğu, sinemanın pahalı olduğu bir dönemde çizgi
roman büyük eğlenceydi. O yılları yaşamış herkes bilir ki, gözle görünür bir
bilinirlik vardı, konuşulurdu, okumuyorum diyen biri bile esprileri ve görsel
referansları tanırdı.
Zaman içinde çizgi romanın günlük hayattaki yeri, bizim
için anlamı nasıl değişti?
Televizyon ve internet, yazılı basını eksiltti demek
gerekiyor. Popüler kültür yeni mecralara göre değişti. Nostaljik bakmanın bir
anlamı yok. Çizgi roman, popüler bir referans değil artık.
Türkiye’de çizgi romanın altın çağı ve sönük çağı olarak
hangi dönemleri gösterebiliriz, bunun nedenleri nedir?
1955-75 arası gazete çizgi romanlarının altın çağı
sayılabilir. Gırgır’la birlikte, 1975-1995 arasında komik çizgili “adult”
eğilimli başka bir üretim evresi geldi. O da yerli üretimi dönüştürdü. Okur
algısını da değiştirdi. Doksanlı yılların başıysa kaybolma ölçüsünde geçen bir
evre oldu. Sahaflarda eski çizgi roman bile satılmaz oldu. Televizyon kanalları
artmıştı, sansür gevşemişti, popüler kültür biçim değiştiriyordu. Örneğin
Gırgır mizahı televizyona taşınabilir oldu, çocuklar için üretilmiş bile
olsalar pek çok çizgi roman, eski ve naif kaldılar, gerçekçilik biçimi
değişmişti. Dikkat edin ilk kez o yıllarda çizgi roman, nostaljinin bir parçası
oldu. Çünkü yaşamıyordu, konuşulamıyordu.
Şimdiki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Birçok
yayınevi yerli yabancı birçok çizgi roman yayınlıyor, yakın zamana kadar hayal
bile edilemeyecek bir çeşitlik var.
Çeşitlilik güzel, itibarlı işlerin farkına varıldı,
saygın yayınevleri grafik roman yayımlıyorlar. Yeni bir okur var, geç oldu,
tren kaçtı diyenler olabilir, ben öyle düşünmüyorum. Çizgi roman, iyi hikâyeler
anlatırsa yaşar ve kendini yineler. Yapamazsa kaybolur. Popüler kültürün doğası
böyle…
Çizgi romanlardan bildiğimiz süper kahramanlar sinemayı,
tüm popüler kültürü istila etti, neler söyleyeceksiniz?
Hollywood etkisi, filmi çıkan çizgi roman çok satıyor,
bir hareket getiriyor. Eskisi gibi yine değil ama olumlu anlamda bir yükselme
var. Şunun da farkındayım, çizgi romanını hiç okumadığı veya hiç okumayacak
olan bir seyirciye de hitap ediyorlar.
Türkiye’de çizgi roman okurlarının özellikleri, zevkleri,
talepleri nedir, ne gibi kendine has özellikleri vardır sizce?
Eskiden olsa yaşlı bir okur var derdim, nostaljik ve
muhafazakar, mutlaka erkek diye nitelerdim. Oysa bugün manga ve grafik roman
okuyan daha fazla kadın var. Her yerde olduğu gibi bizde de etkisi oldu.
Gençliğinde çizgi roman okuyan insanlar artık büyüdü,
meslek ve gelir sahibi insanlar oldu, bir kısmı da hala çizgi roman okumayı
sürdürüyor. Onlar çizgi roman piyasasını nasıl değiştiriyorlar? Buradan şuna da
geçebiliriz, yetişkinlere özel, daha derinlikli çizgi romanların sayısının
giderek artmasını nasıl değerlendirebiliriz?
İhtiyaç hâsıl oldu demek gerekiyor. Çizgi romanı sevmiş,
okumuş bir çocuk büyüdüğünde, iş güç sahibi olduğunda ne okuyacak?
Koleksiyonla, nostaljiyle nereye varacaktı ki? Grafik roman ayrıca sanat ve
edebilik bakımından ayrı bir evre. Kadın okurun artması, edebiyatla ilgilenen
okurun ilgi göstermesi ayrı ayrı dönüştürücü etkenler. Bir de çizgi romanlar
artık gazete bayiilerinde değil kitapevlerindeler ve dönüşmek, başkalaşmak
zorundalar.
Bir de İtalyan çizgi romanlarının Türkiye’deki etkisi var? Tommiks,
Teksas, Zagor, Mister No, Kızılmaske, Kaptan Swing ve diğerleri… Hatta
Tommiks-Teksas bir dönem neredeyse çizgi roman okumanın sembolü haline gelmiş?
Çocukluğu ve gençliği 1970’ler ve 1980’lere rastlayanlar için İtalyan
çizgi romanların yerini nasıl değerlendirmek gerek?
İnternet, ipad, okumanın giderek dijital ortama kayması
çizgi romanları nasıl etkileyecek, bu sanatı nasıl bir gelecek bekliyor?
Yazılı basının ve kâğıdın evrimiyle ilgili bir durum bu…
Okuma kültürü varolduğu sürece çizgi roman da farklı mecralarda kendini yaşatır
diye düşünüyorum. Karamsar değilim.
Şimdi kişisel bir soru. Sizce tüm zamanların en iyi çizgi
romanları hangileri?
Bir liste gibi okunmasın, yapsaydım eğer, sadece grafik
romanlardan oluşan bir seçme yapardım. Hiç bilmeyenler ya da yeni başlayanlar
için bizde de yayımlanan Art Spiegelman’ın Maus, Alan Moore’un V for
Vendetta, Alison
Bechdel’in Cenaze Evi, Şenlik Evi,
Satrapi’nin Persepolis ve son olarak Daniel Clowes’un Ghost World’ünü
tavsiye edebilirim.
2 yorum:
Ne zevkliydi Teksas, Tommiks, RedKit okumak.Arkadaşlarla değiş tokuş etmek, onları biriktirmek. Sonra Üniversite zamanlarında Gırgır alışkanlığı. Nesilden nesile tabi olarak
herşey gibi zevklerde değişiyor.Şimdiki çocuklara versen burun kıvırıp bir köşeye atarlar gibi geliyor bana..
Teksas Tommiks diye anarız çizgi roman sevdamızı...Gençliği ve çocukluğu 1970-80'li senelere denk gelipte çizgi roman okumayanımız neredeyse yoktur. Şahsen ben artık okumumuyor ama bana nostaljik geldiği ve çocukluk hatıralarımı depreştirdiği için arıyorum. Bu nedenle 'toplamak-biriktirmek' sevdam var. Koleksiyon yapmak ve çocukken hiç ulaşamadığım o eski sayılara yeniden hakim olmak amacındayım.
Yorum Gönder