Malumunuz, tek bir neden gösterilmeden insanlar işlerinden atılıyorlar. Kimse ne olduğunun öyle adam akıllı farkında değil. Millete sorsan etmişlerdir bir halt der... Listede bir isimsin işte. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Her bakımdan üzücü. Hak arayamıyorsun, hangi gerekçeyle başına ne geldiğini öğrenemiyorsun, özlük haklarını yitiriyorsun. Ne söylesek az!
Dün, bugün, yarın... İşlerinden atılan akademisyenler, üniversitelerine gidecek, odalarını-eşyalarını toplayacaklar, öğrenciler gelecek, eş dost, gözyaşları, neşeli görünen konuşmalar, kucaklaşmalar...
İnsanların hayatlarını çalıyorlar. Git, diyorsun, yoksun, boşa okudun, boşa çalıştın... Git! Çık dışarı!
İşini iyi yapman, işinin hakkını vermen, öğrencilerin seni sevmesi, senin için toplaşması, yönettiğin tezler, makaleler, yazdığın kitaplar... Yoksun işte, ben istemiyorum, yok-sun!
Bu günler geçer, biliyoruz, gidenler dönecekler...Temennide bulunmuyorum, eminim. Haksızlık yapıldığını herkes biliyor. En çok da failleri biliyor.
Üstelik haysiyet, emek, birikim... kararnamelerle yok sayılabilecek, kapı dışarı itilecek şeyler değil...
En çok şunu anlayamıyorum, bu kararları verenler nasıl uyuyorlar ... Ne pahasına? Sahi söylüyorum, ekmekle oynuyorsun, bundan daha büyük vebal var mı? Gün biterken, başını yastığa koyarken, bu kadar mutsuz edilmiş insanın ahını nasıl taşıyacaksın? Değer mi buna ?
Ne yaptı bu insanlar, seninle aynı fikirde değiller veya seni eleştirmişler... Başka? Bu hayat hiç mi normalleşmeyecek sanıyorlar?
Bir insan üniversitede ne öğrenir? Hayatta tek bir doğru, tek bir hakikat, tek bir tarih, tek bir siyaset olamayacağını...
Bambaşka yerlerden, sınıflardan, kültürlerden gelmiş öğrencilere ne öğretilebilir? Onları anlayarak, onları dinleyerek, başka pencerelerden, farklı resimlerden söz edersiniz. Farkındalıklarını geliştirmeye çalışırsınız.
Tam final haftasında, hocalarının işlerine son verildiğinde çocuklar-öğrenciler ne hissetmişlerdir? Bombalar patlıyor, insanlar katlediliyor, dolar, avro almış başını gidiyor... Aa bizim sınıfta bir suçlu varmış, meğer bizi zehirliyormuş mu derler?
Yurdagül iyimserliğini mumla arıyorum. Ömrünü okumaya, yazmaya ve öğretmeye vermiş insanlar, yurdagül fedakarlığının bir parçası değiller midir?
Utanmakla iyilik arasında, vicdanla din arasında sanıldığından büyük bir yakınlık var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder