Cihan Kılıç, ilgi çekici bir çizer. Yakın zamana kadar
mizah dergilerinin kalabalık kadroları içinde, galiba ilk kez Fermuar'da görmüştük, tıkış tıkış
köşelerden birinde ergenlik halleriyle ilgili espriler, küçük hikâyeler
anlatıyordu. Ve Sinem, onun çıkış
yaptığı çizgi roman dizisi oldu diyelim. Dergilerde daha fazla sayfa bulursa,
daha da iyi işler yapabileceğini gösteriyor; kare istiflemesini, devamlılığı,
kurguyu bilerek anlatıyor. Bir üslubu, giderek oturan bir çizgisi var. Ama şurası
muhakkak, asıl mahareti, sakin ve esprili dille resmettiği hikâyeciliğinde. Aziz
Nesin'den Atilla Atalay'a varıncaya kadar bizim mizah hikayeciliğimiz, finale
odaklanan, çelişkiye ve söz komiğine dayanan, Karagözcü bir kontrast anlatan
bir içerikle varolur(du). Son çeyrek asırda mizah dergilerimiz önce daha sert
ve küfürbaz, sonra daha yumuşak ve naif esprilere yoğunlaştılar. Dergiler,
metropole-İstanbul'a sıkıştığından beri Karagözcü aura başkalaştı aslında.
Ve Sinem,
bugünün, mizahın naifleşip iyimserleştiği bir dönemin hikayesi. Fonda Umut
Sarıkaya eleştirelliğini, Oky'nin İpek&Burak
melodramını hissedebiliyorsunuz. Habaset ve huşunet ölçüsünde koyulaşan (bazen
tehdide dönüşen) lümpen esprileri LeMan'dan
sonra anlatılmaz oldu nerdeyse. Mizah dergileri, ya yeni bir okur yarattılar ya
da vardı da, rotayı o okura doğru çevirdiler. Amerikan sitkomlarının, beyazcamdaki
Yahudi mizahının esprilerimizi etkilediğini de söylemek gerekiyor. Cihan Kılıç
karakterlerinin kendini sakınması, asıl niyetlerini gizlemesi, pozculukları, egoistliklerine
rağmen sevimli kalabilmeleri televizyon komedilerinden aşina olduğumuz
özellikler. Böylesi bir birikim olmasa, Ve
Sinem, o küçük köşede, büyük ihtimal, dikkat çekemezdi zaten. Hem aşinalık
içereceksiniz hem de yeni geleceksiniz insanlara, popülerliğin kuralı bu.
Sinem, hali vakti yerinde, zengince, üniversiteli, dikkat çekici güzellikte bir tiki-kız. Hoş,
adını vermekle birlikte, dizinin asıl kahramanı çeşitli halleriyle erkekler.
Sinem, yaşananların merkezinde duran bir arzu odağı. Onu telefonuyla oynarken,
oflayıp puflarken, saçma inatlara kapılırken, kendi aleminde darlanıp tasalanırken
görüyoruz ama hikâyeyi sürükleyenler başkaları. Bütünüyle cinsel iştaha dayalı
marazi bir saplantıyla etrafında dolanan Engin, ablasının nişanlısı. Sinem'in
kral dediği, vücutçu, cadde çocuğu Alper, sevgilisi. "Çok yanlış yapılıyor
çook" diye dolaşan, vara yoğa diskur çeken, ulusalcı ayarlar veren Bekir,
babası. Taşralı geeker havasında, hacker pozlarında abazan bir aşık olan Utku,
Engin'in kardeşi. Kültür çöptür diyerek tabu yıkan Kültürel Birikim Analizi ve
Toplumsal Hafıza dersini veren, hocası.
Cihan Kılıç, bir kaç meseleyi sahiden iyi kullanıyor. Abartmamayı
tercih ediyor mesela, komikleştirmek adına abartıyor bile olsa anlattıkları
bize sert ya da vülger gelmiyor. Orta sınıfın anlama ve açıklama tutkusunu da
farketmiş. Karakterlerden hiç biri, bilmediğini kabullenmiyor, herkes bir
başkasının hata yaptığını düşünüyor, eksikliğini vurguluyor. Abartı
karakterlerin eylemlerinden çok diyaloglarında görülüyor. Esasında kimse birbirini
dinlemiyor ve herkes, kendi korunaklı hayat odasından konuşuyor. Yaşadığımız
hayatta metropolün aynası sosyal medya değil, tam aksine metropol, sosyal
medyanın aynası. Mahremin kaybolması veya müstehcenlik, görünür olma tutkusunun
altında muğlaklaşmış durumda. İnsanlar, kendilerini varederken, gerçek, doğru
ya da beğenilir olanı seçerken, dolaşımdaki medya imgelerini ve yaygınlaşan
çoğunluk yargısını modelliyorlar. Sinem, aşkı, ama mutlaka büyük aşkı, sahicilikle
veya gerçek hayata uygun olmasıyla değil
medya romantizmi ve onun ürettiği duygusallık
mitleriyle anlamlandırıyor. Sevgilisi Alper, Afroditi'ni bekleyen Adonis olarak
kendini tasarlamış biri. Pahalı arabalardan, teknolojiden ve aşkı için ölmekten
söz ediyor. Her ikisi de hayran yaratmak için yaşayanlardan. Her ikisi de sahte
bir farkındalık haliyle çevrelerine bakıyor, asıl olarak nasıl göründüklerini
umursuyorlar. Sadece onlar mı? Engin, sürekli ne büyük tecrübeler yaşadığını
anlatmak zorunda hissediyor kendini. Sürekli dizginliyor içinden geçenleri,
arzuları yüzünden mutlu olamıyor. Nişanlısı, Engin'in neler çektiğinin farkında
bile değil, mağdur edildiğini, haksızlığa uğradığını düşünüyor, hayallerini
gerçekleştirememekten şikayetçi. Engin'i görememesinin nedeni kendiyle dolu
olması. Gerçekte hiç bir karakter, birbirinin farkında değil. Aşırı rekabetçi
bir toplumun içindeler, kaygı, huzursuzluk ve depresyon onları bütünüyle
etkiliyor; gözyaşı döküyor, krizlere kapılıyor, nutuklar atıyor, gevezeleşiyor,
bir türlü doyamıyor, savruluyorlar.
Ve Sinem'i yeni
kılan şey şu: çok değil on yıl önce, mizah dergilerindeki tiplemelerin hayata
bakışlarında, kendilerini tanımlama biçimlerinde ironik bir kayıtsızlık vardı,
toplumsal ve siyasi sorumluluk hissiyle ilgilenmiyorlardı. Hazcılıkları ve
egoları daha önemliydi, duygusallığın her türüne karşı çıkarlardı, siyasetçiler
sevilmezdi, az ya da çok apolitiktiler. Yenilik dediğim şeyi buradan başlayarak
tanımlamak gerekiyor. Ve Sinem'deki
karakterler daha iyi bir hayat istiyorlar, yaşam biçimi üzerinden sürekli siyaset
tartışıyorlar. Üstelik bunu herhangi bir meseleyi konuşur gibi yapıyorlar. Yeni
olanı yakalamakla ilgileri var, kültürü öyle ya da böyle önemsiyorlar. Orta
sınıftan çocuklar hepsi, sınıfsal aidiyet ve ayrıcalıklarını bir biçimde
korumak istiyorlar. Bir hayalet gibi gezinen mutsuzluk, belki de en çok
buralarda kendini gösteriyor. İşsizlik korkusu, kendini yetersiz hissetmek, sürekli
artan rakipler, harcayacak kadar para kazanamamak ve güvensizlik, gündelikliğin
bir parçası. Tekinsizlik, tahmin edilemeyecek ölçüde rahatsız edici. Siyasete dahil
olan bu yeni öfke, Gezi'de de kendini göstermiş, sokakta patlamıştı. Gündelik
dildeki siyasi hararet, dergileri de çizgi romanları da etkiliyor ve
etkileyecek gibi görünüyor. Mizah dergileri, sokağı ve zamanı yakalayamazlarsa,
vay hallerine! İlginç, komik, dikkatle okunması gereken, zamanın ruhunu taşıyan
başarılı bir çizgi roman Ve Sinem.
Uzun ömrü olacak.
Radikal Kitap, 6.6.2014
Yazı, "Zamanın Ruhunu Sinem" başlığıyla yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder