Çarşamba, Ekim 31, 2012

Seyrüsefer Defteri 28


+ Kavşak'ı izledim, insani hikayeler anlatılmış, sanki senaryo seyrelse ve bir başka gerilim katılsa, bu insanilik daha bir belirginleşecekmiş (31 Ekim). + Small Town Murder Songs'ı izledim, müzik güzel ama filmin önüne geçiyor. Polisiyesi yok. Din ve şiddet tartışılıyor sanki. Çok iyi değil (30 Ekim). + Asteriks ve Oburiks Gizli Görevde, çocuklardan çok ebeveynlere yönelik olmuş, yeni Asteriks Baer'i beğendim, 2002'de yan roldeydi, terfi etmiş (29 Ekim). + Hatfields & McCoys, bir kan davası hikayesi, western meraklılarının ayrıca ilgisi çekecektir.Berenger ve gençlerden Holbrook'u beğendim. Costner, western performansını yinelemiş. Parish ve Malone ilginç kadınları oynamışlar (28 Ekim). + Killers, vasat bir komedi avantür (27 Ekim). + Battleship, saçma filmler kontenjanı, Allahtan uzaylılar başaramıyor, kolaydı sanki (26 Ekim). + Nihayet Yeraltı'nı izledim, iyi oyunculuklar ve güzel sahneler var, daha uzun hikayeymiş, kısaltılmış, toparlanmış. Yeraltı, Ankara işte. (25 Ekim). + Sağ Salim'i izledim. Aksiyon komedisi yapmak zor iş. Sanki senaryo seyrelmeliymiş. Ölmüş ölmemiş esprisi için çok adam girmiş hikayeye (24 Ekim). + Sen Kimsin? iyimser bir "Pembe Panter" filmi. İyi çekilmiş bir gişe filmi, hareketli. Tolga Çevik kendine özgü bir espri bağlamı kurabiliyor (23 Ekim). + Contre-enquête, yavaşlıyan yavaş yavaş anlatılan bir intikam hikayesi (22 Ekim). + Green Lantern, naif bir hikaye bence. Eski ama basit ve tutarlı bir yapısı var. Film, o ölçüde başarılı değil (21 Ekim). + A Thousand Words, başarısız bir komedi. Uzakdoğu dinlerinin hafif çapta propagandası bile yapılmış (20 Ekim). +The Amazing Spiderman, önceki filmlere nazaran daha fazla ergen hikayesi olmak istemiş ama romantik gerilim çok oturmamış, seyirci yalpalamamış (19 Ekim). + The Expatriate, tempolu iyi bir aksiyon...Daha da koyulaşabilirmiş aslında. Mutlak çaresizlik hali merkezde kalamıyor (18 Ekim). + Benjamin, ou les mémoires d'un puceau, ürkek bir erotizm, abartılı bir aristokrasi, şefkatli bir ironi (17 Ekim). + Werewolf: The Beast Among Us, macera filmi ama bilgisayar oyunu zekasında vasat (16 Ekim). + İstanbul yolculuğu, popüler kültür hasbihali (15 Ekim). + Moju, Blind Beast, klasik bir Japon korku filmiymiş, bana drama gibi geldi, bazen başka bir şey olacak bir derinlik yakalamış (14 Ekim). + Men in Black 3, eğlenceli yine, hoş sahneler var (13 Ekim). + Factotum, Holivut anca bu kadar çeker Bukowski amcayı diyorsun (12 Ekim). +  Antalya yolculuğu, Mizah hakkında fan fin fon (10-11 Ekim).  + Aju Teukbyeolhan Sonnim, ilginç bir hikayesi var, bazen inandırıcılığını yitiriyor ama dokunaklı bir film (10 Ekim). + Güzel bir ergen filmi: Moonrise Kingdom. Neşeli ve iyicildi. + Logicomix hakkında bir yazı yazdım (9 Ekim). + Slovenka, mağlubiyet filmi, hayat bir hayal kırıklıkları dizgesidir hikayesi anlatıyor. Gerilimi iyi değil oysa böyle bir gerilim olsun isteniyor (8 Ekim). + 360, iyimser bir film. Sarıp sarmalıyor, diyorsun ki ülen felek bir ümit var işte, mutlu olsun şu insanlar (7 Ekim). + Tuna'yla Sammy'nin Maceraları 2'ye gittik.İddiasız bir iş, müzikleri beğendim, tempo yakaladığı yerler var. Zaafı: karakterler sürüklemiyor (6 Ekim). + Klasik kontenjanı: Streetcar Named Desire, Tennesse Williams şahaseri. Genç Marlon ve Vivien'in dramı (5 Ekim). + Trishna, Thomas Hardy-Tess uyarlaması, Hindistan'da geçseydi şu hikaye nasıl olurdu merakıyla izledim. Kıyaslamalar filan, ilginç o bakımdan (4 Ekim). + The Guard, Britanya mizahıyla dolu bir polisiye. Zaten o diyaloglar, ironi ve taşlama hoş, polisiyenin ahım şahım tarafı yok (3 Ekim). + 6 Bullets, vasat altı bir aksiyon (2 Ekim). + Deer Crossing, abartılı bir kötülük, bu tür filmleri sevmiyorum ama üreticilerinin ne tür bir derinlik aradıklarını her defasında merak ediyorum (1 Ekim).

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails