Salı, Kasım 25, 2008

Türkiye'de Çizgi Roman-Kâğıttan Sinema

Türkiye’de çizgi roman aralıklarla yüz küsur (kesintisiz olarak ise yetmiş) yıldır yayınlanıyor. Memleket üretimleri bu tarihle yaşıt sayılabilir, hafızalarda yer etmiş yerli çalışmalarımız da var ama bugün çizgi roman denildiğinde ilk akla gelen ürünler çoğunlukla yabancı çizgi romanlar. Bunun birkaç nedeni var, ilki kuşkusuz Türkiye’de çizgi romanın bir endüstri kolu olabilecek kadar gelişememesi. Genellikle gazetelerin yarattığı maddi imkânlarla devamlılık gösterebilen yerli çizgi romanlar, yabancı yayınlarla nicelik ve nitelik olarak rekabet edebilmiş değillerdir. Çizerlerimizin çocukları düşünerek pek çizgi roman üretmemiş olmaları bir başka nedendir; genellikle gençler ve büyükler için ürettiklerini söylerler. Bu tercihin de açıklaması şu olabilir: Çizerlerimiz çoğunlukla karikatür kökenlidir, gündelik siyasetle meşbu bir çizgi geçmişinden gelmektedirler. Genellikle çocukların tükettiği çizgi romanlardan farklı bir iş yapma, işe -ve kendilerine- bir ciddiyet katmaya çalıştıkları düşünülebilir. Ayrıca çocuk dergileri düşük satışlarla var oldukları için özgün bir çizgi romanı maddi olarak yaşatabilecek güce sahip değillerdir. Yerli çizgi roman yerine daha ucuza malolan - bazen kopyalanarak daha da ucuza getirilen- yabancı çizgi romanları tercih etmişlerdir. İlk çizerlerin gazetelerde kadrolu olarak çalışmasının nedeni bütünüyle ekonomiktir. Hatta Oğuz Aral da bir gazete sahibinin desteğiyle Gırgır’ı -ve çizerlik mesleğini- cazibe merkezi haline getirmiştir.

Gırgır ve benzeri dergilerde çizgi roman üreten çizerlerin konu tercihleri de “büyükler için” olmuştur. Gırgır’ın ticari başarısı yerli çizerlerin karikatürle varolan ilişkilerini güçlendirmiş, komik-karikatürize çizgiyi yaygınlaştırmıştır. Yukarıda çizgi roman denildiğinde akla gelenlerin yabancı çizgi romanlar olduğunu yazmıştık, öyle ki uzun yıllar çizgi romanı tanımlarken Tommiks-Teksas denmiştir. “Çocuklar için” üretilmiş bu çizgi romanlarla “büyükler için” üretilen yerli çizgi romanlar arasındaki fark sadece konu tercihlerinde değildir. Türkiye’de yaygın olarak sevilen yabancı çizgi romanlar photo-realistic denilen fotoğrafa yakın gerçekçi bir çizgiyle üretilmişlerdir. Mizahi bir vurgu yapmak gerekmedikçe bütün çizimler gerçekçidir, insanların duruşları, jestleri (doğal olarak anlatılan hikâye ve diyaloglar) oldukça ciddi ve deyim yerindeyse ağırbaşlıdır. Hatta kimi örneklerin kendini aşırı ciddiye alan anlatılar oldukları rahatlıkla söylenebilir. Mizah dergilerinde yayınlanan-popülerlik kazanmış çizgi romanlar ise kendileriyle alay eden, ironik, kahramanlık edebiyatına ve serüven külliyatına yönelik sarkastik bir dil taşıyan anlatılardır. Yayınlandıkları mecranın çizgi tercihine uygun olarak karikatürize ve komik çizgiyle anlatılırlar.


Türkiye’de özellikle yabancı çizgi romanları okuyarak türe sempati (ya da fan düzeyinde tutku) besleyen okurlar arasında mizah dergilerinden çıkan çalışmaları çizgi roman saymama eğilimi oldukça güçlüdür. Yerli çalışma olarak sadece photo-realistic çizgilerle üretilmiş sınırlı sayıdaki (elbette yine büyükler için olan) çizgi romanlar ise daha kolay kabul görür. Çizgideki bu üslup farklılığı bizdeki kadar sert olmasa da hemen her ülke çizgi romanında yaşanmıştır. Photo-realistic çizginin çıkışı ve yaygınlaşması, baskı tekniklerinin yetersizliği nedeniyle fotoğrafın gazetelerde sınırlı olarak kullanılabildiği bir döneme denk düşer. Çizgi romanın orijinalinde (comics) var olan komiklikle ilgili tarihsel bir kırılmayı da işaret eder. Çizgi roman gazetelerde yaygınlaştıkça, pazarlanabilir bir ürüne dönüştükçe farklı ilgileri olan okurlar hedeflenmiş, komik olmayan çizgi roman ve bantlar üretilmiştir.


Türkiye’de çizgi roman, sinemanın yaygınlaşmadığı bir dönemde dergilerde yer almış, kimi zaman “sinema romanı” adıyla kullanılmıştır. Otuzlu yıllarda popülerlik kazanan yabancı çizgi romanların sinema uyarlamalarının gösterimde olması tesadüf değildir. Dönemin yayıncıları çizgi roman seçimlerinde sinemaya gösterilen ilgiyi kullanmışlardır. Sinemalarda ucuz bilet fiyatlarıyla gösterilen düşük bütçeli seriyal filmlerine çoğunlukla çocukların rağbet ettiğini hatırlatalım. Beyazperdedeki filmin kahramanının yeni serüvenleri dergilerde yer almaktadır. O dönemin tüm çocuklarını büyüleyen Alex Raymond’un Baytekin’i (Flash Gordon) bugün photo-realistic çizginin başyapıtı sayılmaktadır. Türkiye’deki çizgi roman kavramını biçimlendiren ilk olgu (sinemanın katkılarıyla) Baytekin’e gösterilen ilgidir. Ona benzeyen çizgi romanların telifi alınmış, üslup olarak onu izleyen serüven çizgi romanlarından oluşan dergiler yayınlanmıştır. Raymond ve photo-realistic çizgilere gösterilen ilgi Türkiye’ye özgü değildir. O dönemlerde hemen her ülke henüz kendi tarzını ve yerel çalışmalarını üretememiştir, global ölçekli bir yaygınlık kazanan Amerikan çizgi romanları hayranlıkla okunmaktadır. Örneğin yine Türkiye’de büyük ilgi gören Tommiks ve Teksas’ın yaratıcıları olan Essegesse ekibi Raymond izleyicisidir, photo-realistic bir çizgiye sahiptirler. Hikâye tercihleri ve anlatım biçimleri Amerikan çizgi romanının Golden Age dönemi (1930-40 yılları) ürünlerini model olarak almaktadır. Sinematografik kurgu ve Hollywood etkisi bariz olarak kendini hissettirmektedir.


Türkiye’deki çizgi roman kavramını biçimlendiren ikinci olgu Tommiks ve Teksas’ın yayınlanması ile gerçekleşir. Western türündeki bu çizgi romanlarla kâğıttaki sinema geleneği sürdürülür. Her iki çizgi romanın orijinal isimleri değiştirilirken sinemaya başvurulmuştur. Biri western filmlerinin ünlü bir oyuncusundan diğeri kovboylar diyarı yarı-mitik Teksas bölgesinden ismini almıştır. Üstelik (Amerikan çizgi romanlarını model alan ve Amerikan çizgi romanlarına göre daha düşük telifli) İtalyan çizgi romanları bütünüyle Hollywood’un yaygınlaştırdığı Western kültürünü işlemektedirler. Türkiye’deki yayıncı, isim değişikliği ile Amerikanvariliği güçlendirmek istemiştir. İlginçtir, okuyucu bu çizgi romanların yıllarca Amerikalılar tarafından hazırlandığı sanmıştır, ticari olarak sanılması da istenmiştir. Tommiks ve Teksas o güne değin kısmen telifsiz, çoğu kopya çizgili yayınlarla dolu çizgi roman piyasasında kolaylıkla sivrilirler. Ne yaptığını bilen senaryosu, iyi tasarlanmış kurgusu ve sarih bir çizgisi vardır her iki çizgi romanın da.


Başlangıçtaki cazibesine rağmen Amerikan çizgi romanı bizdeki etkisini giderek yitirmiştir. Nedeni Amerikan çizgi romanında temelden yaşanan değişikliklerdir. Bizi, İtalya’yı ve tüm Avrupa’yı etkileyen Golden Age dönemi çizgi romanlarının yaşam alanı 1940 yılından sonra gazetelerle sınırlanmış ve eski süksesini giderek yitirmiş, Süper Kahraman ekolü olarak adlandırılan (miladını Süpermen ve Batman’in oluşturduğu) yeni tarz bir çizgi roman öne çıkmıştır. Bu yeni tarzın (Holywood ayağı geciktiğinden olmalı) Türkiye’deki etkisi nerdeyse hiç olmamış, nitelikli örneklerinin yayınlanması ancak yarım asır kadar sonra gerçekleşebilmiştir. Golden Age döneminin ikamesi olan İtalyan çizgi romanları (fumetti) ise aynı dönemin başatları olmuştur. Türkiye’de çizgi roman denilince ilk akla gelen, en uzun süre yayınlanan, çok satan yabancı çizgi romanların tamamı İtalyan çizgi roman endüstrisinin ürünleridir. Yabancı çizgi romanlar içerisinde uluslararası bir başka ekol olan Frankofonlar bizde daha çok çocuk dergilerinde yer almış, Asteriks, Tenten ve Red Kit dışında popülerlik kazanamamıştır. Bunun nedeni İtalyan çizgi romanlarının çok sayfalı yoğun üretimlerine bağlanabilir; Frankofonların yılda bir ya da iki kez çıkan 46 sayfalık albüm geleneği İtalyanların ayda 96 sayfa çıkan dergi tempolarına direnememiştir. İtalyan çizgi romanları, Türkiye’de çizgi romanın çok sayfalı ve zamansal olarak sık aralıklı yayınlanması alışkanlığını getirmiştir. Yine birçok ülke çizgi romanında renkli olarak sürdürülen çizgi roman yayıncılığı bizde siyah beyaz ve üçüncü hamur kâğıtlara basılı olarak gerçekleşmiştir. Kısaca çizgi roman, yabancı örneklerin (özellikle İtalyanların) katkısıyla çocuklar için üretilen, serüven arzusunu doyuran eğlencelik bir anlatı türü olmuştur.


Doksanlı yılların ikinci yarısından itibaren çizgi romanı farklı biçimde yeniden tanımlamaya yönelik çabalar başlamıştır. Nostaljiyle karışık bir ilgi, yıllarca “tü kaka” sayılmasının diyeti olan iade-i itibar, çizgi romanı sanatın ve hayatın içinde yeniden yorumlayan değerlendirmeler iç içe geçmiştir. Bugün, eskiye nazaran daha nitelikli yayınlar içermesine karşın küçülmüş bir piyasa var. Yabancı çizgi romanlar içerisinde, ilişkilerini yeni kahramanlarını Hollywood yıldızlarından seçecek kadar alenileştiren İtalyanların hâkimiyeti sürüyor. Amerikan süper kahramanları, İngilizcenin yaygınlaşması, televizyondaki çizgi filmlerin ve epey zamandır Hollywood uyarlamalarının çoğalmasıyla ilgi görüyor ve yayınlanıyor. Frankofonlar, Red Kit, Asteriks ve Tenten dışında pek bilinmiyor. Dünyada giderek artan bir ilgi gören Japon çizgi romanı (manga) bizde henüz yayınlanmadı. Çizgi romana sanat olarak yaklaşan farklı Frankofon albümleri ya da Amerikan grafik romanların yayınlanabilirliği o çizgi romanların sinema uyarlamalarının yapılmasına bağlı. Bir başka deyişle, bugün çizgi romanı estetik, entelektüel ya da sanatsal kaygılarla yeniden tanımlamak isteyenlerin karşısında, hali hazırda (ve bugüne kadar) yayınlanan çizgi romanların oluşturduğu kültürel kodlarla ilgili bir engel var. Mesele çizgi romanın bu değer katma çabasını hakkedip etmemesi değil.


Son söz yerli çizgi roman için: Bugün bir iki yayına, birkaç gazete köşesine sıkışıp kalmış bir üretim söz konusu. Özellikle komik ve underground tarzı bir hikâyecilik yaygın. Yerli çizerlerin yabancı çizgi romanların biçimlendirdiği piyasa ile pek bir ilişkileri yok. Yabancı çizgi roman okurlarının onların üretimlerini çizgi roman saymaması gibi onlar da yabancı ürünleri çocukça, hayatın dışında ya da değersiz görüyorlar.


Bu yazı 8 Nisan 2005 tarihli Radikal Kitap ilavesinde yer almıştır.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails