(...) Öncelikle bu iştahlı bilekler vurgulamasını açıklamak istiyorum. Türkiye’de özellikle çizerler arasında kullanılan dilden, jargondan söz ediyorum, iyi bir sayfanın ya da başarılı bir sahne tasarımın ardından “işte bilek” denir. Övgü olarak söylenir bu, çizerin maharetini, sabrını, titizliğini, ince işçiliğini övmek için kullanılır. Usta bir çizeri tanımlamak için “bilek” denir. Çizgisini farklı biçimlerde kullanan, yaptığı işe tekrar tekrar baktıran, bakıp geçemeyeceğiniz isimlerdir bunlar. Türkiye’de renklendirmeyi genellikle çizerler değil başka profesyoneller yaparlar. Bu nedenle iyi çizerler daha çok çiniyi iyi kullanan çizerlerdir. Tarama ucuyla ince ince işler çıkarırlar. Renkten çok çini mürekkebini severler demek gerekiyor belki… İştah ve iştahlı olma meselesi de benzer bir yerden çıkıyor. Yaptığı işi sevmek, tutkuyla hevesle çizmeye başlamakla ilgili iştahlı olmak. İştahla çiziyor olmak, iyi çizer olmanın ön şartıdır nerdeyse… Türkiye’de çizgi dergilerinde, özellikle mizah dergilerindeki üreticiler, dergi matbaaya girmeden bir gün evvel bir araya gelirler, o gün ve o gece birlikte çalışarak, sabahlayarak içeriği hazırlarlar. Birlikte çalışmak, birlikte düşünmek, daha iyi çizmek ve daha iyi espri bulmak için önemli bir reçetedir. Çizerler birbirlerini argo deyişiyle “gaza getirirler”, en önemlisi iştahlandırırlar. İyi bir desen, iyi çizilmiş bir sahne veya estetik bir sayfa, bir çizer için iştah açıcıdır. Mutlaka o da çizmek isteyecektir, eli kaleme fırçaya gider, koşarak masanın-kâğıdın başına gider. Bilekler, usta çizerler mutlaka iştahlı çizerlerdir. Çizmeyi, hikâyeler anlatmayı, çini mürekkebiyle oynamayı severler. İştahla, tutkuyla, neşeyle, öfkeyle ama mutlaka dış dünyadan koparak çizerler. Sizleri çizmeyi seven, iştahlı, tutkulu usta çizerlerle tanıştırmak istiyorum. (Frankfurt Kitap Fuarı, Türkiye-Çocuk Kalpli İsyankâr etkinliklerinde yer alan "İştahlı Bilekler, Türkiye'den Tutkulu Çizgiler" etkinliği açılış konuşmasından)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder