Cuma, Şubat 05, 2021

Boğaz Manzarası

Aydede kapağı, Turhan Selçuk çizmiş, karı-koca boğaz manzarasına bakarak oturuyorlar. Onları, daha doğrusu, genç kadının oturuşunu gören iki delikanlı da hemen aşağıda konuşlanmışlar, o günlerin yeni yeni yaygınlaşan argo deyişiyle "dikize" "ronta" yatmışlar ve nereye bakıyorlar, manzaraya (!). Zaten karikatürün esprisi de bu manzara vurgusuna dayanıyor. Dünyadan bihaber, kendiyle dolu yaşlı koca "Ne aptal insanlar var dünyada, şu güzel boğaz manzarasına sırtlarını çevirip oturmuşlar" diyerek gençlerle alay ediyor sözüm ona (Aydede, 2.6.1949).

Turhan Selçuk, 1991 yılında kendisiyle yaptığım söyleşide erotizmi amaçlayarak çizmediğini iddia etmişti, okur öyle görmüş ve algılamış olabilir, ben yapmadım demeye getirmişti. Bence bu tür işlerini değersiz bulduğu için böyle bir kestirimde bulunuyordu, yoksa yukarıdaki karikatür gibi belki bin tane çalışması vardır ve erotizmi, sanatının önemli bir parçasıdır, bana sorarsanız tam da merkezindedir. 

Mizah dergilerinin asıl okurları ergenlikle "genç yetişkin" yaşları arasındaki erkeklerdir, yani 14 ile 24 diyelim, o ara... İş güç sahibi olunca dergiler bırakılır, hayata atılmak, aylaklığın sonudur. Ha, okurlardan genç erkekler dedim, işin içine aylaklığı da katmak gerek...Gezinen, keşfeden, arayan, yeni öğrenen...özetle büyüyen birileri. 

Karikatürdeki genç kadını dikizleyen erkekler, bu karikatürün çizildiği tarihlerde pek de eleştirilmezdi, doğru ya da yanlış bulmak gibi bir ahlaki seçenekle düşünülmezdi. Kadın imkan tanımasa orada olmayacak gibilerdi. Saf, kıfayetsiz, çapsız ve meteliksizlerdi ama saldırgan değillerdi. Ya da bir "Karagöz" sempatisi gösteriliyordu diyelim. E kadın okur da yoktu veya kadınların ne hissettiği hiiç hesap edilmiyordu. 

Sonra sonra maganda, zonta filan diye diye abazan gençler ve lümpenler aynı mizah dergilerinde "dövülmeye" başlandı. Aylaklıktan dahi korkulur oldu, insanlar evlerine sığındılar, sokak özgürleşmenin değil tehlikenin membaı oldu. Karagöz filan değil de bildiğin tehlikeydi o insanlar... Doksanlara gelmiştik.

Not: Argo bahsinde bir not düşeyim, yetmişli yıllarda, manzara değil de, "sinema seyrediyorum" denirdi. Seyir halini, sinema bütünüyle fethetmişti artık. 

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails