Çarşamba, Ocak 03, 2024

Olacakla Olmuşu Göstermek



Çizgi roman korkutur mu? Bana kalırsa çizgi roman çocuklar hariç birilerini korkutmakta çok da başarılı değildir. En azından bu korkuyu okurken yaşamayız. Yaşadığımız görsel çağ nedeniyle okuduğumuz bir sahneyi kabuslarımızda canlı kanlı görebiliriz ama bu bilinçaltımız için bir vesile olmaktan öteye gitmez.

Bir kaç kez yazdım, çocukluğumda Teks beni korkuturdu. Sonraki yıllarda korkutmak için neyi öne çıkarttığını anlamak adına sayfaları incelediğimi fark ettim. Yakın yüz ifadeleri, çatlamış göz damarları, kurumuş eller, sivri çeneler, kahkaha ve çığlık efektleri vs...Karanlık düşüncesi bile çocuğu titretirken böylesi belirginleştirmeler korkmak için yetip de artmaz mı?...

Yetmişli yıllardan itibaren dünya çizgi romanında öldürme sahnelerinin daha çok resmedildiğini biliyoruz.

Bizim çizgi romanımızdaysa sert öldürme sahneleri her zaman vardı. Kafalar kopar, kılıç adamın karnında girer sırtından çıkar, kollar kesilirdi...Bizim çizgi geleneğimiz, çocukları çok hesap etmedi.

EC Comics dergilerinden iki kapak seçtim. Madem korku dedik, en ünlü ekolden konuşalım...Anlattığı hikayelerle, Amerikalı ebeveynleri, öğretmenleri, pedagog ve bürokratları dehşete düşürmüş bir tarzdan söz ediyoruz. "Çizgi roman korkutur mu" diye sordum, EC ne yapmış ona bakalım...

Biliyorsunuz çizgi roman ardışıklık ilkesine dayanır; okur, birbirini takip eden iki kare arasını kafasında tamamlar filan. Basit bir ilkesi vardı EC'nin... Son derece net, kolay anlaşılır bir etki yaratmak isterdi. Kapaklarında ya olmuş olanı ya da olacağı bize gösterirdi. Adam elinde büyük bir baltayla kurbanın arkasındadır. Etraf karanlıktır vs.. Katilin elindeki baltayı vurmak üzere havaya kaldırdığını görürüz. Vuracak mı bilemeyiz, bir küçük karede bir elin tabancasıyla ateş ettiği de görülebilir eş zamanlı olarak. Katil o "son andaki" kurşunla vurulmuş ve o kurban (genellikle genç ve güzel bir kadındır) kurtulmuştur. Ya da tersi de olabilir, makus talih diyelim, kadın suçluysa eğer ölecektir. Kapak bize o gerilimli ayrımın arifesini gösterir. Veya katil baltayı indirmiştir. Katili ve kanlar içindeki kurbanı izleriz. Korkulan olmuştur, kurban (bu kez genellikle erkektir, ölümü hak ettiği iddia edilmektedir hikayede) kanlar içinde yerdedir. Dehşetle izleriz sahneyi... Siyah kadar renk olarak kırmızı da hakimdir sayfaya...

Olmuş ya da olacak olan, bu iki seçenek de hikayenin ana sahneleridir. İyi çizilmezse hikaye istediği etkiyi kuramaz.

Bu sahneler bana korkutmaktan çok tedirgin etmeye, bir tür dehşet hissi uyandırmaya yarıyor gibi geldi hep. Hikayelerin arkaplanındaki ilahi adalet hissi ise katarsisi sağlıyordu.

EC'nin yarattığı rahatsızlık, kan dökmeyi meşrulaştırması, iyi kötü dengesini bozması ve bu muğlaklığı normalleştirmesinde yatıyordu. Psikologlara, ebeveynlere ve öğretmenlere "korkunç" gelen asıl bu normalleştirmeydi bence...Öldü veya öldürüldü... Bundan daha "gerçek" bir şey yok gibi... demek istiyorlar. İnsan öldürmek isteyen ve öldürülmekten korkan bir canlı... Ölüm görmeden yaşadığını anlamıyor. Ölüm görerek rahatlıyor, pişman oluyor, yaşadığına seviniyor gibi..

[2011'de  yazmışım.]

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails