Perşembe, Mayıs 20, 2021

Bugün Kime Çakıyoruz?



Yaşadığımız çağ yüzünden, az ya da çok, hepimiz birer performans sanatçısı gibi yaşıyoruz. Kendimizi, yapıp ettiklerimizi öyle ya da böyle teşhir ediyoruz. Şunu yaptım, sonra şunu yaptım, bakın bu benim çocuğum, bu da benim omuz başlarım, vay vay tüylerim.... Mahremiyet sınırlarının sürekli değiştiği, sürekli görünürleştiği garip bir aura içinde nefes alıp veriyoruz. Sosyal medya denilen şeyin bu denli hayatımızı belirliyor olması bir vakıa. 

Bunun dışında kalabilir miyiz? Hayır. Lafı evirip çevirmenin anlamı yok. Kalamayız. Zaten bunu düşünmenin bir faydası yok. Gösteri yapmak, teşhir etmek normal sayılıyor ve biz de bunun -şu ya da bu şekilde- aktörleri olarak hayatımızı sürdürüyoruz.

Bu kadar insan gösteri yapıyorsa, bu kadar insan gösteriye hazırlanıyor demektir. Bu kadar insan gösteri yapıyorsa, gösterinin kendisi sıradan ve yavan demektir. O gösteri dikkat çekmiyor demektir. 

Dikkat çekici olmak, gösterinin temeliyse ve gösteri, bu kadar yaygınsa... Adına hissiyat diyelim, iki şey dikkat çekici biçimde öne çıkar. Birincisi, güne "bugün kime çakıyoruz?" "bugün kimi yiyelim?" ve "bugün nasıl konuşulurum" diye başlarsınız. Aptallığı teşhir etmek, rezil etmek, nalına mıhına vurmak, haykırmak, yerle yeksan etmek vs... 

Bunları düşünmek, kolektif bir arzunun parçası olmayı gerektirir. Bütün kolektif arzular gibi histeri içerir ve linçcidir, birey olarak görünür olmaya çalışırken sizi kalabalığın bir parçası yapar. İkincisi, konuşmak ve anlamak değil, bağırmanız gerekir. 

Sakin olmanın, anlayışlı davranmanın tek bir manası yoktur. Bağırmayan, suçlamayan, itham etmeyen konuşamaz hale gelir. Daha doğrusu böylesi bir konuşmasının zerre etkisi yoktur. Anlam ve hakikat, başka türlü kuruluyordur. İnsanlar, kimsenin iyi niyetli olabileceğine inanmazlar çünkü. 

Konuşunca, herkes anlıyor bunu, hak veriyor, üzülüyor. Peki sahici mi bu keder? 

İnsanlar yazarken-konuşurken, bütün bu hengamenin dışında olduklarına inanmak istiyorlar. Her biri kendisini "auteur" sayıyor ama gösterinin kendisi auteuru belirliyorsa orada yaratıcılık, zeka, ironi ya da yenilik, benzemezlik mümkün değildir. 

Peki bu hastalıklı ruh hali nereye varacak? Bence artık hastalık olarak görülmediği bir evreye geçecek. Karamsarlıkla söylemiyorum, durdurulabilecek bir yanı olmadığından üzülmenin anlamı yok diyorum. 


Sakınmak mümkün müdür? Herkes kendini sakınma yolunu kendisi bulacak... 

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails