Son beş yıldaki (2009-2013) saptamalarıma göre en çok öykü kitapları yayımlayan ilk on yayınevinden birisiniz. Yayınevi olarak sizce öykünün bir önceliği var mıdır?
Böyle bir önceliğimiz yok. Ayda ortalama elli (50) civarında edebiyat dosyası geliyor. Kategorik olarak şiir ve deneme yayınlamıyoruz, bu bakımdan gelen dosyalar öykü ya da roman oluyor. Öyküye-romana değil niteliğe öncelik tanıyoruz. Ayda üç ya da dört Türkçe edebiyat yayınlıyoruz. Bunların hepsi öykü ya da hepsi roman olabilir, öyle bir ayrımımız yok.
Yazınsal türler arasında öykünün yeri ve önemi için ne düşünüyorsunuz?
Ancak kişisel bir cevap verebilirim. Öykünün yeri ve önemini tartışmak edebiyatı tartışmakmış gibi geliyor bana. Bir üstünlüğü ya da önceliği yok bence. Edebiyat içinde hiyerarşik bir sıralama yok. Yapanlar olabilir, beni ilgilendirmiyor. Basit bir sloganım var, iyi hikâyesi olan veya iyi edebiyat yapan her şey iyidir-güzeldir, yayınlanır. İyimser biriyim, beğenmek için okurum. İlle de roman olsun demem, dersem eğer düğündeyimdir…
Yayımladığınız öykü kitaplarını neye göre ve nasıl seçiyorsunuz? Yalnızca başvurular arasından mı, yoksa yazarların dergilerde yayımlanan öykülerini izleyerek kendiniz mi seçiyorsunuz?
O kadar çok dosya geliyor ve dosya sahipleriyle o kadar uzun süreli çalışıyoruz ki dergileri bu yoğunlukta bir kaynak olarak göremiyorum. Geleni karşılıyoruz aslında. Dergileri zevk için okuyoruz. Biz kitap yayınlıyoruz, nasıl romanın tek bölümü romanın bütünü için bir ölçüt olamazsa dergide okuduğumuz tek bir hikâye de kitap için yeterli olamaz.
Size gelen ya da seçtiğiniz dosyalar arasında olası kurgusal ve dil sorunları için ne gibi editörlük hizmetleri sunuyorsunuz? Yayınevinizde ayrı bir “öykü editörü” var mıdır?
Bu tür çalışmalar yapıyoruz elbette, yayıncılığın, editörlüğün bir parçası bu zaten. Öte yandan öykü ve edebiyat için ayrı editörlerimiz yok çünkü böyle bir ayrıma inanmıyoruz.
Yazar-yayınevi ilişkilerinin sürekliliği ve kalıcılığı açısından yayımlamak için seçtiğiniz yazarların sonraki kitaplarıyla ilgileniyor musunuz? Bu konuda bağlayıcı sözleşmeler düzenliyor musunuz?
Sözleşme, editörün işi değil. Ben yazarla hikâye konuşurum, ona yol arkadaşlığı ederim. Sözleşme yazarla yayınevi arasında gelişir, yazar da yayınevi de fikrimi sorar, arabuluculuk etmemi isteyebilir o kadar. Gerisine karışmak istemiyorum, taraflar arasında müzakere edilen bir mesele bu, edebiyatla ilgisi yok.
Yayımladığınız öykü kitabının ödüllere katılmasını sağlıyor musunuz? Yazarınızın öykü kitabıyla ödül alması satış dışında sizin için ne anlama geliyor?
Yazar, yarışmalara katılmak istiyorsa, ilgili prosedürleri biz tamamlıyoruz. Ödül kazanmış bir yazar mutlu olur, yazarın mutlu olması da bizi mutlu eder. Yoksa kimseyi yarışmalara katılması için özel olarak teşvik etmiyoruz.
Öykü yazarlarının belli bir süre sonra roman yazmalarını nasıl karşılıyorsunuz? Bu konuda kendi yazarlarınızı yönlendirdiğiniz oluyor mu?
Yine kişisel bir cevap vereceğim, hiçbir yönlendirmem olamaz. Öykü ile roman arasında bir basamak olduğunu düşünmüyorum. Yazarlar kendilerine zihinsel bir ket vurabiliyorlar veya bile isteye öykü yazmıyor veya romana hiç girmiyorlar. Şöyle düşünüyorum, nasıl mutlu oluyorlarsa onu yapmalılar. Bir yazarın istediği zaman editörüne ulaşması, içeriği, tahkiyeyi, karakterleri, dili konuşması öykü ya da roman yazmasından-seçmesinden daha mühim bence. En azından benim durduğum yerden manzara böyle.
Kemal Gündüzalp-Öykü Yıllığı için sormuştu, yazılı olarak cevap verdim. Kasım 2014'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder