Çarşamba, Mayıs 02, 2012

Seyrüsefer Defteri 22

Berlin Kaplanı, Antalya Kaplanıymış meğer. Çalıntı iddiaları da fasaryaymış, spor filmi klişesi diye bir şey var, kim neyi çalmış anlamadım (30 Nisan). + Taşınıyorum, yeni bir ev, kitaplar, koliler, toplan toplan bitmiyor (29 Nisan). + Eskişehir, Mor Menekşeler'e veda yolculuğu (27-28 Nisan). + Luther Sea2, ilk sezon kadar başarılı değil ama elbette güzel (26 Nisan). + My Name is Modesty, Modesty Blaise adına hayal kırıklığı (25 Nisan). + Dedem'in İnsanları hakkında karar veremedim, klişe bir iyimserlik var, filmin kötüleri çocuklar mesela... Çok toz pembe geldi bana, son çeyrekte toparlanıyor o mutlak iyicillik ama yine de pirüpak (24 Nisan). + The Awakening, başka bir şey gibi başladı, bambaşka bir yerde bitti. Başta anlatılan pek çok şey bu sebeple gereksizleşti.. (23 Nisan). + Blackthorn, Sam Shepard'ın yaşlı Butch Cassidy olduğu film, ara ara dağılıyor ama iyi hikaye (22 Nisan). + Albatross, baştan çıkaran ergen kız filmi, Emilia ilginç bir karakter olmuş. Dar alanda kısa hesaplaşmalar... (21 Nisan). + The Samaritan, Samuel L. Jackson hatırına vasat bir hikayeye katlandım diyelim. Ruth Negga, hemen dikkat çekiyor (20 Nisan). + Sherlock Holmes, a Game of Shadows, yine harika sahneler. Bu kez 1920'li yılların macera romanlarına dönmüş (19 Nisan). + Mor Menekşeler 29.Bölüm bitti. Son iki bölümü hastalıkla uğraşarak yazdım. Buraya kadarmış. (18 Nisan). + Alien Opponent, Cavs bile oluyor, yerde yatan kadını köpekbalığı kovalıyor. Trash trash var mı artıran! (18 Nisan). + Erotikon (1929), gergin, cinselliğin kıyılarında dolaşan pudralı arzu ve hiyanet hikayesi (17 Nisan). + John Carter, 3D pazarı için hazırlanmış, romanın dağınıklığını kurtarmayı düşünmemişler (16 Nisan). + I Don't Know How She Does It, tutmuş reçeteyi yinelemişler. Yan rollerdekiler iyi iş çıkarmış, film vasat ama eğlencelik (15 Nisan). + Mor Menekşeler 28.Bölüm bitti (14 Nisan). + Jack and Jill, Sandler komedisi, ikizlik, kadın kılığına girme, Pacino filan...Zorlamışlar ama tv şovlarında kat be kat iyileri çıkıyor. İyimserliği ve bazı sahneleri sevdim tabi canım (13 Nisan). + Man on a Ledge, tv filmi havasında, vasat (12 Nisan). + Freeway Killer, klişelerle dolu, kötü oyunculuklar bu klişeyi iyiden iyiye belirginleştirmiş (11 Nİsan). + My Babysitter is a Vampire , komedi, fantezi, serüven şeysi filan (10 Nisan). + Hiç bilmiyormuşum, iyi bir keşif oldu Les Valseuses (1974), İki serserinin seyruseferi. Yetmişli yılların yol filmlerinden (9 Nisan). + Mor Menekşeler 27.Bölüm bitti (8 Nisan). + Shame, rahatsız edici bir film. Kıstırılmışlık, arzunun kışkırtılması, doyumsuzluk, yalnızlık hakkında, Easton Ellis romanları gibi başlıyor ama giderek derinleşiyor. Metropol çaresizliğiyle ilgili çok iyi bir film (7 Nisan). + Manhattan, Woody Allen nostaljisi ve klasiği, şahane diyaloglar (6 Nisan). + Tony London, Serial Killer, tv filmi havasında, belgeselci bir yönü var, kamera, mizansen vasat altı (5 Nisan). + The Devil's Sword (1984), kötü film dendi mi hemen gösterebiliriz, trash klasiği (4 Nisan). + Velvet Vampire (1971), kötü film kontenjanından (3 Nisan). + Seven Below, kötü bir korku dergisi hikayesi (2 Nisan). + Yeni bir kader çizgisi (1 Nisan).

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails