Latif Demirci, gün be gün üreten, iştah ve devamlılık
gösteren yıldız çizerlerimizden… Ne yazık ki pek çok büyük çizerimiz,
Demirci’nin yaşıtları, büyükleri veya küçükleri artık çizmiyorlar. Şu ya da bu
nedenle meslekten uzaklaştılar, kimileri reklam sektöründen gelen siparişlerle
yaşıyor, kimileri vinyet çiziyor, kitap resimliyor filan. İstisnaları vardır
muhakkak da ekseriyeti “çok yanlış yapılıyor çook” tadında siyasete öfkeyle,
mesleğe ilgisizlikle bakarak geçinip gidiyor. Latif Demirci ise çalışıyor,
başka türlü bakıyor yaptığı işe. Sakin, usul usul, mesafeli, tecrübeyle, zekice
eleştiriyor hayatı. Üstelik sadece yaptığı işle hatırlanmak ister gibi medyatik
teşhir ve algının dışında yaşıyor. Öyle ki onu yaptığı işle ilgili konuşurken
bile görmüyoruz.
National
Geoglathif son albümü. Karikatürlere atılan tarihlere
bakılırsa 2012’de tamamlanmış bir çalışma. Her çizerin bir çevre tasarımı,
dünyayı resmetme biçimi vardır. Buna çizgiyi kullanma tercihlerini, kare içi
boşluklarından yüz ifadelerine varıncaya kadar çeşitlenebilecek kendine
özgülükleri katmak gerek. Latif Demirci az çizgiyle anlatan çizerlerden. Görür
görmez onun tarafından çizildiği anlaşılan yuvarlak gözlü, yuvarlak burunlu
karakterlere sahip. Özel bir vurgu yapmadıkça hepsi ince kollu, ince
bacaklılar. Hiç biri pek konuşkan değil. Demirci çizerek, yazıya yüklenmeden
anlatmak istiyor derdini.
Gırgır’da,
dergilerde çalıştığı yıllarda balonu-sözü öne çıkartan bir tarza sahipti. Tek
başına üretmeye başladığında sözü giderek azalttı, üstelik mizah dergilerinde
balonların çoğaldığı, gevezelik düzeyinde diyalogların faş ettiği bir dönemde
bunu yaptı. Gazete okuruna çiziyordu, siyasi ve medyatik gündemi özetleyecek
espriler bulması isteniyordu. Gazete karikatürü, mizah dergilerinde yayınlanan
karikatürlerden mantık olarak farklıdır. İlkinde manşeti ve gazete gündemini
pekiştirmeye odaklanırsınız ve okurunuz, karikatür okuru değildir. O okurun
asıl derdi siyaseten hasmanelik görmek ve rakip partinin eleştirisinin
yapılmasıdır. Öte yandan basit bir ifadeyle, o karikatür olmasa da gazeteyi
satın alacaktır. Oysa mizah dergisi okuru, çizgi ve espri için satın alır
dergiyi. Bir mizah dergisi siyasi tercihlerle satın alınıyorsa eğer bilin ki o
dergi artık az satıyordur.
Yakın döneme kadar gazete karikatürlerinde Türkiye’de 50’ Kuşağı denen
karikatürcülerin bariz bir egemenliği vardı. Turhan Selçuk, Ali Ulvi gibi isimlerin vefatlarından sonra bir
yenilenme olmadı, üstelik tarz da uzun yıllar boyunca eskimişti. Salih Memecan biçimi
“cartoon” havasında sağ tandanslı bir biçim gazeteleri domine etti veya o
tarzın yerine ikame edildi demek gerekiyor. Demirci, Hürriyet’te hem kendi
üslubunu korudu hem de aktüel siyasete yönelik ironik bir dil tutturdu. Daha
sofistike, daha neşeli, daha derinlikli bir espri aurası yarattı. Kişisel
fikrim, pozcu bir suskunluğu, önemli bir şey söyleyecekmiş beklentisini bana
espri olarak çok seviyormuş gibi geliyor. Kişisel memnuniyetsizlikler, farklı
görünme halleri, hinlikler, bir hava yaratma arzusunu epeyce diline doluyor
çünkü.
National Geoglathif, kendi zevki-hayali için çizdiği karikatürlerden
oluşuyor. Ünlü doğa dergisini andıran bir kapak istifi seçmiş kendine. Şehir
doğası, insan doğası, ticaret ve ilişki doğasını anlatıyor daha çok.
Karikatürler dışında açıklayıcı bir yorum ya da yazı kullanılmamış. Karikatür
diyorum ama kimileri için illüstrasyon denebilir, mevcut durumu resmeden
betimleyici çizimler bunlar. Tezatlıklar ilgisini çekmiş, nohut pilavcı
seyyarın hamburger yemesi, kanarya severler derneğinde kavga edenler,
kotrasıyla sahile yanaşıp salaş çaycıdan çay isteyenler, safari cipiyle kenar
mahalleden geçerken video çekim yapanlar gibi tezatlıklar kurmuş, bu türden
çelişkilerle ilgilenmiş. Doğayla kapitalizmi kıyaslamış, kirliliği, çokluğu,
durgunluğu, arzuyu, şehirle kırsalı, doğa sporlarıyla ticareti bir arada
düşünmüş. Albümün bana ilginç gelen tarafı, doğa olgusunu kenar mahalleden yola
çıkarak anlatması. Kediler, saksılar, kanaryalar, seyyar satıcılar ve dar
sokaklarla resmedilen kenar mahalle, canlı bir varlıkmışçasına doğayı özlüyor
ama gel gör ki çatıları uydu antenleriyle dolu, geleneği temsil eden amcalar
teyzeler pahalı cep telefonları, tabletler kullanıyorlar. Zenginler, doğal
gıdalar için şehirden uzakta, o beğenmedikleri ve ayak basmadıkları kenar mahalleleri
andıran eprimiş evlere-bahçelere gidiyorlar, ormanda sağlıklı yaşam için
koşarken seyyarlardan yiyecekler alıyorlar. Beğenme, özleme, rağbet ve taklit
etme, arzunun türlü halleri olarak kendini gösteriyor. Modern zamanların
tuhaflıkları, rekabetçilik, sınıf atlama hırsı, olduğundan farklı görünme
çabası, koşuşturma, yoksullardan uzaklaşma, zenginliğe pervane olma, markalar,
duvardaki tablolar, gecekondular ve villalar, tel örgüler, süs köpekleri ve
başıboş hayvanlar Latif’in espri dünyasının parçaları. Paçalı güvercini görmek
için çatıda toplanmış kuşçular, sergi açılışına gelmiş sanatseverlere
benziyorlar. Lüks arabasının üstüne çıkıp daldaki elmaları toplayan adam
çocukluğunu arıyor vs Pencere önünde oturarak geleni gideni seyreden yaşlı
teyze koruma altına alınması gereken bir canlı olarak görülebilir mi?
Latif Demirci, ustalığının, tekrara düşmeyen yenilikçi bakışının
ürünlerini derlemiş, toplamış. National Geoglathif, güzel albüm.
[2014]
1 yorum:
Tanıttığınız için çok teşekkürler, ilk fırsatta edinmeliyim. Dinlemek bile heyecan ve merak uyandırdı.
Yorum Gönder