-Bize biraz çizgi romanın Türkiye'ye girişini, zaman içinde nasıl aşamalardan geçtiğini nasıl bir kitleyle karşılaştığını anlatır mısınız?
Türkiye’de çizgi roman, gazete ve dergi yayımcılığıyla
bir arada gelişen, yerli üretim olarak yoğunlaşmasını 1950’li yıllardan
itibaren gerçekleştiren bir tür. Önce çocuklara hitap ediyor ama özellikle
yerli çizgi roman, yetişkinlere yönelik bir içerikle varoluyor. Gırgır ve
sonrasındaysa underground niteliğini pekiştiriyor. Bizim çizgi romanımızın en
temel özelliği bu; çocuklar için düşünülmüş ve popülerlik kazanmış üretimimiz
yok gibidir.
-Çizgi romanın gelişimi dünden bugüne nasıl dönemlerden
geçti, kısaca anlatır mısınız?
Bizde çocuk dergileriyle başladı gazetelerde çoğaldı,
sonra mizah dergileriyle devam etti. Telif neredeyse üretim de o mecraya göre
biçimlenir. Yerli çizgi romandan söz ediyorum, yoksa yabancı kaynaklı
dergi-kitap-albümle ilgili bir pazar var, o başka bir mesele, onu yayıncılarla
konuşmalısınız.
- Türkiye'de çizgi romanın popülerliği, bir çizgi
roman üreticisi olarak sizce nasıl?
Neyle kıyasladığımızla ilgili ama bu. Bence ne çok kötü
ne de iyi… Kendi devranında dönüyor. Türkiye’de bir yazarın telifle geçinmesi,
sadece yazarak hayatını sürdürebilmesi çok zordur. Benzer bir sorun çizerler
için de geçerli. Popüler çizerler, popüler çizgi romancılar var, eskiden çok
satan ve doğal olarak çok popüler olan mecralar vardı, şimdi yok, eskisi gibi
yok. O yüzden daha çok çalışmak gerekiyor.
-Aslında bir diğer merak ettiğim basım ve yayım kısmında
hiç sorun yaşadınız mı?
Sorun her zaman olur, önemli olan sorun çıkacağını
bilerek iyimser kalmak ve bunun üstesinden gelmeye çalışmak. 1985’ten beri bu
işin bir biçimde içindeyim, neyle ve nasıl bir okurla karşılaşacağımı bildiğimi
düşünüyorum.
-Çizgi romanı gözlemlediğimiz kadarıyla neden daha çok
erkekler okuyor?
Erkek hikâyeleri anlatılıyor da ondan. Genç kadınların
manga okumasının, kadınların grafik roman okumasının cevabı da burada gizli.
-Hayata geçirmek istediğiniz yeni projeleriniz var mı?
Elbette var, çalışıyorum. Üç ayrı dergide üç ayrı çizgi
romana senaryo yazıyorum, bunun dışında iki ayrı albüm çalışmasını
sürdürüyorum.
-Sizce çizgi roman Türkiye'de hak ettiği değeri
görüyor mu?
Eskiden, yirmi beş yıl önce filan, çizgi romanın
küçümsenmesine üzülür, itibarını, sanatsal niteliğini göstermeye çalışırdım,
gençtim. Şimdi, okurun iyi hikâyesi olan her şeyle ilgilendiğini biliyorum,
işime gücüme bakıyorum. Üretirseniz, iyi hikâyeler anlatırsanız, değer ve
itibar da görürsünüz.
[Soruları, yazacağı bir ödev için Begüm Başarır isimli bir öğrenci sordu.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder