Cumartesi, Kasım 23, 2024

İlk Neorealist

Fotoğraf kesik gibi dursa da değil, hareket halindeki bir arabayı çekmek istemişler... Ne ki, hem arabayı gösterememişler, hem çevre net çıkmamış... Bakınca anlaşılıyor, ne varsa yarım yarım bir fotoğraf... Ama güzel.. 

Arabaya asılmış afişin ilk cümlesi "İlk Neorealist..." diye başlıyor, altta daha büyük puntolarla "Bir Şov" mu yazıyor acaba...

Benim gördüğüm manzara şu, taşrada (ki burası Ankara bile olabilir, İstanbul dışında her yer taşra) şehrin en geniş caddesinde, üstü açık bir Amerikan arabasıyla aheste aheste "akşamki" gösterinin duyurusu yapılıyor: "Kıymetli hemşerilerimiz" diye başlayan bir cümle tekrarı hayal ediyorum, ekolu: "Bu akşam Şato Düğün Salonunda şehrimizde ilk defa olmak üzere bir neoralist gösteri tertip edilecektir." 

Gülerek yazıyorum, Roma Açık Şehir filmini duyurusunu yapıyor "olamazlar". 

Neorealist derken neyi kastediyorlar acaba... Sürnormal saydıkları bir şeyi işaret ettikleri muhakkak, dümedüz akan bir hayatın içinde cayırtılı bir temaşa olmalı...Ayrıksı, nevzuhur ve göz alıcı...Gel de bul işte neorealizmi...

Cuma, Kasım 22, 2024

Harita

Epeydir dolaşımdaymış, ben yeni rastladım. Kaynağını bilmiyorum, yabancılar tarafından hazırlanmış gibi duruyor ya da yabancılar yapsa nasıl yapardı diye düşünen biri tarafından akledilmiş...

Ben şuna takıldım ve espri olarak gülümsedim, Ruslar Antalya'yı biliyor ama Antalya'nın hangi ülkede olduğunu bilmiyorlarmış, duyunca şaşırmadım çünkü Almanların Alanya'yı bildiğini ama Alanya'nın hangi ülkede olduğunu bilmediklerine bizzat şahit olmuştum.
 

Perşembe, Kasım 21, 2024

Kâmıran

Tanpınar'ın, Reşat Nuri için yazdığı nefis bir betimleme var: "O rahat ve güzel bir dildi, değerler üzerinde tatlı anlaşmaydı, dünyamızı sarsmadan bizi tatmin eden bir sorumluluk fikriydi." Eleştiri gibi duruyor, oysa bunu başarabilmek kolay değil. Bugün, konuşulmuyor, hatta hatırlanmıyor diyordu birisi geçenlerde, denk geldim. Cevaben eskilerden kim hatırlanıyor ki demek isterdim....

Reşat Nuri, büyük bir romancı, Çalıkuşu genç yaşta yazdığı bir roman, güzel bir klişe, kuşakları, en çok da subayları ve öğretmenleri etkilemiş bir popüler anlatı. Beyfendi sadece Çalıkuşu değildi demek istiyorum. 

Nasıl anlatsam? Popüler dil kurma mahareti, merhametli karakterlerle kurduğu tahkiyeleri onu çağdaşlarıyla kıyaslanamayacak bir mertebeye ulaştırdı, onu "çok sevilen" bir yazar yaptı. E bu da kıskanılacak bir itibar...Reşat Nuri anlatılırken, hele edebiyatçılar onu konuşurken, işin içinde haset ve imrenme olduğunu unutmamak gerekiyor. 

Yukarıdaki ilüstrasyon, Çalıkuşu'nun revize edilerek yeniden yayımlandığı otuzlu yıllarda kullanılmış, yayıncısı olsaydım, geçen yıl, romanın yayımının yüzüncü yılında bu ilüstrasyonlarla özel bir baskı yapardım. Yaşadığımız iştahsızlık ve heyecansızlık çok üzücü...

Yazıyı niye yazıyorum? İlüstrasyona baktım, Münif Fehim bize kendine ve/veya döneme göre yakışıklı bir Kâmran çizmiş. Magazine iş yapıyorsanız, popüler olanı bilmek ve ona göre üretmek zorundasınız... İdeal olanı "göstermek" işinizin temelini oluşturuyor...

Çevremdekilere gösterdim, beklediğim tepkileri aldım diyebilirim, kimse yakışıklı bulmadı, "amca gibi" dediler, romanı bilenler "çok erkek" durduğunu söylediler filan. Arzu odakları ve her bakımdan "moda" haliyle sürekli değişir, geçmişe bakıp beğenmeme anlaşılabilir bir durum...

Bu ve diğer ilüstrasyonları incelerken şunu düşündüm, Kâmran genç görünmüyordu, kıyafetlerden dolayı bunu söylemiyorum. Otuzlu yıllarda ki bence bu algı altmışlı yıllara kadar sürüyor, erkeklik bir olgunluk gösterisi olarak kuruluyor. Genç görünmek eleştiriliyor hatta... Vaaz ve teşvik edilen şey, ağırbaşlılık, "kocalık" ve "babalık"... Kâmran, uçarı, genç ve iştahlı Feride'yi sakinleştirecek bir "liman" olmalı... Öyle çizilmiş. 

Popüler hafızamız ve bilinçaltımız, Kâmran/Kâmıran'ı bekleyen Ferideler ile doluydu. Nasıl resmedildiği önemli... 
 

Çarşamba, Kasım 20, 2024

Kedi Sevmeyen

Çizgi: Berat Pekmezci

Sahnenin seyircileri

Ellili yıllardan. Neresi bilmiyorum, İstanbul'da bir yermiş. Spor salonu değil de avlu içinde bir yere ring kurulmuş sanki. İşiniz gereği veya merak ederek eski gazeteleri taradıysanız, ellili yıllar öncesinde tuhaf boks maçları yapıldığını fark ediyorsunuz. Yurt dışından çeşitli boksörler turneye çıkar gibi buralara gelip maça çıkıyorlar.  Mekan-salon az olduğundan sinemalarda bile "sahne" alıyorlar.

Hikaye olarak ilgimi çektiği için haberlere kapılıp turneleri takip ettiğimi biliyorum. Esamisi okunmayan bir sürü boksör, dilini bilmedikleri bir ülkeye gelip parasına maç yapıyorlar...Yerli ve yabancı organizatörler, bahisler, polisler, yerel kabadayılar, küçük büyük tartışmalar filan derken neler neler oluyor... Buralara kadar gelen boksörleri, boksörden çok serüvenci saymak gerekiyor...

Bir boks maçını canlı olarak seyretmiş değilim...Bahis oynandığı için seyircilerin çılgınlaştığı, maça çok katıldığı söylenir, yine hiç seyretmedim ama at yarışlarında da benzer tepkiler izlenebiliyormuş. 

En fazla on iki yaşındayken, Ankara'da o yıllarda yaşadığımız mahallede, bir apartmanın bodrum katında, sahiden çok tuhaf bir horoz döğüşü seyretmiştim... Seyretmek de denemez, en fazla beş dakika o ortamda kalabildim. Kalmama izin verdiler demek daha doğru... 

Şaşırdım ve korktum elbette, bu kadar çok bağıran ve küfreden erkeği (amca ve abiyi) daha önce görmemiştim. Üstelik hemen hepsi ortadaki horozlar kadar hoplayıp zıplıyorlardı. Çok sıcak ve havasız gelmişti, bugün dahi hatırladıkça o kokuyu hissediyorum sanki. 

İnsanların maçı-yarışı veya gösteriyi seyrederken değişmeleri, iştah, öfke ve şehvetle izlediklerine "kapılmaları" bana maç kadar seyirlik gelir. Ve mutlaka para, bu kapılmayı daha da koyulaştırıyor. 

Salı, Kasım 19, 2024

Elit

“DP iktidarı döneminde milliyetçi ve muhafazakar kesimlerle kurduğu ilişkilerin kendisini ancak bir yere kadar taşıyabileceğini düşünen Demirel, yeni çevre edinme arayışına girdi. Barajlar Dairesi Başkanı olduktan sonra Ankara’da iktidar elitinin oturduğu semte taşınmaya karar verdi. Ankara’nın Kavaklıdere semti, o dönemde ‘Elit’in ikamet merkeziydi. ‘Yeni Elit’ DP yönetici kadrosu, işadamları ve bürokrasinin üst kesiminden oluşuyordu. Hepsi o yörede oturuyordu. Demirel de evini o bölgeye. Kavaklıdere’ye taşıdı. İyi bir ev kiraladı. Kiraladığı ev Bayındırlık Bakanı Tevfik İleri’nin evine yakındı.”

[Celal Kazdağlı, Demirel’in Liderlik Sırları, Beyaz Yayınları, İstanbul 1999.]

Ben değilim


 Instagramda yokum dedim ama biri benim adıma hesap açmış, şikayet eder misiniz rica etsem...

Related Posts with Thumbnails