Cumartesi, Ekim 02, 2010

Seyrüsefer Defteri 3

+ Arthur Penn ölmüş, gelmiş geçmiş yönetmenlerin en iyisiydi (29 Eylül). + Zeki Müren’le ilgili bir film yapılıyormuş, Ediz Hun oynayacakmış Müren’i…hani olur da bu da mı olur dedirtiyor insana… (28 Eylül) + Shaun The Sheep'i seyretmeyen var mı? Şimdi de Party Animals isimli bir filmi çıkmış. Harika bir Aardman çalışması... Keşfetmek için! (27 Eylül). + Machete, yetmişli yılların ucuz aksiyonlarını andırır biçimde estetize edilmiş. Chuck Norris ile C.Bronson arası bir kahraman, siyasetçi ve mafyözi klişeleri. Amazon kadınların erotizmi ve çeşitli şiddet sahneleri... İlgi çekici bir oyuncu kadrosu var, senaryo yok, mantık yok... R.Rodrigez zaten böyle bir film yapmak istiyor (26 Eylül). + Tuna ile Thinkerbell'e gittik. Parmak kız, küçük peri imgesini Disney dünyası çok sever. Bell, Peter Pan'ın arkadaşı olarak ünlenmiştir aslına bakılırsa... Hafif kıskançtır, sinirlenince kıpkırmızı olur vs... Burada thinker vurgusuna eğilmişler, perimiz hayatı kolaylaştıran küçük icatlar yapıyor. Film, Baba-kız seyirciler için tasarlanmış, iki obur olarak yine de seyrettik (25 Eylül). + Dark House adlı bir Polonya filmi seyrettim. Bir kara film. İlginç, bir ara dağılıyor ama temposu güçlü. Kimi zaman tiyatro oyunu izlenimi veriyor, bu bakımdan da ilginç. (23 Eylül). + Malik Aksel'in Anadolu Halk Resimleri kitabını okuyorum, güzel hazırlanmış bir kitap. Eş zamanlı olarak Moliere'den yapılan iki albümlük Tartuffe uyarlamasını da okuyorum (22 Eylül) + The Lost Skeleton Returns Again (2009) filmini seyrettim. Orta yaşlı oyuncuların oynadığı bir tür komedisi... Vasat altı... (21 Eylül). + Joann Sfar'ın Gainsbourg filmini seyrettim. Sfar, yakın dönemin ilginç çizgi romancılarından. Bizde iki albümü yayınlandı. Film, Fellini havasında... Fransız filmi gibi durmuyor. Gösterişli sahneleri var. (20 Eylül). + BBC yeni bir Sherlock Holmes dizisi yapmış, ilk bölümü beğendim. Günümüzde geçiyor, Holmes ve Watson iyi seçilmiş...İyi oyunculuk var... (19 Eylül). + Betül Gönüllü'nün Araba Sevdası'ndan yaptığı çizgi roman uyarlamasını aldım. Hakkında bir şeyler yazacağım, her çalışmasını görmediğim bir çizerdi, pek çok bölümü başarılı (17 Eylül). + Iron Man 2'yi seyrettim. Rourke etkileyici bir kötü değil, uyuşturucu ve botoks arasında salınıyor. Sanki senaryo onun yapıp edebileceklerine göre yeniden şekillendirilmiş (16 Eylül) + The Flesh and Blood Show (1972) nostaljik bir korku filmi diyelim. Yetmişli yılların estetiği için seyrettim, türe meraklı olmayan için tam bir vakit kaybı (14 Eylül). +Yüksel Akkaya'nın Cumhuriyet'in Hamalları: İşçiler kitabını okuyorum. Yüksel'in çeşitli yerlerde yayınlanmış emek tarihi yazılarından oluşuyor kitap (13 Eylül) + Splice adlı bir BK seyrettim. Fly (1986) ve Species (1995) filmlerini hatırlatıyor. Adrien Brody'iyi severim, yer yer hoş sahneler var ama vasatın altında. Yeni değil herşeyden önce, tipik bir muhafazakârlık taşıyor (12 Eylül). + Çok Film Hareketler Bunlar'ı seyrettim. Güzel skeçler var. Yönetmeni beğendim, cin gibi sahneler kurmuş. Bir sonraki filimini merakla bekleyeceğim (11 Eylül). + Tuna ile Çılgın Hırsız animasyonuna gittik. Seslendirme başarılıydı. Filmi zayıflatan gereksiz bir karakter çokluğu var (10 Eylül) . + Oh Yes hakkında bir yazı yazdım (8 Eylül). + Zeynep Ergun'un Kardeşimin Bekçisi kitabını evirip çevirip okuyorum. Ne güzel kitapmış, sakin sakin ne tatlı yazılmış, çıktığında nasıl kaçırmışım (7 Eylül). + Hüseyin Rahmi'nin Gulyabani romanı Oğuz Demir imzasıyla çizgi romana uyarlanmış, kritize eden bir yazıyı Birgün Kitap'a gönderdim (6 Eylül). + U2 köprüden geçerken metrobüsteydim. İftar gerginliğine, trafikte beklemek de katılınca otobüstekiler öfkeyle küfrettiler adama. El işaretleri, cama vurmalar, bağırmalar... Bir İstanbul seyahatime matrak bir anı kaldı (5 Eylül). + Eyvah Eyvah'ı seyrettim, iyi oyunculuklar var, küçük hikâye, neşeli film (4 Eylül) + One Piece Movie-Strong World adlı bir anime seyrettim, mainstream animasyon ve team trüklerinim tamamı kullanılmış (3 Eylül). + Ridley Scott'ın Robin Hood'unu seyrettim. Russel Crowe sevdiğim bir oyuncudur. Tenderness filmini seyretmediyseniz kaçırmayın, bütünlüklü olarak iyi bir film. Robin Hood'ta Cate Blanchett daha başarılı bir performans gösteriyor. Film, asıl olarak bildiğimiz Robin Hood öncesini anlatıyor, Fransızların Biritanya'ya saldırısı, Normandiya çıkarmasını andırıyor, bana kalırsa filmin değerini epeyce düşürmüş. Çocukların midillilerle saldırıya katılması epeyce naif olmuş. Robin Hood seyretmediğinizi düşünüyorsunuz, teknik olarak çok iyi tasarlanmış bölümler var (2 Eylül).

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails