Borges hakkında Sonsuz Labirent alt başlığını taşıyan
biyografik bir çizgi roman yayımlandı. Bizde daha önce çıkan, Márquez’in
hayatının anlatıldığı Gabo’nun (Desen Yayınları, 2015) yazarı Pantoja’nın
(d. 1971) senaryosunu yazdığı, genç İspanyol çizer Castell’in (d. 1988) çizdiği
albüm, geçtiğimiz yıl İspanyolca yayımlanmıştı. Borges ile ilgili geniş bir
literatür olduğu için, biyografisini “resmetmek,” pek çok başka yazara göre
kolay görünebilir. Konuşmayı çok seven Borges, sayısız kez verdiği mülakatlarında
kendisini ve hayat hikayesini anlatmaktan geri durmamıştı. Diğer yandan söz
konusu mülakatları dikkatle okursanız tekrara düştüğünü, hatıralarını
yinelediğini fark ediyordunuz. Albümü okurken, Borges’in biyografisiyle ilgili
ezberlenen ayrıntıları mı görselleştirecekler yoksa yeni bir hikaye mi
üretmişler sorusu vardı aklımda. Yeni hikayeden kastım, hep söylüyorum, bir
sanatçının, önemli bir insanın biyografisini “yazarken,” bir eşik noktası
üretiliyor. Anlatılan kişi, tahkiye gereği o eşiği/büyük engeli aşıyor ve ancak
o sayede olması gereken kişi oluyor vs.
Borges, 1899 doğumlu; iyi bir çevreden, savaş çıkınca Cenevre’ye
yerleşebilecek kadar zengin ve itibarlı bir aileden geliyor. 15’ine geldiğinde
ana dili dışında üç ayrı dili konuşabilen bir çocuk oluyor. Kütüphanenin ve
kitapların çok sevildiği bir evde büyüyor. O yılların pek çok entelektüeli gibi
genç yaşlardan itibaren şiirle uğraşıyor ve galiba, hayatının sonuna kadar da
asıl olarak kendisini şair sayıyor. Şöhretini fantastik hikayelerinden ve
bibliyomanlığından alan birinin şiirle anılmak istemesi ona özgü bir ironi.
Kalıtımsal nedenlerle tıpkı babası gibi sonradan kör oluyor. Oldukça geç bir
yaşta, 60’lı yaşlarda global bir şöhrete ulaşıyor. İmgesi, sohbeti, bilgisi
şaşırtıcı bir ilgi görüyor, kısa evliliği, annesiyle olan ilişkisi, kütüphane
müdürlüğü anekdotlarla anlatılıyor. “Borgesvari” deyişi edebiyat literatürüne
dahil ediliyor.
Galiba, beni huzursuz eden Borges’in bir karakter olarak derinleşmemesi;
steril bir enformatik iyimserlik de diyebilirdim okuduklarıma. Albümde
görselleştirilmiş, Borges uyur uyanık yatağında yatarken, aile tarihinden
ecdadı tek tek sahne alıyor, çocukluğuyla bir şeyler konuşuyorlar filan.
Şurdaydım, şurdan geldim’den öteye gitmiyor söyledikleri. Borges, “hepinizin
karışımıyım,” diye mırıldanarak bölümü tamamlıyor. Ne ki, hiçbirinin eksiğini
gediğini, “yarasını” görmüyoruz. Hepimiz ailelerimizin yaralarıyla
yaralanıyoruz halbuki, öyle şekilleniyoruz. İyi ve kötüyü, eksiği ve fazlayı,
tıpkı Borges’in ustalıkla kurguladığı gibi bir arada hissediyor ve yaşıyoruz.
Edebiyatın gücü de bu kanayan ve kabuk bağlayan yaralardan çıkmıyor mu? Mesele
dönüp dolaşıp kırık bir aşk hikayesine getirilince bu iyimserlik de
anlaşılmıyor. Öykülerine göndermeler yapıldığını kabul ediyorum ama biyografi
söz konusu olunca “yorum” da bekliyor insan. En azından Borges’in bilinçli
muğlaklığı biyografisinin merkezine oturabilir, düş ile gerçek, şayia ile
şahitlikler arasında anlatılanlar okurun yorumuna bırakılabilirdi sanki.
Çizgi romancılar, Borges hikayeleriyle pek ilgilenmezler, eksik söyledim,
Borges’te onların ilgisini çeken kör kütüphaneci, yaşlı kahin ve hayat dersleri
veren ermiş gibi popüler klişeleridir. O imgeleri çeşitli biçimlerde
kullanırlar. Oysa Borges, serüven edebiyatını çok iyi bilen ve paylaşan bir
yazardı, ilham verici bir memba olabilirdi çizerlere. Grafik roman tür olarak
yaygınlaştıkça giderek ve daha çok yorumlanacaktır diye düşünüyorum. Sonsuz
Labirent, fena bir albüm değil sadece fazla “temiz.” Biliyoruz ki iyi
hikayeler, hafif kirli olmak zorundalar. Yine de Borges’i konuşmak güzel,
hoşuma giderek tartışıyorum. Çizgi roman, yaşadığımız çağda, madem geriliyor,
kendisini ve anlatım biçimlerini değiştirmek zorunda; görünen o ki edebiyata
yaklaştıkça, hassasiyetlerini geliştirecek, bu da onu hem yenileyecek hem de
güçlendirecek. Grafik roman bu sebeple yükseliyor. Borges, bu yüzden zihin
açıcı.
Sabit Fikir, Ağustos 2018
2 yorum:
Blogunuz harika!
Yeni yazımı okumanız beni çok mutlu edecektir. Sevgilerimle!
http://benirva.blogspot.com/2018/09/kendimi-gelistirmek-istiyorum-diyenler.html
Yazınızı, bakış açınızı çok beğendim, ellerinize sağlık.
Yorum Gönder