Pazartesi, Nisan 22, 2013

Bizim Yeraltımızda Neler Vardı Oradan Bakmak Lazım


Salt teorik, bilimsel kitap okuyarak “büyüyen” insanlarla, roman, hikaye, şiir okuyarak “büyüyen” insanlar arasında ne gibi farklılıklar vardır sizce?

Ben bu tür bir genelleme yapamam. Vicdan sahibi olmak ve utanmak daha önemli bence. Yoksa sadece edebiyat okuyan veya sadece bilimsel şeyler okuyan bir sürü salak var. Ha şu var, üniversitede çalıştığım yıllarda edebiyat okuyarak zaman kaybetmek istemeyen çok insan vardı, yazarken takır tukur rapor gibi şeyler yazarlardı. Çok tatsızdı.  

Huxley’den Orwell’e, Orwell’den Tolkien’e, Tolkien’den Eco’ya kadar birçok ismin kitabını okumuş Öcalan, bir tane de yeraltı edebiyatı eseri okumuş: Leonard Cohen’in 6:45 Yayınları’ndan çıkan “Görkemli Kaybedenler” kitabı.  Bu çok dikkatimi çekti. Sizce yeraltı edebiyatı okumak insanı nasıl etkiler, şekillendirir? 

Underground dediğimiz şey, batı dünyasında ve metropollerde serpilmiş bir akım. O örnekler üzerinden kendimize bakarsak yanlışa düşeriz. Vakti zamanında Yılmaz Güney, İnce Memed, Nazım Hikmet, Doğan Avcıoğlu nasıl okundular diye sorarak düşünelim. Bizim yeraltımızda neler vardı oradan bakmak lazım. Nitelik ve içerik tartışmıyorum. Diğer yandan bir militan, mücahit ya da devrimci, batı'da da bu metinleri okudu mu ondan da emin değilim. Cool, sarkastik, bireyci ve pek çok bakımdan hedonist bir hareketle perhizci, misyoner, toplumcu hareketleri kıyaslamak bence çok mantıklı değil. 

Öcalan’ın içinde yer aldığı “devrimci gençlik kuşağı”, “Felsefenin Temel İlkeleri” gibi eserler ya da sol propaganda yapan edebi eserler yerine Beat Kuşağı ve eserleriyle tanışsaydı mesela, bugünkü Türkiye nasıl bir Türkiye olurdu, nasıl bir hayal kurabiliriz? 

Çok farklı koşullardan söz ediyoruz. Bir yas sürecinde olduğumuz için verilecek her cevabın yanlış bir yöne gitme riski var. Ama şunu söyleyebilirim 60'lı yılların başında dünyayla bağımız çok güçlü. Her metin çevriliyor, izliyor ve heyecanlanıyoruz. Siyaset, edebiyat, kültür çok dinamik gelişiyor bence. Bugün hiç hatırlanmayan bir refah dönemi var. O günlerin bohemleri yıl be yıl içe kapanıyor, sert adamlara dönüşüyorlar. Dışarda yaşananları önemsemeyen sağı ve solu belirleyen millici, yerlici bir politizasyon oluyor. Madem What If sorgusu yapıyorsunuz, ben de şunu sorayım: Siyah hareket olmasaydı, Beat Kuşağı varolabilir miydi veya Beat Kuşağı içinde niye siyahların bir ağırlığı yok? Bence bu sorular retorikten öteye gitmiyor. Eğer özgürlükler bağlamında bakacaksak ve ister istemez bugünün sıkışmasıyla yorum yapacaksak, şunu da soralım: Eğer altmışlı yıllarda güçlü bir Kürt muhalefet hareketi olsaydı, bugün daha demokratik bir ülkede yaşıyor olur muyduk ben bilmiyorum. Tek hayalim barış olması. Çok insan öldü.

Agos Şapgir için Özgün Çağlar'ın yaptığı anket




Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails