Perşembe, Kasım 07, 2024

Son Okuduklarım 97

Her iki albüm, mimarlık tarihiyle ilgili bir proje kapsamında üretilmiş çizgi romanlar, animasyonları da varmış, onları görmedim. Meraklısı için not düşeyim, aynı seriden iki ayrı albüm daha önce çıkmıştı. Bir yanıyla özellikle Batı Avrupa müzelerinde satılan türden çizgili kılavuzları andırıyorlar. Diğer yönü ise akademik bir tutarlılık iddiaları, ki genel üsluplarını  daha çok bu hava belirliyor. Zamana, tarihe ve kişilere gösterilen hassasiyet, tahkiyenin önüne geçebiliyor. Yüzen Köşk'ün Anahtarı için dizinin en iyi hikayesi denebilir, Bahadır iyi çizmiş albümleri.

Tatlı Limonlar, annesinin yasını tutan, o süreci henüz atlatamamış genç bir kadının hatırladıklarından oluşuyor. İyimser, trajedisini koyulaştırmamayı tercih etmiş, dokunaklı bir "kadın" anlatısı. Akışkanlığı iyi kurmuş, kanırtmamış, didaktik ve "pop" olmamış başarılı bir grafik roman. Türk-Almancı hikayesi de denebilirdi, Almanya'da yayımlanıp buralara gelen albümlerden. Bulut Bebek, Nuray Çiftçi'nin bant karikatürüydü, Güneş ve Cumhuriyet'te yayımlanmıştı. Kitap olarak kaçırmışım, yayınından birkaç yıl sonra 1994'te çıkmış. Aralıklarla yineliyorum, bizim çocuklar için üretilmiş çok az çizgi dizimiz var. Haliyle çocuk kahramanımız da yok. Bulut Bebek, mizahi bantların klişelerini iyi kullanıyor. Bebeğimiz, bir yetişkin gibi düşünerek espriler de yapıyor, anlamlandırmaya da çalışıyor. Espriler, üzerinden zaman geçtiği için aktüele yenilmiş olsa da, orta sınıf dünyasından çıkarımları var, mizah dergilerinde yayımlanamazmış mesela... Masumluğa, saçmalığa, kontrastlara gülüyoruz. Yetişkinleri görmeden-bazen de duymadan izliyoruz olup bitenleri. Bant karikatürümüzün kısa ömürlü işlerinden, devam edebilirmiş, üzücü.

Çarşamba, Kasım 06, 2024

Yiyeceksin

Çizgi: Berat Pekmezci

Kültablası


Trendyol'da böyle bir şey satılıyor. Aramızda konuşsak, eskisi gibi değil, çok değişti, yaygın biçimde kritize ediliyor,  akademide mizojini hakkında çalışmalar yapılıyor, feminizmin popülerliği, kadın hareketinin yükselişi, genç aktivistlerin dinamizmi şu bu deriz ama, satılıyor işte. 

Hayır, satanı düşündüm, esnaf dediğin her çeşit insanla muhatap olur, esnaftan bunu satarsam dükkanıma-itibarıma zarar verir demesi, vazgeçmesi, doğru davranması beklenir...Hadi onu geçtim, sitenin biz bunu sattırmayız demesi de gerekir... Cidden anlamadım.

Salı, Kasım 05, 2024

Münir Özkul'un saati

Ellili yılların popüler haber dergilerinden biri olan Devir, Münir Özkul'u kapağına taşımış, az şey değil, henüz otuz yaşında bir oyuncu... Dergideki fotoğrafları Ara Güler çekmiş, hakkında yazılan yazıda imza yok ama Altemur Kılıç yazmış olmalı... Övgü dolu, övdüğünün de farkında olan bir yazı. 

Yazıda iki şey ilgimi çekti, ilki bana bir şey hatırlattı, en az çeyrek asır önce eski bir yönetmenle konuşuyordum, çalışırken başına gelenleri anlatıyordu, bir grup oyuncu ve sanatçıyı kastederek "Bakırköylülerbeni aralarına almadılar, yok saydılar" filan diyerek saydırdıkça saydırmıştı. Malumunuz, itibarla ilgili rekabetin olduğu mecralarda gıybet çok olur... Gel gör ki, ben hem Ankaralıyım hem de teotora cemiyetinde kim kimdir pek bilmem... O sebeple çok anlamamış ve "deşecek" sorular sormamıştım.

Yazıyı okurken öğrendim ki Özkul, Bakırköylüymüş... Önemli mi bilmiyorum... 

İkincisi tatlı bir espiriymiş, "Ölmek için yarım saatiniz kaldığını bilseniz ne yapardınız" diye tek soruluk bir anket varmış, Özkul "saatimi satardım" cevabını vermiş zamanında, onu da paylaşmışlar. 

Pazartesi, Kasım 04, 2024

Hacivatın Karısı

Hacivatın Karısı ile yirmi yıl kadar önce kütüphanede başka şeyler çalışırken karşılaştım, sanki kırklı yılların gazetelerinden birinde, muhtemelen Ulus'ta, bir edebiyat eleştirisi yazısında rastlamıştım o eğlenceli dizelere: "Hacivat'ın karısı / İncecikten yeldirmeli / Göz kaş oynatmalı / Gerdan kırmalı / Belden sarmalı / Gülmeli güldürmeli / Rakı süzmeli / Aşık üzmeli / Şiir düzmeli / Hacivat'ın karısı / Beyoğlu'nda gezmeli"

Okuyunca bayılmıştım.

Salah Birsel'i biliyordum, iyi bir okuru değildim ama edebiyat dergilerinde çıkan denemelerinden tanıyordum, o neşeyle, o coşkuyla, o dizelerle ise karşılaşmamıştım. Yirmi yıl dedim ya, en az yirmi yıldır, o yaşlardaki Salah Birsel'in şair olarak daha çok takdir edilmesi gerektiğini düşündüm hep. Acaba dedim hep, Orhan Veli'yi mi andırdı dizeleri... Bilerek abarttım, zihin açıcı olsun diye... Şiirimizdeki delidumanlık hep Orhan Veli ile anılır da ondan.

Yukarıdaki görsel, Salim Şengil'in meşhur Seçilmiş Hikayeler Dergisi kitapları serisinden, Şiir Özel Baskılarından çıkan aynı isimli kitabın kapağı. Turhan Selçuk, şiirlere vinyetler çizmiş, 1955 yılı için hoş tasarımlı bir sunumu var kitabın. 

Turhan Selçuk'un o yıllardaki akışkan, yuvarlak hatlı çizgileri, Salah Birsel'in Kamer hanım'a, Güzin ve Jale'ye hitap ederek yazdığı maceralarına güzel eşlik etmiş. Benim için şiirle karikatürün en uyumlu olduğu albüm olabilir, sorulduğunda ilk aklıma gelen hep Hacivatın Karısıdır ve "aa tatlıdır" derim, yüzüme bir hınzır bir gülümseme oturur. 

Pazar, Kasım 03, 2024

Kesik Baş

Kesik Baş, bir Hüseyin Rahmi polisiyesi, türe bir tutkunuz varsa, veya benim gibi beyfendi nasıl yazmış aceba diye merak ediyorsanız, biraz dağınık olmakla birlikte bir ortalaması var, alın okuyun derim... Yeni baskıları mevcut...

Romandan söz etmeyeceğim, Hüseyin Rahmi'nin tatlı bir gevezeliği vardır, yazarken iştahlanır, birini sever, onun peşinden bizi sürükler, iki kişiyi konuşturur, lafı çok başka bir meseleye getirir... Roman biter, e peki biz o kısımları niye okuduk deriz... Bunun en temel sebebi, yazarımızın esasen tefrikacı olması, aralıklarla yazması, bile isteye uzatması veya nereye bağlayacağını "henüz" bilmediği için vakit kazanması olabilir... 

İşte o kısımlardan birini anlatacağım, romanda haliyle öldürülen biri var, onun kat'li araştırılıyor, adam evinden çıkmış, bir arabaya binmiş bilinmeyen bir yere gitmiş, polislerimiz o arabacıyı bulmak için gazeteye beş yüz lira ödüllü bir ilan veriyorlar... Bu ilan meselesi, o dönemde polisiye türünü taklid ve inşa eden yazarlarımızın çok sık aklına gelmiş... Gazeteler o denli etkili değil halbuki. Artık ne ise, nasılsa, romanda arabacılar gazetedeki ilanı okuyor, duyuyor ve emniyete başvuruyorlar...

Tam da bu noktada Hüseyin Rahmi devreye giriyor ve en iyi yaptığı şeyi yaparak, para için taklalar atan, yalan söyleyen, kurnazlık eden alt sınıflardan insanları konuşturuyor. Arabacılar, ödülü alabilmek için yalan üstüne yalan söylüyor, iki hafiyemizi kandırmaya çalışıyorlar. Hatta bir tanesi, bir İnekçi ile anlaşıp metruk bir evde cinayet mekanının tasarımına bile kalkışıyor, yerde kanlı kemikler şunlar bunlar istifliyor... Neler neler… 

Kapak resminde Münif Fehim'in çizdiği sahne de öyle... Sarhoş Nafiz, paraları tüketmiş ve zilzurna bir halde, kaynanasının gönlünü almak için satın aldığı lahanayla birlikte eve dönerken kuyuya düşüyor, işte adamcağızı oradan çıkarmak için toplaşanlar, aralarındaki konuşmalar filan bizi "kıkır kıkır" güldürürken... lahana sanılan kesik bir baş çıkıyor ortaya... 

Yani laf "ebeliğiyle" dolandırıyor Hüseyin Rahmi, gezdirip duruyor bizi...İddialı bir cinayet, zeki bir katil, işini iyi yapan polislerden çok o gezintiyi okuyoruz, polisiyeyi mahalleye, arabacıya, lahanaya, kaynanaya getirmek...ben seviyorum, hoşuma gidiyor o ayrı...

Cumartesi, Kasım 02, 2024

Bak bir varmış bir yokmuş

Çeyrek asır olmuştur, istisnasız her gün ilüstrasyon sitelerine, belli başlı isimlerin üretimlerine bakarım. Yukarıdaki çizimi yakınlarda gördüm, çizeri tarafından belirtilmemesine karşın benim bildiğim bir pulp ilüstrasyonuna yeni bir yorum getirilmiş... Yani dedektifin yerine Franki, genç kadının yerine Mumya-Kadın çizilmiş filan diyelim... 

Buraya kadar her şey tamam, ama onca işimin arasında neydi bunun orijinali, kim çizmişti diye takıldım, şu olabilir, bu olabilir, google taramaları yaptım, evdeki albümleri indirdim ve ne yazık ki bulamadım. Böyle olunca, hafif tertip tırlatıyor, başka bir işe geçemiyorum. Son çare olarak chatgpt ile hasbihal ettim, doğal olarak o da bulamadı, matrak bulduğum için paylaşayım istedim, çünkü yazışmalarımız sonunda aşağıdaki resmi "çizdi". Eyvah kere eyvah diyorum...

Related Posts with Thumbnails