Yukarıdaki kare, bizde (ilk olarak Doğan Kardeş dergisinde) Tetikçi
adıyla yayınlanan Le Tueur’un Long Feu isimli birinci albümünden. Karede görünen kitaptan söz edeceğim. Orijinal adı
Der Kampf mit dem Dämon. Hölderlin – Kleist
– Nietzsche olan genellikle Nietzshe adıyla sunulan Zweig kitabının
Fransızca baskısı resmedilmiş... Bizde Gürsel Aytaç çevirisiyle ve
Kendileriyle
Savaşanlar adıyla İş Bankası Yayınlarından çıktı.
Çizgi romanın kahramanı olan
kiralık katilin sıkıntı dolu hezeyanlarını izlerken ve tam da intiharın eşiğine
geldiği anda görüyoruz kitabı. Başarılı bir gönderme, biliyorsunuz Zweig da dramatik bir biçimde intihar ederek hayatını sonlandırır. Sadece o değil, düzelteyim, Zweig’in kitabında anlatılan isimlerden Hölderlin
intiharın eşiğinde sayılarak, hayatının son günlerini gözetim altında geçirir. Bir diğeri olan Kleist
intihar eder ve nihayet Nietzsche ise zihinsel yeteneklerini yitirerek ölecektir.
Metinlerindeki tutarsızlıkların Sifilis hastalığından kaynaklandığı iddia
edilir. Kitap, ister istemez ölümle ve ölmekle ilgili kafa yoran, o kıyılarda gezinen sanatçıları anlatır.
Diabolik Yaz, güzel ve yeni bir hikaye. Nostaljisi de var, muamması da...Yeniliği şurdan, tabii ki, böyle bir hikaye ve kurgu, çizgi roman için farklı ve yeni duracak... Benim kastettiğim, edebiyat için de sinema için yeni durması... Garip bir yerden başlıyor anlatacaklarına, oğul, babasının öleceğini ta en baştan söylüyor. Elli yıl önceki bir muammayı okuyoruz. Hikaye, hem polisiye hem de büyüme hikayesi gibi duruyor. Arada kalmışlığı, melezliği başarısının nedeni. Pulp ile soğuk savaşı, gençlerle ebeveynleri, Nazilerle komünistleri, sağcılarla solcuları, aşkla cinselliği, suçla cezayı iyi "karıştırıyor". Ben finalden çok, gittiği yoldan ve ayrıntılarından hoşlandım. Diabolik abartısında "büyük hikaye" ve "pulp" gözüküp "küçük" ve "edebi" kalabilmek-olabilmek maharet ister. Diabolik Yaz, bunun üstesinden gelmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder