![]() |
Yaklaşık yirmi yıl önce bu kapağı yüksek lisans ve
doktora öğrencilerime gösterdiğimde, çoğu kişi onu “ayıp”, “nahoş”, “arkaik” ya
da “anlamsız” bulmuştu. Oysa her dönemin kendi normalleri vardır. Türkiye’de
mizah dergilerinin neredeyse tamamında- özellikle başlangıçtan 2000’lere kadar-
“kadın bedeni” erotik bir unsur olarak sık sık karikatürün parçasıydı.
Paylaştığım kapaktaki espri, üretildiği yıllarda kimse tarafından “pornografik”
sayılmıyor, “flörtöz mizah”, “erkek dergisi şakası” ya da “şehirli espritüellik”
olarak görülüyordu. O dönemde “ahlak” değil “estetik sınır” tartışılıyordu.
Kapakta ne var? Patron figürü otoriteyi, genç sekreter
ise hem baştan çıkarıcı hem de mağdur olanı temsil ediyor. Mizah, cinsellikten
çok “ahlâkî çelişki”ye yaslanıyor: ciddi ve vakur görünen orta yaşlı adam, kapı
arkasında rezilleşiyor. Karikatür hem güldürüyor hem hicvediyor (!) Laura
Mulvey’den ilhamla söylersek, “karikatür de tıpkı sinema gibi erkek bakışına
göre biçimleniyor; kadın, bakılan bir nesneye indirgeniyor.”
Bugün bu tür bir espri iki nedenle yeniden üretilemez.
Birincisi, toplumsal cinsiyet farkındalığı var: sahne
artık “eril bakış”ın (“male gaze”) ve cinsel tacizin temsil biçimi olarak
okunuyor. Kadın bedenini teşhir ettiği ve şiddeti normalleştirdiği hemen fark
ediliyor.
İkincisi, dijital yayıncılığın ahlak algoritmaları:
çıplaklık, şiddet ima eden temas veya güç asimetrisi içeren mizah doğrudan “banlanıyor”,
uygunsuz içerik” olarak sınıflandırılıyor. “Retro mizah” dahi olsa, algoritma
ve etik kurullar bunu otomatik olarak filtreliyor.
Bugün mesele estetikten çok bağlam meselesi. Ben bile bu
görseli blogumda yayımladığım için şikâyet edilebilirim. Üstelik kişisel olarak,
bu tür esprileri her zaman anlamsız bulmuşumdur; editoryal olarak hangi okura
hitap ettiklerini bile açıklamak zordur.
Yine de bu tür örneklerin verimli bir yönü var: tartışma
açıyorlar. Derslerde hep şu soruyu sorardım: Bu espri normaldi ve ne zaman
“normal sayılmaz” hale geldi? Bu basit soru bile bizi feminizmin yükselişiyle,
kadın bedeninin temsiline yönelik itirazların tarihiyle yüzleştiriyor.
Akbaba dergisi bu tür esprileri kullanıyordu; Gırgır da
1970’lerde benzer bir hattı sürdürdü. Ama 1980’lerin ortasından itibaren
üreticiler bu tarzın artık itibar kaybettirdiğini fark ettiler. 1990’larda özel
televizyonlarla erotizm mizahın değil, reklam ve popüler kültürün malzemesi
haline geldi. Mizah dergileri bu rekabeti kaybetti. 2000’lerden sonra ise dijital
sansür mekanizmaları ve sosyal medya etiği devreye girdi; artık herkesin
konuştuğu bir tabu haline geldi.
Özetleyelim, bu espri ve görsel, 1950’lerde bir şaka olarak görülüyordu. 1980’lerde
tartışmalı oldu, 2000’lerde
artık problemliydi,
editör, üretici ve okuru huzursuz ediyordu. 2020’lerde tartışmasız biçimde ihlal
sayılıyor ve dolaşıma giremiyor.
![]() |


1 yorum:
Merhabalar.
Şu anda mizah diye bir sanat da anlayış da kalmadı zaten. Mizahımızı yitirdik. 1955 doğumluyum. Akbaba dergisinin dönemimdeki sayılarında kullanılan mizahı çok iyi hatırlarım.
Selam ve saygılarımla.
Yorum Gönder