![]() |
Gölge için Akbaba taklidi dedim ama şu notu düşmek
gerekir: Taklitçiler çoğu zaman taklit ettiklerini eleştirmeye de girişirler.
Gölge’nin çeşitli sayılarında Akbaba’ya sataşıldığı görülüyor. Bilemiyorum,
belki sorsalar Akbaba da bir Fransız dergisinin taklidiydi
diyecekler. Gölge, fikren ne CHP ne de DP'liyiz demiş ama sonradan
o iddiası da berhava oluyor.
Yazıyı Gölge'yi anlatmak için yazmadım, bir
sayısında Aziz Nesin'i saldırmışlar (eleştirmişler diyemiyorum), bana kalırsa
nefret suçu içeren şeyler yazmışlar, o sebeple yazıyorum.
Kimi okurlar “Aziz Nesin’den niye yazı almıyorsunuz?”
diye sormuşlar - sahiden sormuşlar mı belirsiz. Nesin, Gölge’ye yazmak ister
miydi, o da meçhul. Ama dergi bu “soruyu” fırsat bilip nefretini açıklamak için
vesile etmiş. Tadını çıkararak şöyle yazmışlar:
"Akbaba'ya yazar, Dolmuş'a
yazar, Yeni Gazete'ye yazar, Eski Mecmua'ya yazar. Fakat çok meşhur
Aziz Nesin Efendi ne yaparsa yapsın Gölge'ye yazamaz. Para istese
günahımızı bile vermeyiz. Bedava yazsa kabul etmeyiz. Üste para verse, yine
faydasız"
Sonrasında maddeler halinde “Nesin neden komünisttir”
diye bir listelemeye girişiyorlar: 1950’de Yeni Başdan’ı çıkarmış, Marko Paşa’da
çalışmış, Merhum Paşa, Malum Paşa onun eserleriymiş, komünist olduğu için Bursa’ya
sürülmüş, hapse girmiş, Sayın Menderes meclis kürsüsünde ismini verip “komünist”
olduğunu söylemiş… vs.
Bir başka pasajda Sabahattin Ali’ye uzanıyor nefret:
“Yaşadığı
müddetçe hep Kremlin ağzı ile -
yani sahibinin sesi ile
- ürüyen ve nihayet
bir hayır sahibi tarafından çok özlediği affedersinizlerin cennetine yollanan Sabahattin Ali’nin Marko Paşa’sını
hatırlarsınız. İşte Aziz Nesin bu Marko Paşa’nın tesadüfen en gözde elemanı idi.”
Üsluplarıyla tam bir antikomünist sağcı yayın oldukları ortada.
Her bakımdan tatsızlar... Tabii ki dönem havasını anlıyorum ama katılamıyorum, yazılanlara
eleştiridir diyemiyorum. Belki asıl amaç Akbaba'yı yaralamak, ihbar
etmek, rakibi yaftalamak...
Yazının altında imza yok. Kim kaleme aldı belli değil.
Ama derginin sahibi Turgut Atasoy’un izleri hissediliyor. Atasoy, Gölge’den
önce İstanbul adlı bir sanat-edebiyat dergisi çıkarıyor; pek bilinen bir yayın
değil. 27 Mayıs’tan sonra Yol adlı başka bir dergi daha çıkarıyor; o da sağcı
bir Atatürkçülükle var olmuştu. Antikomünizm orada da baskındı diye
hatırlıyorum.
Bu tür polemiklerde, tahkir ve tezyif edici dille bir
saldırıya geçildiğinde , hep şunu düşünürüm: O dergide çalışan karikatüristler
ne hissediyorlardı acaba? Gölge'de Oğuz Aral, Bedri Koraman, Yalçın Sade
gibi bir kısmı Nesin'le çalışmış, hasbihal etmiş pek çok mizahçı var örneğin. Tam
da böyle zamanlarda siyasetten ne anlıyorlardı? İnsani olarak ne kadar rahattılar?
Otuz beş yıl önce Turhan Selçuk’a sormuştum, “27 Mayıs’tan önce solculuk nedir
bilmiyordum,” demişti. Kim bilir, belki karikatürcüler Aziz Nesin’den
korkuyorlardı -onun gerçekten bir “komünist ajan” olabileceğini düşünüyorlardı.
Türkiye’nin karışık dönemleri hiç bitmiyor. Sallayan
sallayana, kahreden kahredene… Geçiyor ömrümüz, bir türlü sakinleşemiyoruz.
![]() |



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder