Perşembe, Ekim 02, 2025

Dipfeykin galipleri

Doksanlı yıllarda medya çalışmalarında en çok duyduğumuz kavramlardan biri “manipülasyon”du. Her makalede, her konferansta, her ders kitabında karşımıza çıkıyordu. Devletler vatandaşlarını, güçlüler zayıfları, Batı Doğu’yu, Amerika komünistleri ve nihayetinde “dünya”yı manipüle ediyordu. Olaylar çarpıtılıyor, gerçek yeniden kurgulanıyor, bizler de güçlü olanın gözleriyle görmeye, onun diliyle konuşmaya başlıyorduk vsvs

Sonra internet geldi ve bütün tabloyu altüst etti. Çarpıtılmış enformasyonun devlet aygıtlarını aşarak bireylerin elinden, cep telefonları aracılığıyla sınırsızca dolaşıma gireceğini öngörmemiştik. Devlete karşı bir eleştiri repertuvarımız vardı ama komşunun, arkadaşın ya da anonim bir sosyal medya hesabının ürettiği “gerçek” karşısında hazırlıksızdık.

Bugün o kadar çok yanlış malumatla kuşatılıyoruz ki… İnsanlar bundan şikâyetçi, ama aynı zamanda inanmak istedikleri gerçekleri seçip paylaşıyorlar. Beğendikleri bir “hakikat” üretiliyor ve onlar da sınamadan çoğaltıyorlar. Algı sınırlı, dikkat parçalanmış, imgeler ve enformasyon bombardımanı altında doğrulama neredeyse imkânsız.

Sahte içerikler çoğaldıkça “doğru”nun dolaşımda kabul görmesi de zorlaşıyor. Deepfake çağından söz edilmesi boşuna değil. Bilgiye güvenmiyorsak, argümanlara inanmıyorsak, bunun sonuçlarını zaten yaşıyoruz. Dünyanın pek çok ülkesinde sağcı partilerin ve popülist liderlerin iktidara gelmesi tesadüf değil.

Keskin ifadeler, otoriter çıkışlar, büyük iddialar neden bu kadar popüler? Çünkü insanlar belirsizlikten yoruldu. inanmak, güvenmek, öngörülebilirlik arıyor. Çoğulculuğa, demokrasiye ya da herkesin fikrini özgürce söylemesine rağbet etmiyorlar. Hatta tam tersine, bunların kaosu büyüttüğünü düşünüyorlar.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails