![]() |
Sonra internet geldi ve bütün tabloyu altüst etti.
Çarpıtılmış enformasyonun devlet aygıtlarını aşarak bireylerin elinden, cep
telefonları aracılığıyla sınırsızca dolaşıma gireceğini öngörmemiştik. Devlete
karşı bir eleştiri repertuvarımız vardı ama komşunun, arkadaşın ya da anonim
bir sosyal medya hesabının ürettiği “gerçek” karşısında hazırlıksızdık.
Bugün o kadar çok yanlış malumatla kuşatılıyoruz ki… İnsanlar
bundan şikâyetçi, ama aynı zamanda inanmak istedikleri gerçekleri seçip
paylaşıyorlar. Beğendikleri bir “hakikat” üretiliyor ve onlar da sınamadan
çoğaltıyorlar. Algı sınırlı, dikkat parçalanmış, imgeler ve enformasyon
bombardımanı altında doğrulama neredeyse imkânsız.
Sahte içerikler çoğaldıkça “doğru”nun dolaşımda kabul
görmesi de zorlaşıyor. Deepfake çağından söz edilmesi boşuna değil. Bilgiye
güvenmiyorsak, argümanlara inanmıyorsak, bunun sonuçlarını zaten yaşıyoruz.
Dünyanın pek çok ülkesinde sağcı partilerin ve popülist liderlerin iktidara
gelmesi tesadüf değil.
Keskin ifadeler, otoriter çıkışlar, büyük iddialar neden
bu kadar popüler? Çünkü insanlar belirsizlikten yoruldu. inanmak, güvenmek, öngörülebilirlik
arıyor. Çoğulculuğa, demokrasiye ya da herkesin fikrini özgürce söylemesine
rağbet etmiyorlar. Hatta tam tersine, bunların kaosu büyüttüğünü düşünüyorlar.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder