![]() |
Güçlü olanın. Devletin, sermayenin, Batı’nın, Amerika’nın… Onların kurguladığı gerçek bize “doğru” olarak sunuluyor. Elbette boşluklar, sızıntılar, farkındalık anları oluyor; diyalektiğin gereği oluyor. Baba ya da aile de başlangıçta “mutlak doğru”dur, büyüdükçe anlarız ki o kadar da doğru değillerdir. Öğrendiklerimizden kuşku duymak, farkındalık geliştirmek bizi daha hakkaniyetli kılar. Yoksa ne desek boş, güçlü kimse, onun doğrusunu kabulleniyoruz.
Peki internet bu denklemi nasıl bozdu?
Çünkü bilgi üretimi devletlerin tekelinden çıktı. Artık komşunun, sınıf arkadaşının, anonim bir sosyal medya hesabının ürettiği içerik de dolaşımda. Ve bu içerik en az devletlerin propagandası kadar etkili. Her kriz anında internetin yavaşlatılması boşuna değil. O içeriklerden korkmasalar, buna başvurmazlardı. Ama mesele sadece devletin tepkisi değil. Biz de tek tek huzursuz olduk. “İktidarın gözüyle görmek” değil yani, okur yazarlar, yazıp çizenler, akademisyenler akla kim gelirse artık, hepimiz, bu yeni durumları nasıl yorumlayacağımızı bilemedik. Siyaset, teori, gündelik hayat internetle birlikte başka bir şeye dönüştü. Geçen gün biri “Adorno demekle olmuyor” dedi bana. Adorno da bu yeni gerçekliği öngöremezdi.
Komşunun paylaştığı sahte videoya karşı ne yapabilirdik?
Herkes gibi seyrettik. Hazırlıksızdık. Devletin ideolojik aygıtlarına karşı teorilerimiz vardı ama bireysel üretime dayalı sahte içeriklere karşı bir savunmamız yoktu. Küçümsedik veya önemsemedik ama o üretimler dolaşıma girdiler ve bir etki yarattılar, halen de yaratıyorlar.
İnsanlar inanmak istedikleri bir hakikati seçtiklerinde, gerçeğin artık bir önemi kalıyor mu?
Çoğu zaman hayır. Çünkü seçilen “hakikat” sınanmadan çoğaltılıyor. Bu gerçek bir kaos. Bir örnek: yakınlarda “Mevlana Moğolların casusuydu” diye bir iddia duydum. Doğru mu yanlış mı tartışmıyorum. Mesele şu: hakikati yeniden kurma iştahı ve iddiası hiç bitmiyor.
Deepfake çağında doğruya nasıl güvenebiliriz?
Güven meselesi kapitalizmle zaten netameliydi, eskiden de az güveniyorduk, endişeliydik. Deepfake ile dibe vurduk mu diyeyim. Artık gözlerimizle gördüğümüze bile şüpheyle yaklaşmak zorundayız.
Popülistlerin yükselişi gerçekten tesadüf mü?
Hayır. Bilgiye güvenin çöktüğü yerde güçlü ve keskin sesler öne çıkıyor. İnsanlar belirsizlikten yoruluyor, kesinlik arıyor.
Çoğulculuk gerçekten kaos mu demek?
Popülistler böyle söylüyor. Ve kitleler de buna inanıyor, çünkü çoğulculuğun ürettiği gürültüden bıkmış durumdalar.
Yoksa biz mi artık belirsizliği taşıyamıyoruz?
Belki de. Asıl mesele bu olabilir. Belirsizliği tolere edemeyen insanlar, kesin söz söyleyenlere, net konuşanlara daha kolay güveniyor.
![]() |


2 yorum:
Bu hep böyle değil miydi? İnsanın içgüdüsel düzen anlayışı / arayışı.
Hatırlıyorum Midnight Express 80 darbesinin hemen öncesinde yapılmış, 90’ların ortasına dek etkisi hala sürüyordu ve heryerde aleyhinde propaganda yapılıyordu. Nasıl da yanlış yansıtılıyordu çiçek gibi hapishanelerimiz.. Ben daha ilkokulu yeni bitirmiştim, yıl 91 falan olsa gerek, 10-11 yaşında anadolu lisesinde ingilizce öğrenen bir çocuk olarak mektup arkadaşlarım vardı. Almanya’dan bir kızcağızla bu filmi tartıştığımı hatırlıyorum. Delicesine savunmuştum memleketimi. Yahu sen kimsin daha çocuksun, hapishane mi gördün ömründe?
İnanç işte, güçlünün hakimin dediğine inanıyor ve kendi fikrinizmiş gibi savunuyorsunuz, çok doğru tesbitler.
Sanıyorduk ki internet bize özgürlük ve özgünlük getirecek, tam tersi oldu, iyice paranın ve gücün etkisine girdi dünya. Deepfake ile artık her şey mümkün ama gücü olan için mümkün..
Katkı için teşekkürler
Yorum Gönder