Çarşamba, Şubat 27, 2019

Serüven, Çizgi Roman Araştırmaları Dergisi İçerik Dökümü



Sayı 1, İlkbahar 2004
Levent Cantek – Başlarken
Başak Önsal – Çizgi Romanı Anlamak
Şenol Bezci – Çizgi Roman ve Toplumsal Duyarlılık
Mehmet Mengü – Dr. Jekyll ve Mr. Hyde
Tanyel Ali Mutlu – Kızıl Tehlike!: Bir Korku Masalı
Levent Cantek – Faruk Geç: “Misyonumu Tamamladığıma Eminim”
Levent Cantek – Faruk Geç’in Gerçek Hayat Hikayeleri Dizisinin Başlangıcı: Boğaziçi Rüzgarları
Orhan Berent – İki Kahraman ve Düşündürdükleri
Altuğ Işığan – Ken Parker Uzun Tüfek Serüveni Senaryo Çözümlemesi
Kosta Ceran – Çizgi Romanların Erotik Boyutu
Graziano Origa – Milo Manara: “Çizgi Roman Ayakta Kalmasını Bilir” – Çev. Orhun Yakın
Reşit İmrahor – Çıt
Necdet Şen – Gırgır, Bir “Okul” muydu?
Gökhan Demirkol – Küçük Adamların Tanrısı
Funda Şenol – Cihangir’in Vicdanı Erdo Erdoğan Dağlar’ın Cihangir Günlüğü
Batuhan Cantürk – Yarım Yüzyıllık Bir Fenomen: Bob Morane!
Ömer Çalışkan – Tercüman Çocuk: Bir Çizgi Roman Dergisi

Değinmeler: # Nurşen Güllüoğlu – Çizgi Romanların Çocukları# Mehmet Ekin Gayretli – Türkler Mangaya Dalış Yaptılar... # Christopher Brayshaw – Bir Mike Mignola Röportajı – Çev. Can Yalçınkaya

Kitap Eleştiri: # L.C. – Otisabi, Başımdan Geçti Bunlar, Epsilon Yayıncılık, 2004 # F.Ş. – Kemal Gökhan Gürses, 40’ından Sonra, İş Bankası Yayınları, 2004

Polemik: #Zeynep Akkuş – Kime Ne Yalan Borcum Var ki?


Sayı 2, Yaz 2004
Levent Cantek – Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın
Umberto Eco – Süpermen Miti 1 – Çev. Ahmet Gürata
Şenol Bezci – Maus Vakası
Spiegelman Maus’u Anlatıyor – Çev. Ş.B.
Engin Deniz & Can Yalçınkaya – David Mack ve Çizgi Roman Görselliğinin Evrimi
Kemal Karataylı – Edebiyat Çizgi Romana Ne Katar?
F.Ş. – Türk Edebiyatında Çizgi Roman Değinmelerine Birkaç Örnek
L.C. – Taşralı Bir Osmanlı Kızının Harikulade Serüvenleri
O.B. – Tersyüz
Haluk Kalafat – Dampyr: Kötülüğün Tohumundan Doğan Umut
Can Yalçınkaya – Beat Kuşağı, Alacakaranlık Kuşağına Düşerse: Kara Işık
Esin Bayraktar – Seyahate Çıkma! Ölürsün...
Tanyel Ali Mutlu – Cumhuriyet Gazetesi Sunar: Memo, Kutsal Kale
Funda Şenol – Piyale Madra’nın Ütopyasında Gezinti Piknik Üzerine Düşler, Düşünceler...
Levent Cantek – Şahap Amca Kara Pençe’ye Karşı Kırklı yıllarda yaşanmış dehşetengiz heyecan ve muamma hikayesi
Erdal Dağtaş – Anlatılan Senin Hikayendir! Kemal Gökhan Gürses’in Zonta-Entel Savaşları...
Kaan Ertem – LeMan, Hayat, Mizah ve saire...
Bülent Tellan – Joker
Orhan Berent – Yorulmayan Bir Kötü Adam: Profesör Hellingen
Aykut & Erkut Erdem – Manga’nın Globalleşme Sürecinde Katsuhiro Otomo’nun Akira’sı
Kosta Ceran – EC Comics ve Sansür
Jean-Pierre Mercier – Frankofon Çizgi Romanın Yeni Yüzleri – Çev. Linda Stark
L.C. – Fransız Öpücüğü
Gökhan Demirkol – Ayaküstü Röportajlar
Linda Stark – Mercier: “Sonsuza Kadar Denenmiş Reçeteler Üzerinden Çizgi Roman Yapmaya Devam Edemeyiz”
L.S. – Bunun Faili Kim?
Isabelle Delauney-Kaplan – Cennetin Yedi Adı

Değinmeler: # Başak Önsal – İmaj <-> Metin # 100. Sayı # Fehmi Ardalı – Blake ve Mortimer # Sandman: Düş Ülkesi # Berardi’nin Yazdığı Teks # Wolverine/Kardeşlik # Aziz Tuna C. – Sıhhatli Muhalif Takvimi


Sayı 3, Sonbahar 2004
Levent Cantek – Ağır Giden Sağlam Gider, Sağlam Giden Uzağa Gider...
Levent Cantek – Türkiye’de Polisiye Çizgi Romanlar
Orhan R. Yüreğir – Ölüm Edebiyatı
Altuğ Işığan – Nick Raider, Geronimo Davası
Oğuz Eren – Polisiye Okuru Gözüyle Nick Raider ve Julia
Esin Bayraktar – Detektif Parker
Tanyel Ali Mutlu – İyi Giyinen Kötü Adam: Torpedo
Levent Gönenç – Kendini Çizen Çizerler ve Otobiyografik Çizgi Romanlar
Umberto Eco – Süpermen Miti 2 – Çev. Ahmet Gürata
Mehmet Avni Arıduru – Jean Michel Charlier Resimlerin Ardındaki Düş Kurgucusu
Levent Cantek – Galip Tekin Sözlüğü
Kutsi Akıllı – Galip Tekin, Türk Çizgi Romanındaki Fantastik Sürgün
Gökhan Demirkol – Karanlık Sularda Tekinsiz Çizgiler
Aykut & Erkut Erdem – V For Vendetta
Barry Kavanagh – Alan Moore V for Vendetta’yı Anlatıyor
Simge Göksoy – ‘Tenten’ ve ‘Caza’ İki Çizgi Roman Örneği Üzerinden Bir Söylem Analizi Denemesi
Batuhan Göktürk – Tenten Analiste Giderken Neyi Gizledi!
Simge Kırcan – Julia, Freud ve Diğerleri
Sabri Esat Siyavuşgil – Psikolog Gözüyle Zararlı Neşriyat
Kaya Özkaracalar – Türkiye’de Yayımlanan Disney Çizgi Romanlarının Tarihçesi

Değinmeler: # Başak Önsal – Bir Yazı Üzerine # Ümit Kireççi – Comicslerde “Protesto Etme Hakkı”na Dair Mesajlar # Linda Stark – Filmi Nedeniyle Garfield Hakkında Birkaç Not # Aziz Tuna – Milliyet Sanat’ın Çizgi Roman Dosyasında Çizerler Ne Dedi? # Acar Kadı – “Auteur Mes’elesi”ne Katkı # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli Muhalif Takvimi


Sayı 4, Kış 2004
Levent Cantek – Dumanı Tüten Bir Sayı Daha
Levent Cantek – Türkiye’de Bilimkurgu Çizgi Romanları: Kahramanlar ve Büyücüler
Aykut & Erkut Erdem – Masamune Shirow’un Kabuktaki Hayaleti: Japonya’dan Siberpunk Bir Manga
Masamune Shirow’la Röportaj – Çev. Esin Candaş & Onur Alparslan “Alpin”
Tanyel Ali Mutlu – Yoldaş Süpermen
Nelson Bridwell – 1930’lardan 1980’lere Süpermen
Orhan Berent – Kahramanlık Hikâyelerindeki Kadınlarla İlgili Bir Deneme
Batuhan Cantürk – Yanılsamaların Ortasında Bir Alacakaranlık Kuşağı: Magico Vento
Aydan Çelik – Hadimli: “O zamanlar telif hakkı diye bir şey yoktu.”
Hey Moebius Gelsene Türkiye’ye! – Çev. Linda Stark
Blueberry Pelikülde – Jean Giraud ile Söyleşi – Çev. Mehmet A. Arıduru
Jean Giraud – Yaşamöyküsü – Çev. Mehmet A. Arıduru
Gökhan Demirkol – Kurt Puslu Havayı Sever
Münir Alati – “Tübitak” ... Ya da Tübi-takma...
Memo Tembelçizer – Literatüre Katkı
Simge Göksoy – Çizgi Kare, Çizgi Bant, Çizgi Roman Çerçevesinde Yazı-İmaj İlişkisi
Fehmi Adalı – Gerhard Förster: “Giderek çoğalan aktif bir okuyucu var.”
Erol Üyepazarcı – İki Naif Polisiye çizgi Roman Örneği: Zıpzıp Hasan ve Resimli Mayk Hammer
Menderes Cemgil – Büyük Ateş Diye Bir Dergi...
Kosta Ceran – Vampirella’nın Yaşamı
Şenol Bezci – Çizgi Roman ve Akademi
Kaya Özkaracalar – 1940’tan Bol Çizgi Romanlı Bir Çocuk Dergisi: Çocuk Dünyası
Forum: Türkiye’de Çizgi Romanın En Önemli Sorunu Nedir?  

Değinmeler: # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli Muhalif Takvimi

Sayı 5, İlkbahar 2005
Levent Cantek – Bahçe Dua Değil, Çapa İster.
Levent Cantek – Yerli Çizgi Romanda Kadın: Cadılar ve Cariyeler ile İlgili Bir Deneme
Burcu Yılmaz – Piyale Madra’nın Ademler ve Havvalar’ı
Ş. Bezci & K. Fırat – Ramize Erer: “Beni başka türlü değerlendirin.”
Şenol Bezci – Ramize’nin Kadın Suretleri
Esin Özbek – Tak Kanatları
Batuhan Cantürk – Julia, Sinemasal Çizgi Roman Üzerine Düşünceler
Simge Kırcan – İsyankâr, Öfkeli Bir Kız: Pat O’Shane
Esin Özbek – Red Sonja: Şunu da Bilin ki Prensim...
Firuz Kutal – Kuzey Işıkları 1
Emre Kuzuoğlu – Honour Among Punks
Richard Marschall – Hal Foster, Alçakgönüllü Bir Öncü – Çev. Esin Belit Sağ
Süleyman Sipahi (n.d. Gambit) – Sin City: Güç ve Kadınlara Dair
Aykut & Erkut Erdem – Dylan Horrocks’in Hicksville’i: Çizgi Roman Severler İçin Bir Ütopya
Fatih Okta & Haşim Öz – Ferri: “Zagor’un Amcası Sayılırım.”
Orhan Berent – Bilimkurgu Dosyasına Katkı
Bülent Tellan – Kukuriiikuuuuu!
Mederes Cemgil – Suat Gönülay’ın İlk Dönem Hikâyelerinden
Can Yalçınkaya – Alfred E. Neuman: Anlatılmamış Bir Hikâye
Kemal Reha Kavas –Bir Ağustos Gününde Angoulême’den İzlenimler
Esin Bayraktar – Şato’da Şenlik Var: Tenten, Kastafiore’nin Mücevherleri
Hüseyin Çakmak – Kıbrıs’taki Çizgi Roman Serüveni Hakkında
Matthew Paul McAllister – Kültürel Eleştiri ve Çizgi Roman Endüstrisinde Kurumsal Kısıtlamalar – Çev. Kadir Yiğit Us
Forum: Türkiye’de Çizgi Romanın En Önemli Sorunu Nedir?

Değinmeler: # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli Muhalif Takvimi

Sayı 6, Yaz 2005
Levent Cantek – Değişir mi Şu Çizgi Roman?
Aykut & Erkut Erdem – Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti
Steampunk – Buhar Güçlü Postmodern Masallar
Alan Moore’la Çizgi Roman ve Cemiyet Hakkında – Çev. Aykut & Erkut Erdem
Emre Kuzuoğlu – Öfke, Güç ve Özgürlük
Eylem Altıntaş – Gto: Japon Toplumsal Değerlerine Naif Bir Başkaldırı Üzerine Küçük Notlar
Robert Crumb The Guardian ‘da – Çev. Şenol Bezci
Murad Gümen – Babam Sururi
Mahmut Ozan – Türkiye’nin En İyi Siyasi Karikatürcüsüyle İlgili Bir Anekdot
Selma Emiroğlu-Aykan – Uzaktan Sevinçle İzliyorum
Orhan Berent – Yarar’lı Çıplak!
Burcu Yılmaz – Faruk Geç, Gerçek Hayat Hikâyeleri: Şöhretin Bedeli
Gökhan Demirkol – Gündüz İnsan Gece Hırt
Bülent Tellan – Zeplin
Levent Gönenç – Çizgi Romanda Dijital Olanaklar
Fatih Okta – Sergio Bonelli: “Mister No Benim Oğlum Gibidir.”
Batuhan Cantürk – Unutulmuş Bir Zaman, Yitik Bir Mekân ve İnsan-Kahraman
Tanyel Ali Mutlu – Yeniçeri Vesilesiyle, Çizgi Romanda Türk İmgesi
Funda Şenol & Levent Cantek – Çizgi Romanda Kenar Mahalle
Murat Altun – Fotokopi 90’lar: Türk Fanzinlerini Okumak
L.C. – Türkiye’de Çizgi Roman Fanzinleriyle İlgili Kısa Bir Değinme
Hakan Tacal – Çapa Çizgi-Roman Grubu
Evrenin Kalbinde, Jodorowsky Konuşuyor. – Çev. Orhun Yakın
Serdar Kökçeoğlu – Hayalar Hayalcidir...
Aydan Çelik – Osman Necmi Karaca: “Herge’ye: ‘Sizin Kitaplarınız Bizde izinsiz Yayımlanıyor’ dedim.”
Mehmet Avni Arıduru – Lisede Çizgi Roman Şenliği
Tanyel Ali Mutlu – Yaman Haftalık “Çocuk” Dergisi
Küçük Serüven Sözlüğü
Forum: Türkiye’de Çizgi Romanın En Önemli Sorun Nedir?

Değinmeler: # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde # Aziz Tuna C. – Sıhhatli Muhalif Takvimi


Yeni Serüven, Sayı 1 (7), Kış 2006
Levent Cantek – Yeni Bir Serüven
Can Yalçınkaya – Gölgelere ve Tuhaf, Uzak Zamanlara Dair
Batuhan Cantürk – Kronik Depresif, İronik bir Anti Kahraman
Orhan Berent – Yan Kahraman Sorunsalı Üzerine Bir Deneme
Aykut & Erkut Erdem – 5 Kusursuz 1 Sayıdır
Oğuz Eren – Mon Ami Megre
Tanyel Ali Mutlu – İstasyon Caddesi 120 Numara
Firuz Kutal – Kuzey Işıkları 2
Esin Bayraktar – Seni Bir Yerlerden Gözümüz Isırıyor Bican Efendi...
Hülya Eraslan – Resimli Tefrika: Acar’ın Sergüzeştleri ve Abbas Yolcu
Gökhan Demirkol – Arabistanlı Lawrence
Bülent Tellan – Ayşegül Savaşta
B.T. – Kemal Gökhan Gürses: “Arzum Güncel Bir Hikayeyi Günü Gününe Çizebilmek...”
A.T.C. – Gürcan Gürsel: “Türkiye’de Çizgi Roman Okuru Yok Diyenlere Katılmıyorum.”
Richard Marschall – Milton Caniff, Ezber Bozan Çini Mürekkebi... – Çev. Melih Katıkol
Aykut & Erkut Erdem – Bilim Kurgu Dosyasına Katkı II
Yaz. Serdar Kökçeoğlu & Çiz. Yıldıray Çınar & Hakan Tacal – Avcı ve Avcı
Ali Servet Ege – “Batman Begins” vesilesiyle Türkçede “Yarasa Adam”
Der. Şenol Bezci – Çağdaş Rus Çizgi Romanı IJOCA’da
Eylem Altıntaş – Dünyayı Değiştir...
Küçük Serüven Sözlüğü 2

Değinmeler: # M.C. – Önemli Çizgi Roman Kitapları # Fehmi Ardalı – Çizgi Roman Hakkında Almanca Başvuru Kitapları # William Vance: “İyi Bir Çizgi Roman, Aksiyonla Dolu Bir Çizgi Romandır” – Çev. Erdem Türköz # Oğuz Eren – Dampyre 12  Üzerine # Özgür Kurtuluş – “Tam Macera” Bir Çizgi Roman Projesidir

Yeni Serüven, Sayı 2 (8), Yaz 2006
Levent Cantek – Vicdan Aklın Nabzıdır...
Heidi Mac Donald – Alan Moore: “Çizgi Roman Endüstrisinden Hiçbir Zaman Hoşlanmadım.” – Çev. Orhun Yakın
Barış Aksoy & Can T. Yalçınkaya & Murat Altun – V For Vendatta’yı Konuşmak
Orhan Berent – Kovboy Çizgi Romanlarında Fantastik Eğilimler 1
Neler Çektik Biz Şu Teksas-Tommiks’ten...
Tanyel Ali Mutlu – Zoraki Casus: Max Friedman
Can T. Yalçınkaya – Murad Gümen ile Röportaj
Linda Stark – Enki Bilal’in Başına Gelenler
Münir Alati – İçinde Kilitli Kaldığımız Küçük Bir Sandık ve İçindekiler: Sandık İçi
“Her Şey İçin Fazla Endişeleniyorum”
Burcu Yılmaz – Çoban Çantası: Bir Resmin Öyküsü
Derya Sayın – “O Sonbahar Güzel Sanatları Kazanmasaydım...”
Gökhan Demirkol – Viski-Şapka-Tabanca (“Kanun Benim” Topunuzu Silerim!)
Esin Bayraktar – Yazısız Hikaye
Eddie Campbell’in Grafik Roman Manifestosu – Çev. Aykut & Erkut Erdem
Roger Sabin – Çizgi Roman Nedir? – Çev. Şenol Bezci
Jack Davis: “Başkalarının mükemmel işlerini gördüğümde hayranlıkla bakarım” – Çev. Orhun Yakın
Bill Randall – Kamui Efsanesi, Aksiyonun Ötesinde... – Çev. Nur Şenyüz
Simge Kırcan – Çizgi Romanlarda Madde Bağımlılığı
Özgür Kurtuluş – Çizgi Roman Yazmak Ne Menem Bir İştir?
Yaz. Serdar Kökçeoğlu & Çiz. Murat Gürdal Akkoç – Çatı
Küçük Serüven Sözlüğü 3

Değinmeler: # Emre Kuzuoğlu – Hanımlar ve Beyler, Şu Elimde Görmüş Olduğunuz Çizgi Roman... # L.C. – Eflatun Nuri Yanlış Hatırlıyor Diyelim... # Batuhan Cantürk – Bonelli’nin 2006 Planları # L.C. – Lale Bahçelerinden Fransız Sokaklarına
Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde


Yeni Serüven, Sayı 3 (9), Sonbahar 2006
Levent Cantek – Her Şey Olacağına Varır (mı?)
Fatih Okta – Aslan Şükür: “Zagor’a Biraz İltimas Geçerdim Galiba...”
Batuhan Cantürk – Arkeoloji, Metafizik, Gizem Avcılığı, Teoloji vs: Martin Mystére
Der. Seher Uysal – Teks Altın Seride Sansür
Orhan Berent – Kovboy Çizgi Romanlardaki Fantastik Eğilimler 2
Sidney Gusman ve Universo HQ Ekibi – Milazzo: “Çizgi Romanlara Hâlâ Önyargı ile Bakılıyor” – Çev. Seher Uysal
Ricardo de Souza – Berardi: “Ken, Benim Bir Parçam, Bir Çeşit Alterego” – Çev. Seher Uysal
Emrah Özen & Levent Cantek – Başkomser Nevzat’ın Suç Öyküleri
Tanyel Ali Mutlu – Çok Kolay Oldu: Mike Hammer
Philip Wylie – Mickey Spillane’in Suçu – Çev. Ayten E. Orat
Erol Üyepazarcı – James Bond Çizgili Romanlar
Kutsi Akıllı: “Kendi Tarihine Küstürülmüş Bir Toplumuz”
Alan Moore’dan Edebi Pornografi – Çev. Barış Aksoy
Matt Brady – Alan Moore’la Lost Girls Hakkında – Çev. Orhun Yakın
Brad Balfour – Richard Corben: “Ben Bir Seks Manyağıyım (!)” – Çev. Alper Aslan
Şenol Bezci – John Lent: “Amerikan Çizgi Roman Gençleri Koleksiyoncu ve Spekülatörlere Dönüştürdü”  
Çağrı: “Çizmek İstiyorum, Ne olursa Olsun Çizmeyi Seviyorum”
Linda Stark – Çizgi Roman-Kadın İlişkisi
Özgür Kurtuluş – Mekanı: Tank, Yoldaşı: Oyuncak Gay Koala, Sevgilisi: Kanguru
Şenol Bezci – Karikatür Nedir?
Küçük Serüven Sözlüğü 4

Değinmeler: # L.C. – Çizgi Roman, Çizgi-Roman, Çizgiroman... # Daniel Clowes, Tenten ve saire – Çev. Barış Aksoy # Emre Kuzuoğlu – Ronin # L.C. – Kitaplar Arasında: Unutulan Yıldız ve Tozanoğlu # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde


Yeni Serüven, Sayı 4 (10), Kış 2007
10. Sayı
Vittorio Giardino: “Sesi Olmayanlara Ses Vermeye Çalışıyorum” – Der. & Çev. Seher Uysal
Jamie A. Hughes – “Gözcüleri Kim Gözler” – Çev. Barış Aksoy
Grangé: “Adamov’la Çalışmak Çizgi Roman Aşkımı Uyandırdı” – Der. & Çev. Nur Şenyüz
Fatih Okta – Yücel Köksal: “Ne Yaparsın, İş Beklemez”
Avni Dergisinde Yayınlanan Çizgi Romanların Listesi
Gökhan Demirkol – “Siz Türkler Ölmez Misiniz?”
L.C. – Çizgilerle Nazım Hikmet
Ardından: Semih Balcıoğlu Karikatürü
M. Cem Gilkatlı – Hakkım Sana Haram Olsun
Fatih Okta – Ragıp Derin: “Ortaokulda Tanışmadığım Çizer Kalmamıştı”
Orhan Berent – Kovboy Çizgi Romanlarındaki Fantastik Eğilimler 3
Manfredi: “İş Macera Hikayelerine Geldiğinde” – Çev. Seher Uysal
Manfredi Yanıtlıyor: “I can’t get no satisfaction” – Der. & Çev. Batuhan Cantürk
Manfredi: “Önemsiz Görülen Türler Arasında Gezinmeyi Severim” – Der. & Çev. Seher Uysal
Burattini: Çocukluk Kahramanıma Senaryo Yazdığım İçin Çok Mutluyum” – Çev. & Der. Seher Uysal
Deniz Türker-Özçetin – Dedektifin Kabusu ya da “Sıradan” Dehşetler: Dylan Dog
Aykut & Erkut Erdem – From Hell
Creepy ve Eerie – Çev. Orhun Yakın
Can T. Yalçınkaya – Yeraltından Sesler, Amerikan Underground Korku Çizgi Romanları
Hisardaki Vampir
Lamia Karaali – Çizerek Özlediğim Hayatı Anlatıyorum
Richard Marschall – Chester Gould, Güzel Hikaye Anlatan Adam – Der. & Çev. Seher Uysal
Levent Cantek – Yeşilçam’ın Çizgi Roman Filmleri
Küçük Serüven Sözlüğü

Değinmeler:  # Ambrosini, Napoleone ve Pollok – Çev. & Der. Seher Uysal # Derib: “Çizgi Roman hayatımıza olumlu bir katkı getirmeli” – Çev. & Der. Nur Şenyüz # Serdar Kökçeoğlu – Çizgili Perde


Pazartesi, Şubat 25, 2019

Kavgaya hazır ol, yumrukla!


Bilmeyenler olabilir; Chuck Palahniuk’un yazdığı, David Fincher’ın sinemaya uyarladığı, yakın dönemin ve yeraltı edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Dövüş Kulübü’nün devamı, 2015-16 yıllarında grafik roman biçiminde on bir sayı olarak yayımlanmıştı (Türkçede Ayrıntı Yayınları tarafından eşzamanlı neşredilen fasiküller, yakınlarda “toplu set” formatında bir araya getirilerek tekrar dağıtıma girdi). Palahniuk, devam kararını açıkladığında romanın ve filmin tutkunlarını heyecanlandırmış, nasıl bir hikaye anlatılacağı fanlar arasında uzun uzadıya tartışılmıştı. Sonra grafik roman yayımlandı ve tartışmalar tekrar hararetlendi. Kendi adıma, fanların memnun kalacağını sanmıyordum. Öyle de oldu. Fan olmak, hayal kırıklığı ile tarif edilemez heyecan arasında salınan psikedelik bir ruh halidir, protesto ile tapınma arasında gidip gelir. Mest olanlara da rastlarsınız, kahrından ölenlere de… Palahniuk ne yazsa tartışılacağını biliyor olmalı ki, grafik romanın son bölümünde hikayeye protestocu okurlarını katıyordu. Evinin önünde toplanan okurları yazardan yeni bir son yazmasını istiyorlardı.

Palahniuk, konuşmaktan ve konuşulmaktan hoşlanan yazarlardan; bağırmayı, şaşırtmayı ve meydan okumayı seviyor. Muhalif bir huzursuzluk taşıması, yerleşik değerlere saldırması, kapitalizmin dayatmalarına öfkelenmesini yazarlığı kadar kişiliğinin de bir parçası olarak gösteriyor bize. Punk edebiyatı, hacker edebiyatı, anarşizm, tüketim karşıtlığı, kaos teorisi gibi birbirleriyle hısım akraba olan siyasi bir muğlaklıktan beslenerek konuşuyor ve yazıyor. Sıfırlamak, diyor mesela; bildiklerinizi unutun, bize yanlış şeyler öğretiyorlar! Hızlanalım, bizi yavaşlatıyorlar, yavaşlarsak düşünemiyoruz. “Acı çekmekten korkalım istiyorlar” diyor, ısrar ediyor. Haplarla dayanıyoruz, haplara dayanıyoruz. Yumruğu patlatın, klişeleri devirin. Kendiniz olun, size giydirilenleri çıkartın. Çıplak elle girişin. Bırakın televizyonun yalanlarını, arabaları, evleri, kıyafetleri ve modayı. Kusursuz olamazsın, tamamlanamazsın. Tamamlanmaya çalışma. Sahip oldukların, sana sahip olacak yoksa. Bırak onları. Yumrukla!

Şunu sorabiliriz bu durumda; devam hikayesi, romanın kapitalizm eleştirisine ters düşmüyor muydu? Medya mantığıyla düşünürsek ters filan düşmüyordu. Hollywood sayesinde global bir markaya dönüşen, popüler kültüre muhalefet etmesine rağmen şaşmaz biçimde onun parçası olan kült bir anlatı Dövüş Kulübü. Bu türden büyük popüler anlatılar, konuşulmaya ihtiyaç duyarlar; bir devam hikayesi bu bakımdan işlevseldir, biraz hatırlatma, biraz nostalji içeren turistik bir seyahate dönüşürler. Öyle ya da böyle, yazarına da fanlarına da iyi gelir bu seyahat.  Öte yandan aynı seyahat, kendini tüketmeye yönelik narsistik bir hamledir de. Üreticiler, iyi hikayeyle, farklı bir ışıltıyla bu tükenmişlikten kurtulabileceklerine inanırlar. En azından bu iddiayı taşırlar. Dövüş Kulübü, bu cendereden kurtulabilmiş mi peki? 

Benim ilk izlenimim, grafik romanın filme ve romana göre daha aydınlık olması. İtiraf ediyorum, hikayeden daha karanlık bir atmosfer bekliyordum; hikaye başka bir yerde başladı, banliyö evlerinin hijyenik genişliği, Palahniuk’un sakalet dolu kirli mekanlarını hiçbir biçimde andırmıyordu. Hikaye, anlatıcımızın Marla Singer ile evlendiğini, dokuz yaşında bir çocukları olduğunu anlatarak başlıyor; evli, çocuklu ve sıkıntılı hallerini resmediyordu. Tyler, aralarında dolaşıyor, rüya mı gerçek mi bilemediğimiz, “asla uyuyamazsın asla uyanamazsın” fikriyle gelişen sahneler okuyorduk. Hikayenin çizeri olarak seçilen Cameron Stewart, ana akım Amerikan çizgi romanın tipik bir temsilcisi değil. İyi bir illüstratör. Hikaye için ismini ilk duyduğumda Sin Titulo dijital çizgi romanı nedeniyle iyi bir seçim olacağını düşünmüştüm. Avrupalı bir tarzı var Stewart’ın; sayfa tasarımı ve devamlılığı farklı kuruyor, karelerde ferah boşluklar seçiyor, fotoğraf ayrıntısında çizmekle birlikte karakterlerini bir parça komikleştiriyor. Alex Toth havasında bir çinisi var, bilgisayardan faydalanarak çalışıyor. Kare planlarında yakınlaşmayı seviyor. Bu noktada, çizgiyle ilgili bir ayrımı vurgulamam gerek. Sinema ya da televizyonda başarı kazanmış anlatılardan yapılan uyarlamalarda benzeri bir realistik çizgi ve tasarım kullanılıyor. Anlaşılan o ki editörler, sinemasal –ve televisüel– gerçekçiliğin okuru etkilediğine inanarak o aura’yı yakalamaya çalışıyorlar. İlginç olan Amerikan süper kahraman çizgi romanlarında gördüğümüz patlayan, taşan, yan yana iki sayfaya yayılan sayfa tasarımlarından bile isteye uzak durmaları. Dövüş Kulübü 2 için romandan çok filmi akıllarında tutmuşlar demek daha doğru.

E çalışmanın bütünü nasıl olmuş, Palahniuk grafik romanı kotarabilmiş mi, derseniz, kurguyu bilen, tempoyu seven, hızlı bir yazardı, bu bakımdan bence sıkıntı çekmemiş ama genel hikaye için rüyaların ve gerçeklik algısının birbirine karıştığı büyük bir video klibi andırıyordu demek zorundayım. Bu kaotik ruh hali Dövüş Kulübü’ne hiç yakışmıyor, diyemem ama kastettiğim, hikayeyi önemsizleştiren bir aşırılık ve savrulma olması. Hakeza, çiftin bir çocuklarının olması ve çocuğun kaçırılması, hikayeyi yaşlandıran, ilk bölüme esir eden bir handikaptı zaten. Anlıyorduk ki çiftimiz düzene teslim olmuş ve genç kalamamıştı (!). Palahniuk, hikayeden çok Dövüş Kulübü’nü yazan ve o karakterleri yaratan yazar olarak kendisini öne çıkartmayı tercih etmiş, karakterine kendini öldürterek “başrolü” istemiş. Derdim yazarı eleştirmek değil, Dövüş Kulübü gibi genç ve isyankar bir metnin devamı yazılıyorsa, mesele enikonu ticaridir ve kaçınılmaz olarak müzeye gelenlere(!) yönelik bir turist kataloğu olma işlevi görür. Derdim, Palahniuk gibi zeki bir yazarın tüm bunların farkında olarak, kendince bir çözüm bularak yazması. Derdim popüler bir yazarın tercihini ve ne yapmaya çalıştığını anlamak.

Son sözü, grafik romanla bağlayayım. Dövüş Kulübü’nün devamı neden roman ya da film değil de grafik roman olarak yapıldı gibi bir soru akla gelebilir. Bence bu tercih, grafik romanın ne olduğunu, nerede durduğunu, nasıl bir güce sahip olduğunu gösteriyor. Plahniuk, grafik romanı bir araç ve akım olarak, sinemaya göre daha az ticari bulmuş, edebiyata ve sanata daha yakın ve muhalif saymış. Doğru düşünmüş. 

Sabit Fikir, Eylül 2017

Çarşamba, Şubat 20, 2019

Anadolu Ağızlarından (17)


Harren gürren: Gürültü Patırtı.
Tıkıtıkına: Tastamam, eşit, tam, uygun.
Pırrık: Ateş tutuşturmak için kullanılan kuru ot, çalı çırpı.
Otyağmuru: Güneşli havada yağan iri taneli yağmur.
Haz açacağı: İştah açacak biber, sarımsak, baharat vb. yiyecekler.
Öğsüz gazuk: Sert toprağa çakılacak kazığın kolayca girmesi için, toprakta delik açmaya yarayan kısa ve sağlam kazık.
Paça: Düğünün ertesi günü yapılan eğlenti.
Abu: Abla.

Salı, Şubat 19, 2019

Gaiman Masalları


Neil Gaiman, global dünyanın çoksatar yazarlarından biri. Epik dile olan hâkimiyeti, hikâye evreni kurabilme ustalığı, aktüelle mesafesi ve ölçülü muhalifliğiyle uzun yıllar popülerliğini koruyacak, öyle anlaşılıyor. Genç kalabilen veya genç okura hikâyeler anlatabilen bir yazar. Fantastik edebiyatın içinde kalarak korku türünün popüler referanslarını kullanıyor. Ölüm, ölümden sonraki hayat, din mitolojisi, insan dışı varlıklar ilgisini çekiyor. Gaiman, pek çok ünlü korku edebiyatçısı gibi insanlardan çok yaratıklara yakın durmayı seviyor. İyilik ve kötülük meselesine odaklandığı için insan tekinin kibir, hırs, haset ve acımasızlığını kıyasıya eleştiriyor.

Malumunuz, yaratıkların -istenmeyenlerin ve azınlıkların- dışlanması, sürek avına dönüşmeleri, hayata karşı muhalif duruşu nedeniyle edebiyatı cezbeder. Yaratıklara yönelik tedhiş ve baskı, yaratıkların mağduriyeti, sonsuz yalnızlıkları ve bunu dillendirme biçimleri tek tek edebiyatın meselesidir. Bütün korku anlatılarını edebiyata ve sanata yakınlaştıran da, bana kalırsa, en çok bu eğilimdir. Yoksa, gündüzün geceye, cennetin cehenneme galebe çalmasının veya iblisin er ya da geç mağlup edilmesinin aksiyon hazzı dışında adamakıllı bir anlamı yoktur. Hepsi, bilindik ve tek kelimeyle çocuksudur ve ancak o kadar işlevi olabilir. İblisin tecrit ve sürgündeki tek başınalığının, asırlar süren acımışlığının betimlenmesi veya bir yaratığın insanlara olan öfkesinin anlatılmasıysa merak uyandırıcıdır. Bunu yapmak demek, şimdiki zamanı, ahlâkı, adaleti ve genel geçer değerleri eleştirmek demektir. Kötülerle savaşan kahramanın işini zorlaştıran, onun karşısına zekâ ve vicdanı çıkaran iddialı bir savunmadır. İblis ölse de, mağlup olur bu yolda galip diyelim. Kahramanı ve okuru etkileyen, huzursuz eden, aksiyon mantığının üzerine çıkaran başka bir merhaledir bu. Son çeyrek yüzyılda canavarları edebi olarak derinleştiren, psikolojilerini, yaralı ruhlarını belirginleştiren bir anlatım eğilimi gelişti. Vampirin ısırığından çok, vampirin tekdüze hayatından duyduğu bedbinlik, ürkütücü Frankenstein’dan çok onun dünya karşısında hissettikleri ilgi çeker oldu. Benzer bir yönseme geçmişte yok değildi ama bu derece koyulaşabilmiş değildi. Bir vampiri, etnik ya da cinsel azınlıktan biri gibi düşünmek, ergen mutsuzluğuyla harmanlamak, canavarın değişimini bir büyüme hikâyesi olarak görmek, daha ziyade yakın döneme özgü bir yoğunlaşma oldu.

Gaiman, tam da böyle bir dönemin yükselen yazarlarından; tavrı, tahkiyesi ve finalleri yenilikçi olan isimlerden. Nasıl yazıyor? Dili masalsı ve şiirsel... Tutkulu okurları onu tarif ederken en çok büyülü bir dili olduğunu söylüyorlar. Şekspiryen bir auradan söz ediyorlar. Bazen sert ve gerçek gözükmek için argoya başvuruyor ama neredeyse hiç kullanmıyor denebilir. Clive Barker gibi kan ve iğrençlik dolu sahnelerle hatırlanmıyor. Stephen King kadar Amerikalı, Alan Moore kadar siyasetle meşbu değil. Onun hikâyeleri başka bir düzlemde geçiyor: bir ara evrende, bugüne ve yaşanan hayata paralel bir başka yerde. Hayat, onun evreninde süreklik gösteriyor, ölüm bir son değil, başka bir evrenin başlangıcı oluyor. Ölüler, ruhlar, hayaletler, cadılar, cinler, gulyabaniler, arafta kalanlar, insanlarla birlikte yaşıyorlar. Karakterleri, hele ki korkuyla bahsedilen bir canavarsa, insanlara güvenmemesi gerektiğini, kendini sakınarak yaşamak zorunda olduğunu biliyor, önce intikam ve nefret hissiyle sertleşiyor, sonra bunun hayatın bir doğal sonucu olduğunu kabullenerek yaşamasını öğreniyor vs. Karakterleri epeyce teatral konuşuyorlar, imalar, metaforlar kullanıyor, göndermelerde bulunuyorlar. Görünenin ardındaki anlamı fısıldayan gösterişli düsturlar zikrediyorlar. Büyük sırları; o sırları bilen ve merak edenleri oluyor. Hikâye evreninde bizi gezdirerek yaşadığımız hayatın ve gündeliğin alternatiflerini gösteriyor. Bu dünyaya benzeyen, daha kesin çizgili bir başka “yer”, bir başka ülke orası. Katmanları, muamması, hiyerarşisi olan bir başka oluşum.

Gaiman’ın en ünlü çalışması hiç kuşku yok ki Sandman. Yakın dönemin en şatafatlı serilerinden biri olan, 1989-96 yılların arasında 75 sayı yayımlanmış, itibar görmüş, çok satmış, halen konuşulabilen bir çizgi romandan söz ediyoruz. Sandman, yukarıda değinilen, başka yerlerden birinde geçiyordu. Dünyaya, başka bir evrene, cehenneme, arafa, uzak bir gezegene benzeyen bir yerde, bazen dünyada, bazen geçmişte olup bitiyordu hikâyeleri. Tek tek duygulara indirgenmiş karakterleri, büyük günahlardan beslenen çatışmaları, yalancıları, yorgunları, narsistik hezeyanları olan insanları ve insansı varlıklarıyla Sandman hem süper kahraman evrenini hem de edebi yavaşlığıyla antik tiyatroları andırıyordu. Yayımlandığı dönem için ayrıksı bir niteliğe sahipti, hikâyeden çok diyalogları dikkat çekiyordu. Bu durum, çizgi roman için yenilikti, çünkü türün temel özelliği muktedir kahramanın bitimsiz eylemleriydi.

Gaiman, süper kahramanların epik ve kibirli dilini gündeliğe yaklaştırıp sertleştirmiyor, gerçekçi olmak gibi özel bir çaba içine girmiyor, aksine masal ve rüyalara özgü bir akışkanlıkla daha şairane bir dil istifliyordu. Garip bir yumuşaklığa sahipti, acılarını ve öfkelerini konuşarak, sözcüklere yüklenerek gösteren kahramanları seviyordu. Kırılgan, yetmişli yılların rock yıldızlarını hatırlatan, mağlup olduğunun farkında olan birileri konuşuyor gibiydi. Gaiman, kederliydi ama bu keder, yanı başımızda, sokakta, medyada, günümüzde değil masallarda, rüyalarda, uyuduğumuzda ortaya çıkan yaldızlı bir kederdi. Hiçbir biçimde yerel değildi, seçkinci bir romantizme ve nostaljiye sahipti. Hikâyelere çok uygun çizgicilerle çalışılması, Sandman’in kum gibi oradan oraya sürüklenen muğlaklığını başarıyla güçlendiriyordu. Renk seçimleri, kaligrafisi, balonların farklılığı, sayfa tasarımları iyi hesaplanmıştı. Sandman atmosferi, mekân olarak, karakter iklimi olarak hiç resmedilmemişti denemez ama Gaiman onu bir eski edebiyat tutkunu gibi kafiyeli ve mecazlı bir dille bezeyerek taklit edilemez kıldı. Sandman’i sevmek ya da sevmemek bu dille ilintiliydi.

Sandman, Türkçede yeniden yayınlanıyor. Benzersiz bir çizgi roman, çarpıcı diyaloglar, kimileri gerçekten olağanüstü olan fantastik hikâyelerle tanışmak isterseniz, Sandman’ı okumalısınız. Üstelik geçen yüzyılın en çok konuşulan edebi eserlerinden birini, bir grafik roman klasiğini keşfetmiş olacaksınız. Keşfetmek iyidir, maceralıdır.

Sabit Fikir, Kasım 2016
Related Posts with Thumbnails