![]() |
Nüfusa bağlarsak hiç artmadı ve hep düşüyor Mıstık abi. Kendimi bildim bileli, kitap okunma meselesi endişeyle konuşulur. Kitapların satmaması kadar üzüntüyle konuşulan bir başka “satış bahsi” bilmiyorum. Genel olarak sadece bizde değil her yerde basılı kitap satışları durgun olsa da tamamen gerilemiyor. E-kitap ve sesli kitap formatları ise hızla artıyor. Yani insanlar hâlâ “metin tüketiyor”, sadece format değişiyor görünen o. Telefon biliyorsunuz bütün mediumları üzerinde topluyor. Kitabı da alacağını tahmin etmek zor değil.
Kitap neden bu kadar önemliydi ve satmaması üzüntü yaratıyor, bu his yeni de değil çünkü…
Kitaba kutsiyet atfedilmesi ve bunun aldığımız eğitimin parçası olmasıyla ilgili bir durum bu. Kitap, uzun süre “bilgiye ulaşmanın” temel kaynağıydı. Malumat ya da enformasyon demek istiyorum aslında. Bugün o malumata Google’dan ulaşabiliyoruz. Bu da kitabın “tek kaynak” olma statüsünü kırdı. Kütüphaneye giden bir kuşaktanım. Kazancımın önemlice bir kısmını basılı yayınlara ve onlarla ilgili materyallere harcıyorum. Google’da ne varmış diyen çıkabilir. Küçümseyenler yanılıyor. Kültür biçim değiştirdi, kitaba kutsiyet atfedenleri yaralayan bir durum bu…Ezber bozan bir durum demek daha doğru. Okuma” artık sadece kitap değil… makale, blog, çevrimiçi forum, hatta uzun sosyal medya zincirleri de bu kültürün parçası. Tartışmayı romantize etmeden ve bir kayıp gibi görmeden yapabilmek gerekiyor. Bu konu konuşulurken bir tehlike gibi anlatılmaya başlıyor. Evet, derinlikli, yoğun konsantrasyon isteyen metinler giderek dar bir azınlığın uğraşı haline gelebilir deniyor. Yani kitap kültürü bitmiyor ama elit bir uğraşa dönüşme riski var diye açıklanıyor. Ben de diyorum ki, kaybın farkındayım ama okumak, daima elit bir uğraştı.
Her dönemde “okuma bitti” paniği olmuş. Televizyon çıktığında, internet yaygınlaştığında, hatta roman türü ortaya çıktığında bile.
Haklısın. Okuma biçimi dönüşerek yaşamaya devam etti. Burada soru şu, okuma eylemi sürdürülebilir mi, onu bilmiyoruz. Bence hiç bitmeyecek, basılı kitap fetişizmi azalacak, yerine çok formatlı, çok mecralı, çok parçalı bir okuma pratiği geldi ve geliyor. Asıl mesele, çok parçalı dikkat ekonomisinde biz ne kadar derinleşebiliriz.
Bu değişim olumlu mu olumsuz mu?
Bir yandan metinler hiç olmadığı kadar erişilebilir durumda, bu çok demokratik bir durum. Bir metne ulaşmak için gösterdiğim çabaları düşünüyorum da… Herkes cebinde binlerce kitaba ulaşabiliyor. Öte yandan bu bolluk, dikkati dağıtıyor. Çok acelemiz var o yüzden “kitapla baş başa kalma” deneyimi güçleşiyor. Dikkat edin, gençler için kitap okumak büyük bir “meydan okuma” ve o kitabı bitirmek büyük bir gurur vesilesi.
Kitap fuarları, imza günleri, kütüphaneler hâlâ doluyor ama
Kitap artık yalnızca içerik değil, bir “ritüel” ve “nesne” olarak değer taşıyor. İnsanlar kitabı sadece okumak için değil, bir kimlik göstergesi, kültürel bir aidiyet olarak da sahipleniyor. Yazarından kitap imzalatmak ve onu instagramda paylaşmak başka şey diyebiliriz ama bu da içinde yaşadığımız hayatın bir parçası artık. İnsanlar niye spor yapıyorlar, niye tatile gidiyorlar sorusunun cevaplarını kitap fotoğraflarıyla birlikte düşünün…
Son soru: Kitap kültürünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Kitap kültürü ölmez de kabul edelim, kitap okumak artık popüler bir uğraş değil. Çünkü kitap sabır, yalnızlık ve odaklanma istiyor. Bunlar da yaşadığımız çağın “trend” özellikleri değil. Ekran kültürü sürate dayalı anlık tatmin ve kolay haz sunuyor. Kitap ise tam tersidir biliyorsunuz, yavaşlık, derinlik, hatta sıkıntı üretir. Kitabın kendisini okumak yerine, onun imajını paylaşmak daha yaygın bir ruh hali oldu. Bu da kültürün nesnesiyle değil, “temsiliyle” yaşadığı anlamına geliyor.
![]() |

.png)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder