![]() |
Duymuş olabilirsiniz, karikatürcüler, bu erotik karikatürleri pek itibarlı görmedikleri için “fantezi karikatür” diye niteleyerek, eskilerin deyişiyle saygın gördükleri işlerinden tefrik etmek istemişler. Erotik karikatür çizmeyen sanıyorum çok az karikatüristimiz var. Çünkü bu işler, sadece popüler bir beğeniye değil, doğrudan geçim kaynağına denk düşüyordu.
Akbaba, en uzun ömürlü mizah dergisi olması hasebiyle alanın ilk akla gelen mecrası. Mizah dergileriyle ilgili ilk akıl yürütmelerimi yaparken derginin sahibi Yusuf Ziya Ortaç’ın sansürü nasıl aştığını, siyasi iktidarlarla kurduğu yakınlığın bunda rol oynayıp oynamadığını merak ederdim. Zamanla anladım ki, mesele yalnızca politik manevra değildi; tüm dünyada mizah dergileri erotizmin dolaşım alanı haline gelmişti.
Yasaklar ve ahlak rejimleri karşısında mizah, erotizme meşru bir alan açmıştı. Doğrudan erotik içerik yasakken, mizah sayesinde “gülünebilir arzu” kamusal alanda dolaşıma girebilmişti. Playboy gibi erkek dergilerinin tamamı, karikatür ve espriyi erotizmin bir formu haline getirerek bu meşruiyeti kurumsallaştırdılar. Mizah, “tehlikesiz” bir erotizm biçimi yarattı: gerçeklikten arındırılmış, denetlenebilir, komikleştirilmiş bir arzu… herkes için güvenli bir alana dönüştü.
![]() |
Uzun meseleler bunlar. Ama geçtiğimiz günlerde yapay zekâyla mizah dergisi kapaklarını yeniden yorumlarken bu tarihsel katmanlar bir kere daha aklıma geldi. Paylaştığım iki karikatür, yetmişli yılların Fırt dergisinden. Özellikle foto-realistik bir tonda yorumlattım. Siz de bakınca fark edeceksiniz: Yeşilçam’ın erotik komedilerinde gördüğümüz espri tonu ve aura, Simavilerin gazetelerinden ya da Gırgır’dan bağımsız değil. Erotik karikatürlerin, o filmlerin görsel ve duygusal repertuvarını çoktan hazırladığını anlıyorsunuz.
Özel teşekkür: Balonları Elif Kut yazdı, eksik olmasın…
![]() |



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder